*22*

7.4K 397 67
                                    

Tam beş saattir aynı yerde mahsurdum. Sesler artık net değildi çünkü her saniye bir tuğla daha devriliyordu ve dışarıyı duymamı zorlaştırıyordu.

Bulunduğum alan daralmıştı.
Ve zar zor kıpırdayabiliyordum.

Bedenim buz kesmişti ve donmamak için her 5 dakikada bir hafifçe hareket ederk hem bedenimi yokluyordum hemde ısınmaya çalışıyordum.
Boğazımda kurumuştu üstelik.

Sudan bir yudum içtim. Bana lazım olucaktı. Üstelik açtım.

Şu an hiç ses duymuyordum. Yaklaşık 2 saat önce telefonum kapanmıştı ve abimler ile olan irtibatım da kaybolmuştu.

Parmak uçlarım soğuktan uyuşmuştu. Bacaklarımda inanılmaz derecede ağrıyordu. Bir yara almamıştım ancak soğuk beton ağrımasına yetmişti. Durmadan gelen çıtırtı sesleri korkumu arttırıyordu. Karın tarafımda ne olduğunu bilmediğim bir sızlama vardı. Midem çok ağrıyordu.
İç kanama olmaması için dua ettim.

Beklemeye devam ettim.
Herkesin yaptı gibi...

RÜZGAR'IN AĞZINDAN...

Deprem olduğundan beri tam tamına 5 saat geçmişti. Görevliler hayla Meleğinin yerini tespit edememişti. Korkum her saniye alevleniyordu.

Kim bilir ne kadar üşümüştür...
Geçmişte yaşadığı olaylar yüzünden bedeninin direnci zayıftı. Kendime bin kere lanet ettim. Ona bunları yaptırmak benim ne haddime! Ah aptal ben!

Görevliler ile beraber abilerim ile yaptığımız arama çalışması sürüyordu. Aynı zamanda bize yardıma Ares, Can ve Ares ile Azenin ortak arkadaşlarıda yardım ediyordu.

Telefon sinyalini bulmuştuk ancak tam olarak yerini tespit edemiyorduk.

Herkez perişan haldeydi. Duyduğuma göre 16 bina daha yıkılmıştı ve can kaybı 104'dü.
Azeninde o listeye girmesini istemiyordum. Aramaya devam ettim.
Görevliler betonları delerken bende elimden geldiğince yardım ediyordum.

10 saat sonra

Tam tamına 15 saattir benim bir tanem enkazın altındaydı.
Umudumu tüketmemek için çabalıyordum.

"Bir ceset bulundu!"

Duyduğum ses ile korku bedenimi sardı. Görevlinin üzgün sesi kalbime bir öküz oturmasına yetmişti.
Bu, o olamazdı dimi?!

Titreyen bedenim soğuktan değildi. Aze'ye bir şey olma korkusundandı.
Yalpalayarak o bölgeye gittim.
Boğazın düğümlenmişti.

Çıkarılan cesede bakmaya korksamda baktım.

70'li yaşlarının sonunda gibi gözüktüren yaşlı bir amca vardı.
Aze'nin olmaması biraz olsun mutlu etse de tanıdığım yaşlı adam gözlerimin yanmasına yol açmıştı. Yan binadaki ara sıra konuştuğum amcaydı. Gözlerim doldu. Yaşlı amcanın eşi feryat ederek kendini yere bıraktı. Burnumu çektim. İyi kalpli amca hep kalbimde kalıcaktı.

Feryat sesleri kulağımı doldururken yaşlı kadına baş sağlı dileyip arama çalışmalarına devam ettim. Bir kişinin daha ölmesini istemiyordum.

"Abi!"
Duyduğum cılız ses ile dondum kaldım.

"Abi!"

Aze?

Hızla sesin geldigi yere koştum. Betonların arasında kalan boşluğun dibine çöküp kafamı yaklaştırdım.

"Azem..." Sesim özlem doluydu. Onu bulma umudu bütün vücudumun heyecan ile sarsılmasına yol açtı.

"Abi...yardım et!"

Bu kesinlikle Aze idi.

