*18*

7.3K 405 81
                                    


MERT ATEŞ ANLATIMIYLA...

Saat gece yarısını geçmişti. Eve geleli saatler geçmişti. Eve gelir gelmez yine odama girmiştim. Akşam yemeğine indiğimde masada Azeyi de gördüğüm an tüm iştahımın balon gibi sönüşünü hissetmiştim.

Sinirle odama geri dönmüştüm. Zaten çok aç değildim.

Ve şimdi saat gece yarısı ve ben uyuyamıyorum.

Penceremden içeri vuran ay ışığı odamın bir kısmını aydınlatır iken havada uçuşan minik tozları da göz önüne seriyordu. Perdenin minik dalgalanışı, içeri giren ve etrafımda gezinen serin rüzgar kulağıma sanki bir müzik melodisi gibi sesler getiriyordu.

Derin bir nefes aldım. Ay ışığının vurduğu çalışma masamda parlayan nesne dikkatimi çekti. Ayağa kalktım. Masamda yığın oluşturmuş kitapların arasında ay ışığında parlayan nesne inatla onu bulmamı isteresine daha çok parlıyordu. Sonunda nesneyi kargaşadan çıkardığım da elimde tuttuğum o küçük şey kanımın donmasına yetti.

Yüzük...

Annemin yüzüğü...
Ortasında bulunan gece mavisi rengindeki küçük yuvarlak ince taş ve üstündeki gümüş renkteki Ay'ın hilal şeklindeki resmi...
Büyüleyici bir yüzük...

Elimdeki yüzüğe sanki son kez birine bakarmış gibi dikkatlice baktım ve her ayrıntısın da sakladığı minik güzellikleri inceledim.
Annem bu yüzüğü Aze doğmadan 3 ay önce almıştı. Annem, eğer bir gün ölürse bana bunu Aze'ye vermemi tembih etmişti. Elimdeki yüzüğü avucuma alıp sıktım.

O küçük katil bu yüzüğü hak etmiyordu.

Avcumu açıp yüzüğe baktım.

"O bu yüzüğü hak etmiyor!" Diye sinirle fısıldadım yüzüğe. Sanki yüzüğün bunu duyması gerekiyormuş gibi.

Ancak odama esen sert ve soğuk rüzgar ile durdum. Sinirim bir anda uçup gitmişti.

Beynimde yankılanan sesler kısılmıştı. Sanki sadece bir sesin duyulmasını istermiş gibi.

Beynimde bir ses yankılandı.

"Bu yüzüğü ben eğer ölürsem...kardeşin büyüyünce ona ver...iyi bak kardeşine...eğer bana bir şey olursa o ilk sana sonrada Pars ve Rüzgar'a ait olacak..."

Zihnimde fısıltı gibi yankılanan annemin sesi beni tekrar o güne götürmüştü. Mağazadan aldığımız yüzüğü annem mutlulukla inceler iken bende ona hayran hayran bakıyordum.

Kumral saçları ve yeşil gözleri uyum içerisindeydi. Minik kemerli burnu ve bembeyaz teni insanı kendine hayran bırakıyordu. Yaşıtlarına göre daha fit olan vücudu ona çok yakışıyordu. Şişmiş karnı onu daha tatlı gösteriyordu. Melek gibi bir annem vardı.

Aze'nin doğumuna bir hafta kala parmağındaki yüzüğü çıkartıp benim küçük avcuma bırakışı ve ardından da bu sözleri kulağıma narin ses tonuyla fısıldayışı hayla zihnimde varlığını sürdürüyordu.

Odanın içine vuran ışığın ana sahibine baktım.

Ay gökte hilal olmuş parlıyordu.
Yanında sanki özenle dizilmiş gibi duran yıldızlar gök yüzünün siyahlığını süslemişti.

Acaba Aze'ye bu yüzüğü vermeli miydim?

Rüzgar sanki evet dercesine esti odada. O an bir karar aldım. Bu yüzüğü ona vericektim. Odam dan derin bir nefes alarak çıktım. Avcumda sıktığım yüzüğü parmaklarım arasına aldım. Aze'nin odasının önüne gelince durdum. Bunu yapmalı mıydım?

