*21*

7.4K 395 119
                                    

Yere düşen metalin sesi kulaklarımı tırmaladı.

Mert abim adam beni vurmadan önce silahını çekip daha 1 saniye bile geçmeden adamın elindeki silahı vurup odanın bir köşesine fırlamasına neden olmuştu.

Tuttuğum nefesimi titrek bir şekilde verdim. Adamın şok ile açılan iri gözleri abime kaydı.

"Seni ahmak..." Adam daha konuşmasına devam edemeden Mert abim adama doğru ilerleyip yüzüne yumruk attı. Adam sersemleyerek gerilerken Mert abim bir kere daha yumruk attı. Adam iyice bilincini kaybederken Mert abim adamı yüz üstü yere yatırıp, adamın ellerini bel kısmında birleştirdi. Pars abime dönüp bağırdı.

"Polisi arayın!"

Pars abim kafa sallayıp polisi arar iken Rüzgar abim benim yanıma çoktan gelip hasar almış mıyım? diye kontrol etmişti. Neyseki adam haricinde kimseye bir şey olmamıştı.

Pars abim 2 dakikada polisi arayıp buraya bir ekip gelmesini rica etti. Adresi de verip telefonu kapatmıştı.

Ben ise hayla şok içinde kıpırdayamıyordum.

Resmen ölmek üzereydim.

Nefesim her defasında titrek çıkıyordu.

"Meleğim geçti. Al su iç..."

Rüzgar abimin uzattığı su dolu bardağı alıp minik yudumlar ile içtim. Titreyen ellerim ile geri verdim boş bardağı. Gözlerim yerde yatan adama kaydı. Kendisi kuzenimdi ve benim annemi ne kadar çok sevdiği, onu ölen annesi yerine koyup anne hasretini giderdiğini bakışlarından hissetmiştim.

Benim yüzümden belkide ikinci kere anne dediği kişiyi kaybetmişti. Nedensizce içimde pişmanlık duygusu oluşmuştu. Ben doğmasaydım belkide her kez mutlu olurdu. Bu dünyaya acı getirmiş ve o acıyı misliyle çekmiştim.

5 dakika sonra polis ekipleri gelip adamı alıp götürdüler. Soruşturma içinde Mert abim gitti.

Pars abim bana minik bir bakış atıp odasına giderken Rüzgar abimde başımdan öpüp iyi uykular diyip gitti.

Bu gece uyuyamayacağımı anlamıştım. Sabaha kadar açık gözlerim ile bekledim.
Adamın bana tuttuğu silahın namlusu aklımdan gitmiyordu.
Saat sabahın 7'sine doğru evin demir kapısı açıldı. Mert abimin geldiğini anlamıştım.

Yine sessizliğimi sürdürdüm. Ellerim telefonuma gitti. Alıp biraz video izledim. Aklımdaki düşünceleri dağıtmanın en kolay yolu buydu.

Ardından dizi izleyip 1 sezon bitirdim. Saate baktığımda öğlen 1 olduğunu görmem ile şok içinde kaldım. Telefonun şarjının yavaş bitiyor olması iyi bir şeydi şu anda şarjı %47 idi.

Telefondan Rüzgar abimi aradım. İkinci çalısta açtı.

"Efendim meleğim?"

"Abi saat öğlen olmuş. Siz uyanmadınız mı?"dedim.

"Bir tanem biz çoktan uyandık. Şu an karakoldayız kahvaltıyı saat 9 da senin için hazırlayıp çıkmıştım. Uyanınca yersin diye ancak bu kadar geç uyanacağını düşünmemiştim." Dedi. Arkasından gelen sesler ile karakolda olduğu belliydi.

"Tamam abi ben bir şeyler atıştırırım bay bayy!" Diyip yüzüne kapattım. Ardından da sesli güldüm. Bunu yapmamı sevmese de hoşuma gidiyordu.

Bacaklarıma demirlikleri takıp dikkatlice kalktım.