"Bir tanem bekle...b-ekle...kurtarıcaz seni..."sesim titremişti.
Gözlerimde zorla tuttuğum yaşlar boşaldı.

"Abi-i çok ü-üşüyorum..."sesi özlem doluydu. Ağlamamak için zor durduğu belliydi.

"Bekle meleğim...hele bir kurtul. Sana sarılıp ısıtıcam bir tanem...bekle biraz daha...sık dişini"
Hızlaca kafamı kaldırdım. 10 metre sağımda olan görevliye bağırdım.

"Buraya gelin! Yardım lazım!"

10 kişiye yakın görevli koşarak geldi.
Aze'nin yerini ve konumunu iyice tespit ettikten sonra çalışmalar başladı.

Yaklaşık 2 saat sonra açılan 3 metre derinliğindeki genişletilmiş deliğin içine ısrarlar sonucu ben girmiştim. Yan tarafındaki ince boşluktan çıkan meleğinin elini tutum onu yanıma çektim. Bedeni buz gibiydi.
Bütün bedenini çıkarınca hızlıca kucaklayıp sarsıldım. Titreyen ellerini bana sardı. Soğukluğu titrememe neden olsada umursamadım. Yukardan gelen mutlu sesler ile gülümsemek genişledi.

Abilerimin ve Ares'in ekibinin birde Can abinin mutluluk dolu sesleri derin bir nefes koyvermeme olanak sağlamıştı. Atılan merdinen ile Azem kucağımda iken yukarı çıktım. Hızlıca sedyeye yatırıp üstüne termal battaniye serdiler meleğime.

Gözlerim huzur ile parlıyordu. Aze elimi bırakmamıştı. Bedeni ne kadar titresede ısrarla tutuyordu elimi.

Ambulansa kadar o şekilde takip ettim. Azeyi içeri alırlarken bende girdim. Elimi tutan elini ısıtmak için avuçlarımın arasına alıp üfledim.

Koluna serum takılırken gözleri kurtulmanın verdiği huzurla parlıyordu.

Hastaneye doğru yola çıktık.

Pars Abimi arayıp hastaneni ismini ve adresini  söyledim.

Mert abim ve Can abim arama çalışmalarına yardım eder iken diğerlerinde Pars abimin arabasına ve Ares'in arabasına binip gelmişti.
Dikkatli geçen yolculuk ardından hastaneye ulaştık.
Artçı depremler devam ediyordu ve tehlikeli bir durumdaydık.

Meleğimi içeriye taşırlarken elini bırkamadım. Yoğun bakıma gelince zorunda kaldığından bıraktım.

Yoğun bakımda makinelere bağalanıp kontrolleri yapılırken onu izledim. İyi olduğunu kendime söyledim bir kez daha.

Bir tanecik kardeşim, canımdan çok sevdiğim meleğim iyiydi.

Koltuklarda oturan Ares ve grubuna baktım. Hepsi perişan bir halde olsalarda yüzleri mutlulukla gülüyordu.

Ne kadar yorgun olsalarda bir okadar da enerjik hissettiklerine emindim.

Gelen sesler ile kafamı pencereye çevirdim.

Aze'nin kalp atışları ritimsizleşmişti.

Noluyor?!

*****************

Selammm...
Bölüm hakkındaki yorumlarınızı heyecanla bekliyorum...
Sizce Aze'ye ne oldu?
Enkaz altında kaldığı toplam 17 saat sizce zorlumuydu?
Bence kesinlikle zorluydu.
Ve unutmamak lazım ki şu anda İzmir'de enkaz altında olan onca insan var. İnş sağ salim kurtarılırlar...
Ölenlerin ailesine sesleniyorum...
'başınız sağolsun... Ancak üzülmeyin bu acı elbet bir gün hafifliycek... Şu anda tek ricam şu dayanın..."
Yardım için görevlilere yardım eden herkese de buran teşekkür ederim...

Sizi çok seviyommm
Yorumlarınız ve oylarınız için minnettarım...

Gelecek bölüm tarihi;
08 Kasım 2020
Saat;
20.00











3 ABİM (Tamamlandı)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang