3RACHA?

11.2K 1.2K 744
                                    

"Chan seni öldürecek Jeongin, az bak şu çocuğa." Felix tabaklara tatlıları koyarken Jeongin mutfakta bir o tarafa bir bu tarafa ilerleyen büyüğünün peşine kuyruk olmuştu.

"Tam karşımda heykel gibi oturuyor, ister istemez dikkatimi çekiyor ne yapayım?" Jeongin gülerek konuşurken Felix de gülse küçüğünü korumak istiyordu. Söyleyecekleri kendi düşünceleriyle uyuşan şeylerdi.

"İçerisi çok gergin bir ortam şu an bebek. Kurşuna dizileceksin yakında. Chan, kendi düğünlerinden kaçmalarını bile atlatamadı. Kaldı ki kızı nikâh sırasında bırakıp kaçan bir erkeği kesiyorsun, gerçekten ölüme koşarak ilerliyorsun." Kendisi de kızmıştı, Hyunjin istemiyorsa bile yaptığı çok ayıptı, hak vermiyor değildi ama tamamen haklı da bulamıyordu işte.

"Ağabeyim bana kıyamaz." Kapının oradan gelen çarpma sesiyle Felix kelimelerini yutarken, Seungmin'i görmüşlerdi.

"Yardım edilecek bir şey var mı? Bulaşıkları getirdim."

"Aslında, yoktu ama onları getirmen iyi olmuş. Şuraya bırakır mısın, daha sonra makineye koyarız." Felix gülümseyerek karşılık verdiğinde Jeongin çoktan duyduğunu düşünerek panik olmuştu.

"Ben de buranın bir çalışanıyım halledebi-"

"Hayır, bu akşam burada biz ev sahibiyiz ve siz misafirsiniz. Sadece iki tabağı götürebilirsin. Jeong, sen de şunları al." Jeongin tabakları alıp hızla mutfaktan ayrıldığında Seungmin durup beklemiş, konuşsam mı diye düşünüp vazgeçerek içeri gitmişti. Felix, duyduğunu düşünüyordu. Eline iki tabak alıp masaya bıraktıktan sonra sandalyeye oturdu.

"Sen yemiyor musun?"

"Yok, bugün yeni tarifler denerken çok tatlı yedim." Felix, Jisung'ı cevaplayıp arkasına yaslanarak gözlerini kapattığında burnuna dolan sigara kokusuyla yüzünü buruşturup tam arkasından ona sarılan gencin omzuna vurdu hırsla. "Defol git, beni sevsen sözümü dinlerdin."

"Ya güzelim, her gün aynı şeyi yapıyoruz yoruldum artık. Tamam, hoşlanmıyorsun ama biz çıkmadan önce de içtiğimi biliyordun. Nazlanma şimdi bana, eve gidince affedip yanıma uzanacaksın." Chan ve Jisung göz devirirken Jeongin yanaklarını havayla şişirmişti. Minho ve Seungmin sessizce izlerken Hyunjin Jeongin'i izliyordu.

"Ağabey, bence kızdığı şey içmen değil gibi. Belki de kızdığı şey bir kere bile bu konuda onun sözünü dikkate almamandır."

"Teşekkür ederim Jeongin, kimin tarafındasın sen? Changbin'in anlayıp kendini affettirmeye çalışması gerekiyordu." Felix kollarını çaprazladığında Jeongin dil çıkardı.

"Aşktan tarafım ben. Her akşam kavga ediyorsunuz, her sabah bana söyleniyorsun ve gün içinde öpüşüp duruyorsunuz. Altın orta denen bir şey var. Çok uçlardasınız ve siz farkında olmasanız da birbirinizi yıpratıyorsunuz. Sinirlendim, öpüşün barışın çabuk."

"Tilkiye bak sen, büyümüş de neler diyor." Jisung küçüğünün yanağını sıkarken Chan gülerek kardeşinin omzuna kolunu attı. "Miniğim büyümüş ha?"

"Ağabey, tamam yani senden çok yaş küçüğüm ama 18 yaşımdayım ben de." Jeongin konuşmaya devam ederken Hyunjin gülümsemişti. Jeongin'i ağabeyine karşı bu kadar cesur görmeyi beklemiyordu, hepsinin ona bebekleri gibi davrandığını fark edeli çok olmuştu.

"Afiyet olsun, Jeongin kilitlersin burayı." Felix yerinden kalkıp kasanın oradan telefon, cüzdan ve anahtar üçlüsünü alarak çıktığında Changbin oflamıştı.

"Tanışma yemeğimizin böyle olmasını istemezdim, telafi edelim. Tanıştığıma çok memnun oldum. Felix, bekle beni!" Changbin koşarak peşine düşerken Chan ofladı.

kaçak damatlarWhere stories live. Discover now