boğuşulan anılar

5.2K 567 205
                                    

"Dear passengers, your pilot speaks. We have started landing, please do not leave your seats until the plane stops, do not open cabinets, do not unbuckle, do not open your telephone and similar electronic equipment..."

Chan, gözlerini anonsla aralayıp sırtını dikleştirerek sağındaki sevgilisini ve solundaki Felix'i uyandırdı. Felix, omzunda uyuyan sevgilisini dürterken diğer taraftaki arkadaşları ve kardeşi de uyanmıştı. Seungmin dikkatle inen uçağı izlerken Chan yavaşça elini tutmuştu.

"Günaydın güzelim."

"Günaydın, en son Kore'deydik, kaç saat oldu?"

"On saat falan. Jetlag yaşamamak için uyuman gerekiyordu. Şu an Avustralya'da saat sabahın 6'sı falan." Seungmin sevgilisini başıyla onaylayıp elini sıkıca tuttuğunda Chan gülümsemişti.

İniş takımı açıldığında uçak hafifçe tribülansa girmiş ardından toparlanmıştı. Seungmin, farkında olmadan sevgilisinin elini daha da sıktığınca Chan elini öptü.

"Sorun yok güzelim."

"Korkmadım ki." Seungmin sıktığı elimi gevşetirken Chan başıyla onayladı. "Ben yanlış anlamışım." İkisi de gülerken Jisung'ın ağladığını duymuşlardı. Minho sevgilisini sakinleştirmeye çalışırken Hyunjin de küçük bedene sarılmıştı.

"Şşhh, Jisung, Jisung beni dinle. Sadece rüya gördün bak hepimiz iyiyiz." Minho durmadan akan yaşları silerken Jisung sık nefesler alıyordu.

"Jisung, beni dinler misin? İyiyiz diyorum, lütfen sakinleş." Jisung derin bir nefes aldığında Minho alnını alnına yasladı. "Malezya'dan döndüğünde de bu kadar korktun mu?"

"Hayır, hayır korkmamıştım. Biraz korkmuştum." Jisung'a aceleyle konuşurken Minho dudaklarını ince dudaklara bastırdı.

"Şimdi ben varım, korkmaman gerekiyor. Yanındayım." Jisung başıyla onaylayıp yüzünün kenarlarında duran ellere ellerini koyup asıldığında Minho sadece sakinleşmesi için yüzüne ve boynuna minik öpücükler bırakıyordu.

"Rüyaydı... Geldik, değil mi?"

"Geldik, bak, iniyoruz." Jisung sevgilisinin elini sıkıca tutarak Jeongin'e doğru eğilip dışarı bakmış, sonra geri çekilip Minho'ya sokulmuştu.

Sonunda uçak güvenle indiğinde kemerlerini açmışlar, üst taraftaki kabinlerden valizlerini almışlar ve uzaktan dışarı çıkmışlardı. Pasaport kontrolünden de geçtikten sonra havaalanından ayrılıp Uber çağırmış ve tuttukları evin adresini vermişlerdi. Hyunjin, ilk defa sevgilisinin İngilizce konuşmasını dinliyordu.

"Yuh, çok seksiydi." Jeongin gözlerini kaçırıp yanındaki gencin koluna vurduğunda Hyunjin ona kolunu atıp yüzünü sıkıştırdı. "Utandın mı sen?"

"Ağabeyim umarım duyar ve sana kafa atar." Jeongin sevgilisinden kurtulmaya çalışırken Hyunjin gülerek küçüğünün yanağını öptü.

Minho elinden tuttuğu sevgilisiyle en arkadaki koltukta flört ederken Seungmin ve Chan ne yapacaklarını tartışıyorlardı.

"Eve girdiğimizde yemek söyleriz Chan. Şimdi bizden erken gider."

"Peki, güzelim, öyle yapalım." Herkes yorgun ve uyku modunda olduğu için yol boyu fısıldayarak sevgilisini eski haline getiren Minho dışında kimse konuşmamıştı bir daha.

Sonunda eve ulaştıklarında parayı ödemiş, anahtarı yerinden alarak eve girmişlerdi.

"Ağabey, hala duruyorsa Hyunjin'le odamda kalayım mı?"

"Kal bebeğim. Dört oda olduğuna eminim ama hangisi eskisi gibi emin değilim. Felix, siz bu kattaki geniş odaya geçin. Minho, sizin odanız da bu kattaki diğer oda olsun."

kaçak damatlarWhere stories live. Discover now