Alt kata inip  mutfağa girdim. Ev çok sessizdi. Gereksiz yere ürkmeme neden oluyordu. Soğumuş kahvaltıyı toplayıp kendime tost yaptım.
Buz dolabından bir şişe su alıp kapağı açtım. Elime telefonumu alıp Rüzgar abimi arayıcak iken bedenim hafifçe sallandı.

(Bu kısımdan sonrası Deprem ile ilgilidir. Bu günkü İzmir olayı ile ilgili. Deprem altındaki bir kişinin neler yaşadığına dair bir yazı olcak. Rahatsız olabilecekler yada buna dair kötü anıları olanlar okumasın!)

Sallantı birden arttı. Ev resmen sallanıyordu. Mutfaktaki tüm eşyalar yerlere saçılıp kırılır iken korkuyla çığlık atıp zarzor salona koştum. Deprem oluyordu.

Sallantı şiddettini arttırırken evden büyük bir ses duyuldu. Mutfağın tavanı çökerken çığlık atıp koltuğun yanında cenin pozisyonu aldım. Elimdeki şu şişesini ve telefonumu sıkıca tuttum.

Tavan çökmek üzereydi ve benim dışarı çıkacak vaktim yoktu. Koltuğa iyice sindim. Evin sağa doğru yatması ile tüm eşyalar ile beraber oraya sürüklendim. Duvarlar yıkılır iken bedenim duvara çarptı. Bir duvar parçası tam yanıma sol tarafıma düştü. Ardından tüm ev yıkıldı.

2 dakika sonra korkudan dua ederek kapadığım gözlerimi açtım.
Enkazın altında kalmıştım.
2 kişinin girebileceği bir alanda mahsur kalmıştım.

Korku ile etrafıma baktım.
Dışarıdan yükselen çığlık sesleri ile ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.
Ağlamamı durdurmaya çalışarak telefondan Rüzgar Abimi aradım.

"Aze! Aze iyimisin? Meleğim nolur iyiyim de!" sesi hiç duymadığım kadar endişeli ve korkuyla çıkmıştı. Sesi ara sıra net gelmesede anlaşılıyordu. Şebekelerde sorun çıkmaya başlamıştı bile.

"A-abi!"dedim titrek sesim ile. Resmen haberlerde gördüğüm durumu yaşıyordum. Enkaz altında kalan çaresiz bir kızdım.

"Meleğim geliyoruz! Dışardasın dimi?" Dedi sesi korku ile çıkar iken.

"Abi e-ev yıkıldı. Enkaz altında k-kaldım. Bir ş-şey o-olmadı ama zor nefes a-alıyorum." Dedim zar zor.

"Bir tanem dayan geliyoruz polisi de aradık AKUT'u da.  Az sonra gelicekler. Dayan meleğim. Sakin kal!"

Derin nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.

"Tamam a-abi!"

"Telefonu kapatma sakın!" Diye tembihledi abim.

Nefesim düzene girince onaylarcasına ses çıkarttım.

"Geliyoruz küçüğüm. Korkma bir şey olmayacak!"
Pars abimin sesi ile yüzüm tebessüm ile doldu. Gözlerim yine dolmuştu.

"Olmayacak..." Diye Abimi tekrar ettim.

"Olmayacak..." Mert abimde tekrar edince yüzümdeki tebessüm genişledi.

Dar alanda beklemeye başladım.

Korkma Aze!
Bir şey olmayacak!
Kurtulacaksın...

**********************

Selam gençler...
İzmir'de olan depremi duyamayanınız yoktur.
Herkese geçmiş olsun...
Allahtan ölenlerin ailelerine sabır diliyorum. Ve enkaz altında kalanlara burdan sesleniyorum.

KORKMAYIN!
BİR ŞEY OLMAYACAK!
KURTULACAKSINIZ!

İnşallah durum dahada kötüleşmeden herkez sağ sağlim kurtarılır. Allah yardımcıları olsun.

Gelecek bölüm tarihi;
03 Kasım 2020












3 ABİM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now