hastane

7.1K 835 164
                                    

Hyunjin ameliyattan çıkalı üç saat olmuştu, saat gece 2 civarıydı. Chan, Jeongin'i zorla Felix'e göndermişti. Changbin ve Felix çocuğu evlerine götürüp sakinleştiriciyle uyutmak zorunda kaldıklarını Chan'a söylediklerinde, Chan sadece dikkat etmelerini söylemişti.

İki saat önce de Minho ve Jisung'ı zorla evlerine yollamışlardı.

Chan, ne yaptıysa Seungmin'i gönderememişti ki iyi ki de gitmemişti. Göğsünde uyuyan gencin saçlarını okşarken karanlık odada Hyunjin'in kalp atışlarını ölçen cihaza bakıyordu. Odada Hyunjin'in bağlı olduğu makinelerin seslerinden Seungmin'in nefesini duyamıyordu ama göğsünde sıcak nefesini hissetmek de yeterliydi sakinleşmesi için.

Chan, başını geriye atıp gözlerini kapattı. Şu güne kadar Hyunjin'e karşı tüm tutumlarına hala hak verse de, kardeşiyle onun arasına girmek artık canını yakıyordu. Eğer olur da uyanamazsa Jeongin'i üzdüğü için içi cayır cayır yanacaktı. Hyunjin'in uyanmasından başka hiçbir şey dilemiyordu.

"Of Hyunjin, uyan artık." Kendi kendine mırıldanıp Seungmin'i yavaşça göğsünden ayırdı. Oturdukları koltuğa Seungmin'i yatırıp üzerindeki ceketi çıkararak üstüne örttükten sonra lavaboya girdi. İşlerini halledip yüzüne su çarptıktan sonra odaya girip Hyunjin'in tepesine dikildi. Huzurlu yüzü bir anda değişmeye başlamıştı.

Hyunjin'in yüzü terlemeye başlarken nefesi sıklaşmıştı. Chan gece lambasını açıp Hyunjin'e yaklaştı. Hyunjin, gözlerini açıp nefes nefese büyüğüne bakarken Chan geri çekilip derin bir nefes aldı.

"Sonunda uyandın. İyi misin?" Hyunjin gözlerini uzun süre kapatıp açtığında Chan hemşire çağırma butonuna bastı.

Saniyeler içinde içeri hemşire girdiğinde Chan geri çekilmiş, genç kadına yer açmıştı. Hemşire Hyunjin'in yarasını ve değerlerini kontrol ettikten sonra oksijen maskesini çıkardı.

"Ağrı, acı veya karıncalanma durumunda tekrar çağırın. Şu anlık gayet iyi görünüyor." Chan teşekkür edip kadına iyi geceler dilediğinde Hyunjin yutkunup pürüzlü sesiyle konuştu.

"Jeongin... İyi mi?" Chan başıyla onaylayıp yatağın yanına çektiği sandalyeye oturdu.

"Sayende oldukça iyi, birkaç yarası var ama Felix halleder. Teşekkür ederim, kardeşim için canından oluyordun."

"Teşekkür etmen için yapmadım." Chan başıyla onaylayıp gülümsedi. Diyeceği bir şey yoktu, Hyunjin Jeongin'i ne kadar sevdiğini kanıtlamıştı zaten.

"Canımı korudun, Hyunjin."

"Bu artık aramıza girmeyeceğin anlamına mı geliyor?" Chan başıyla onayladığında Hyunjin gülümsedi. Chan gülme isteğini bastıramamıştı, ölümden dönmüştü ve hala sorduğu şeyler Jeongin hakkındaydı.

"O zaman su verir misin?" Chan, Hyunjin'e bir bardak su doldurup içirdikten sonra yatağa yaslanıp derin bir nefes aldı.

"Jeongin arabanı sürmüş."

"Kaza yapmadı, değil mi? İyi olduğunu söyledin."

"Yok, iyisiniz. Sadece araban kan lekeleriyle dolu, biraz da çizilmiş." Hyunjin omuz silkti.

"Araba önemli değil, Chan. Jeongin'i soruyorum sana. Ne zaman öğrettin araba sürmeyi?" Chan gülerek Hyunjin'e baktı. "Bu öğrenmiş hali mi diye sorman gerekiyordu."

"Olsun, küçük daha. Öğrenir yakında." Chan başını yatağa yaslayıp öylece bekledi.

"On dört yaşındaydı, Seul'e daha yeni gelmiştik. Uluslararası ehliyetim vardı ve ailem Jeongin'in vekâletini bana bırakmıştı. Yani, Kore'de gerçek bir yetişkindim. Eski model bir araba almıştım o zamanlarda ve ben de iyi bir sürücü sayılmazdım. Ona da sürdürmem için ağlamıştı, on dakika geçmeden kaza yaptı. O günden beri bir daha sürücü koltuğuna oturtamadım onu, inatla sürmek istemedi. Sonra 17 yaşındayken okuldaki herkes araba sürmeyi biliyor diye yanıma geldi, aşağılamaya çalışmışlar, Jeongin de gururuna yedirememiş. Öğretmemi istemişti, bir süre sürdürdüm ama sonrasında işlerim yoğunlaştı, ehliyeti olmadığı için trafiğe de çıkarmadım. Unutmuştur sanıyordum ama seni buraya getirebilmiş."

kaçak damatlarWhere stories live. Discover now