Kafamı soruma cevap verircesine salladım.

Annem öyle demişti...
Vermemi söylemişti...

Odanın kapısını sessizce açtım. Odaya dolan kokuyla dondum kaldım. Annemin konusuydu bu. Yatakta masumca yatan ve kendi penceresinden ışığın yüzüne vurduğu Aze'ye baktım.

Uyuyordu. İlk defa kokusunu bu kadar net almıştım.

Tıpkı annem gibi kokuyordu. Derin bir nefes aldım. Annemi özlemiştim. Gözlerim dolmuştu. Senelerdir ağlamayan ben şimdi mi ağlayacaktım?! Annemin özlemi burnumu sızlatmıştı.

Zihnimde anılarıma ait annemin sesleri yankılandı. Narin ve tatlı ses tonu kulaklarımı süsledi.

"Oğluşum...aslanım...hadi kalk kahvaltı hazırladım bitanem.."

"Oğlum kardeşlerin ile kavga etme!"

"Yatağını toplayamadıysan beraber toplayalım paşam..."

"Oğlum hadi gel kardeşlerin ile parka gidiyoruz!"

"Bak kız kardeşinin doğumuna 1 ay kaldı. Heyecanlı mı benim oğluşum?"

"Mert, oğlum bu oyuncaklar mutfakta ne arıyor?"

"Seni çok seviyorum paşam..."

"Ellerini yerim...gel hadi bırak o keki bahçede kartopu oynayalım paşam..."

"Oğlum beni mi özlemiş? Ama bitanem sadece 1 günlük şehir dışındaydım...üzülme bitanem..."

"Oğlum ağlama bir tanem...ben yanındayım..."

"Seni asla yalnız bırakmam...ama eğer temelli bu dünyadan gidersem kalbinde tekrar doğarım bitanem..."

Annem...
Seni ne çok özlemişim...

Kendimi toparlamak istercesine sertçe göz yaşımı sildim. Aze'nin yanına ilerledim. Yatağının yanında bulunan komidinin üstüne bıraktım yüzüğü. Çalışma masasından aldığım kalem ve kağıtla tekrardan komidinin yanına geldim.

Kağıda bakıp düşündüm. Eee şimdi ne yazacaktım?

Aklıma gelen ilk şeyi yazdım.

"Bu yüzük kalpte tekrar doğabilen narin bir kadına ait... Bunu sakın çıkarma! Hep parmağında kalsın... O şimdi sana ait...ona iyi bak..."

Kağıdı yüzüğün altına koydum. Kalemi ve kağıdı geri yerine koydum.

Odadan çıkmadan önce son bir kez derin bir nefes ciğerlerime çektim.
Annemin kokusu ciğerlerimde yeşerirken odadan çıkıp kapıyı sessizce kapattım. Odama geri döndüm. Kendimi yatağıma attım.

Nedense içim ilk defa bu kadar huzurla dolmuştu.

Uyumadan önce son duyduğum ses annemin zihnimdeki sesiydi.

"Seni çok seviyorum oğlum...sözünü tuttun...iyi geceler paşam..."





***********************

Selam gençler....
Bu bölüm biraz duygusal bitti. Yorumlarda sizi bekliyommmm.
Oy atan herkese ve yorum atan herkese minnettarım....
Sizce Mert hakkındaki görüşleriniz değiştimi?
Sizi çok seviyorum...
Annesi beyaz babası olmayıp üzülen biri varsa bu bölümde yorumlara duygularını yazsın.
Herkesin bir sıkıntısı var.
Birbirimize çağre olmalıyız.
Ve bunu unutmayın...

Asla ölmeyiz...
Sadece gözlerimiz kapanır...
Ruhumuz ise yaşamaya devam eder...
Bedenimiz susar...
Ruhumuz özgür kalır...
Asla üzülmeyin...

Gelecek bölüm tarihi;
20 Ekim 2020
Saat; 20.00





3 ABİM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now