*2*

22.6K 719 187
                                    

Gün ışığı... Keşke bir güneş gibi doğmayı öğrenebilsem ...

Sabah acıyla uyandım.

Belimdeki yarlar canımı çok acıtıyordu.

Dün bedenim yine zulüm görmüştü.
Sebebiyse onlara yemeği 15 dakika geç hazırlamammış.

Her gün... Aynı şeyler...
Acısı tarif edilemez.

Yavaşça yataktan kalktım. Odam bodrumdu. İçinde sadece bana ayrılan minik bir banyo ve yatak ile minik bir dolap vardı. Odada hiç pencere yoktu.

Ama buna rağmen buz gibiydi.
Her yerim tutulmuştu.

Banyoya doğru yavaşça ilerledim. Banyoya girip kapıyı kapattım.

Aynanın karşısına geçip kendime baktım. Çok güzel bir kızdım.

Ancak vücudumun çoğu yerinde yara vardı. Belimde 5 santimlik kezzapla yapılan bir Z harfi vardı.

Daha 15 yaşındayken biri tarafından kaçırılıp sayısız işgence görmüştüm. Eve zorlukla gitmiştim.

Beni kaçıran kişi belime asla gitmeyecek bir iz bırakmıştı. O gün eve geldiğimde abimler salonda sinirle oturuyorlardı.

Sonra beni görünce bir de eve neden 1 güb boyunca gelmedim. Kimsenin sol kürek kemiğimdeki *Z* harfinden haberi yoktu. Abimlerde genelde görmezlerdi.

Aklıma gelen düşüncelerle gözlerim yaşlarla doldu. Kafamı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım. İşlerimi halledip çıktım.

Hemen yukarı kata çıkıp mutfağa girdim. Kahvaltı hazırlamaya başladım.

İşim bitince abimleri uyandırmak için yukarı çıktım. İlk Mert abimin odasına yöneldim.

Derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. Ses gelmeyince yavaşça kapıyı araladım. Abim çok tatlı bir şekilde yatıyordu. Onu ne kadar sevsem de o beni sevmiyordu.

Yavaşça yatağa yaklaştım. Abimin kolunu dürttüm. Ancak uyanmadı.

Bu sefer omuzlarından dürttüm. Yavaşça gözlerini açtı beni görmesiyle ittirmesi ve benim yerle buluşmam bir oldu. Acıyla inledim.
Abimse kızgınca bana bakıyordu.

"Bir daha bana sakın dokunma! DUYDUN MU BENİ!! SAKIN!"

Korkuyla kafamı salladım. Hemen yerden kalktım. Kapı arkamdan sertçe kapanmıştı. Göz yaşlarım eşliğinde sessizce Pars abimin odasına girdim.

O da çok tatlı uyuyordu.

Yatağa yaklaştım.

Göz yaşlarını silip bu sefer seslenerek uyandırmayı denedim.

"Abi... Uyan... Kahvaltı hazı-"

Sözümü kesen abimin sertçe söylenmesi ve beni ayağıyla itmesi oldu. Tökezledim.

"Sabah sabah senin şu lanet sesini dinlemek zorunda mıyız!"

Gözlerim yine sulandı. Odadan çıktım. 

Ellerim ile göz pınarlarımdan akan yaşları sildim.  Yüreğimdeki hapishane beni zorluyordu. Bu duygu acı verici bir kelepçeydi. Rüzgar abimin odasına girdim. Uyanmıştı ve odayı topluyordu. Kısık sesle,

"Abi kahvaltı hazır." Dedim.

Bana dönüp sinirle baktı.

Mimikleri beni dışarı çıkmaya zorluyordu.

Gözlerimde ki yaşarmayı zor tutarak odadan çıktım.

Yavaşça bodrumdaki odama indim.

Genelde ilk onlar kahvaltı yaparlardı.

Bende onlar bitirdikten sonra sofrada kalanlarla kahvaltımı yapmaya çalışırdım.

Eğer masadakiler dışı yiyecek yersem dayak yerdim. Abimler görmez diye bir kere yemiştim.

Ancak abimin mutfak kapısının önünden geçerken şans eseri beni gördüğünü bilmiyordum.

O gün akşam yemek yememe cezası vermişlerdi.

Tekrar olmasını istemiyordum.
Odamda durup bekledim.

Yarım saat sonra yukarı kata çıkıp sofrada kalan dokunulmamış tabağa göz gezdirip yedim.
Hemen sofrayı topladım.

Salona geçip oradan da terasa geçtim.

Abimler neyse ki burayı kullanmada bir sakınca görmüyordu.

Terasta ki tekli koltuğa oturup gökyüzüne baktım. Hava ılık ılık esiyordu. İçimdeki ağlama isteğini serbest bıraktım ve sessizce ağlamaya başladım.

RÜZGARIN AĞZINDAN...

Salonda abimlerle oturup sohbet ediyorduk. Azenaz mutfaktan çıkıp terasa doğru gitti. Terasa girdiğinde bende meraklandım.

Her gün oraya gidiyordu.

Merakıma yenik düşüp abimler telefona dalmışken terasa çıktım.

Salak kız ağlıyordu. Ağlaması bazen bana kötü gelirdi bazen de iyi.

Annem Azenaz' ı doğururken ölmüştü. Babamda 1 yıl sonra dayanamayıp intihar etmişti.

Biraz daha onu izledim.

Birden acıyla inledi ben ne olduğunu anlamazken tişörtünü sol kürek kemiği açık hale gelecek şekilde sıyırdı.

O an gördüğüm şeyle içim ilk defa acımıştı.

Hafif şişmiş bir *Z* harfi damgalanmıştı. O an bunun bizden birinin yapmadığını anladım. Yarası kezzap yarasıydı ve yeni değildi. Yavaşça ona yaklaştım.

Birden arkasını dönüp beni gördü. Hemen tişörtünü eski haline getirdi ve korkuyla bana baktı.

Onla aramda bir metre kala durdum. Oda geri geri gitmişti ve şu an terasın yaklaşık en fazla 1 metrelik demirinin oradaydı.

Geriye doğru bir adım atarsa yalpalayıp aşağı düşerdi.

Evimizin yerle arasında baya bir fark vardı ve düşerse ölme olasılığı vardı.

Hafif kızgın sesimle..

"Kim yaptı!" Dedim o ise sertçe yutkundu.

"Kim!" Diye tekrarladım. Ancak cevap vermedi.

"Cevap versene nasıl oldu o iz!"

Gözlerinden yaşlar hücum etti.
Hıçkırarak arkasına baktı.

"Sakın! Cevap ver bana!" Diye endişeyle seslendim. İlk defa onun için bu kadar endişelenmiştim.
O ise bana bakıp acılı bir gülümseme sergiledi.

Ve arkasına doğru bir adımı attı atmasıyla yalpalayıp demirlerin üstüneden aşağıya doğru kayması bir oldu. Bedeni saniyeler içinde gözden kayboldu. Son gördüğüm ise gözlerinden geçen acının hafif pişmanlığıydı.

O...
Resmen benden korkup ölümle yüzleşmek istemişti.

Şaşkınlık ve korkuyla kalakaldım. Kendime gelmem saniyeler aldı. Hemen demirlere doğru koştum.

Aşağıya baktığımda yerde sırt üstü yatan Aze'yi gördüm. İçim birden yıkıldı. Kalbime bir hançer saplandı sanki.

Diyecek kelime bulamıyordum.

Ardından da gözümden onun için ilk defa yaşlar aktı. Ve çaresizce ona doğru bağırdım.

"AZEEEEE!!!!"

Sesim yankılanmıştı. Çok yüksek bağırmış olmalıydım ki abimler koşarak geldi.

Demirlere gözlerinde göz yaşlarıyla tutunan beni gördüklerinde hızlıca yanıma gelip aşağıya baktılar.

Yerde cansızca yatan kardeşime...

Benim katil benimsediğim can parçama... Azenaz'a ...

*************

Evvvvet kankiler...
Acıklı bir bölümün daha geldik sonunaaaa..
Oy ve takipleri unutmayın...
Sizi çooook seviyommm..
Bay bayyy

3 ABİM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now