stres

7.4K 751 267
                                    

"Hayır, hayır, hayır! Kafeyi bize bırakamazsınız, bir hafta ne anasını satayım? Bu adam şirkette çalışmıyor mu he?" Minho karşısında oturan çilli çocuğa karşı ısrarla karşı çıkarken Seungmin gerilmişti.

"Felix, gerçekten. Bir hafta idare edemeyiz. Senin gibi tatlılar yapamıyoruz biz."

"Ya, döverim sizi! Haftalardır yanımdasın, aylardır yanımdasın, hiçbir şey mi öğrenmediniz? Sırf size bırakabileyim diye ikinizi aynı anda vardiyaya alıp birinizle mutfakta bile çalıştım!" Felix çemkirmekle olmayacağını anlayınca gözlerini yalandan doldurup iki arkadaşının da elini tuttu. "Lütfen ya, bir haftacık. Jeongin var, Jisung var onlar da yardım eder, Hyunjin'in de eli marifetli. Lütfen, sadece bir hafta."

'Ya beni mi bekledin Changbin'i ailenle tanıştırmak için pislik? Git, bakmıyorum kafeye istifa ederim." Minho elini Felix'in küçük elinden çektiğinde Felix gözüne biriktirdiği yaşı düşürdü. Minho yumuşamamak için başını çevirmişti. "Hayır, Lix, ağlasan da fikrim değişmeyecek. Batırırız kafeyi oğlum biz."

Felix'in gözünden düzen yaşlar gittikçe artarken Seungmin oflayarak iki eliyle kavradı küçük eli. "Of! Tamam ya, bakarız kafeye. Batarsa sorumlusu biz değiliz."

"Batmaz batmaz, hepiniz güzel pişiriyorsunuz. Chan'ı mutfağa sokmayın yeter. Bir de Jeongin'i sokmayın." Felix gözündeki sahte yaşları sildiğinde Seungmin kaşlarını çattı.

"Kandırdın mı beni?"

"Çok duygusalsın Seunggie~" Minho Felix'in aegyosuna göz devirdi.

"Ek ücret vereceksin lan o zaman, madem saf Seungmin'i oyuna getirdin."

"Para sizin köpeğiniz olsun. Kafemi temelli kapatmak yerine siz çalışın işte, aynı sürede çalışıp daha çok para alacaksınız." Felix sırıtırken Seungmin yüzünü buruşturdu.

"Bir daha sana asla Chan'la aramızda geçen tatlı şeyleri anlatmayacağım. Şeytan." Seungmin yerinden kalkıp önlüğünü çıkararak yerine astığında Minho da oflamıştı.

"Ne zaman gidiyorsunuz?"

"İki saate uçağımız var, Changbin gelir birazdan."

"Ya yuh ya, sen zaten bize bırakıp gitmeyi kafanda ayarlamış ve onaylamışsın." Minho arkadan montunu getiren Seungmin'e göz kırpıp üzerine geçirdi montu. Felix de eline montunu almış, dışarı çıkmıştı. Üçü de çıktığında kafeyi kapatıp anahtarı Seungmin'e uzattı.

"Teşekkür ederim." Minho göz devirse de yine de arkadaşına sarıldı sıkıca. "Dikkatli olun. En kısa sürede dönüp bu kafeyi bizden geri al."

"Siz de bir sakatlık çıkarmayın." Seungmin'e de sıkıca sarıldığında Changbin kornaya basmıştı.

"Diğerleriyle vedalaştın mı?"

"Hm hm, Changbin'in yanına gitmiştim gündüz. Chan ve Jisung'la öyle vedalaştım, Jeongin'in çıkışına gittiğimde de Hyunjin ve bebek ekmekle vedalaştık. En sona siz kalmıştınız. Kendinize iyi bakın, bir hafta içinde bolca sevgililerinizle oynaşın ki geldiğimde dedikodu yapalım."

"Dedikodu kaynağın biz değiliz ama neyse. Gidin hadi." Felix el sallayıp arabaya bindiğinde Changbin de elini sallamıştı. İki genç onlara el sallayıp eve yürümeye başladılar.

Ertesi gün, Minho ve Seungmin kalkmış, hazırlanmış ve normalden çok daha erken bir saatte kafeye gitmişlerdi.

"Minho, ne pişireceğiz biz şimdi?"

"Felix tarifleri nereye bıraktığını söylemişti, buzdolabı mı?" Seungmin başıyla onayladığında ikisi kolları sıvayıp mutfağa girdiler. Saatlerce uğraşmışlardı ama becerebildikleri tek şey poğaça olmuştu.

kaçak damatlarWhere stories live. Discover now