"Hayır, ama ağabeyimin sevgilisi olsan çok sevinirim."

"Kim bilir kaç kişiye aynısını dedin velet, rahat bırak beni. Kafanda kuruyorsun."

"İlk olarak, hayır kurmuyorum. İkinci olarak ilk defa sana söylüyorum."

"Hiç inandırıcı gelmedi, inanmış gibi bile yapamıyorum o kadar gelmedi." Arabaya geldiklerinde Jeongin gözlerini kısarak büyüğüne bakıp arka koltuğa geçmişti. Seungmin öne oturup başını cama yasladığında Jeongin'in sorusuyla gözlerini kocaman açmıştı.

"Ağabey, ben hiç senin sevgilini onayladım mı?"

"Sen mi, hayır, hayatından bezdirdin ikisini de. Senin yüzünden ayrıldıklarını düşünüyorum hala." Jeongin şeytani bir gülüş attığında Chan da gülerek arabayı çalıştırıp sürmeye başlamıştı.

"Sana demiştim, yalan söylemiyorum." Seungmin başını camdan dışarı çevirdiğinde Chan önce ona, ardından dikiz aynasından kardeşine bakıp 'ne oluyor' dercesine göz kırptı.

"Hiç. Benim ne kadar sevimli olduğumu gördüğü için, seni sevgililerinden ayırdığıma inanmadı."

"Başımın tatlı belasısın sen, ne sevimliliği?" Jeongin kıkırdarken Seungmin gülerek yolu izlemeye başladı.

"Eviniz çok uzak mı?"

"Bu saatlerde trafik oluyor, kırk-kırk beş dakika sürer." Seungmin doğrulup Chan'a baktı.

"Biraz uyusam olur mu? Çok yoruldum, soruları anlamam." Chan başıyla onayladığında Seungmin koltuğa yaslanıp gözlerini kapattı.

"Jeongin, arkama geçip Seungmin'in koktuğunu yatır biraz." Jeongin ağabeyini onaylayıp dediğini yaptıktan sonra sinsice sırıtıp Seungmin'in kitabını açtı ve işaretli sayfaları incelemeye başladı.

Yol boyu çözdüğü sorular arasında ara sıra 'Yang Chan' yazısını görmüş, resimlerini çekip gülerek kitabı ve kalemlerini toparlayıp çantaların ikisiyle eve geçmişti. Kapıyı açık bırakıp banyoya yöneldiği sıra Chan Seungmin'i uyandırmadan önce arabayı park etmiş, onu uyandırmıştı. Seungmin hızla Chan'ın peşinden eve girip elini yüzünü yıkayarak kendine geldiğinde Jeongin odasından çıkmış, civcivli pijamalarıyla kapının arasından bakıyordu.

"Hadi odama gel!"

"Aç mısınız?"

"Evet, kurt gibi." Chan kardeşine gülerek mutfağa girerken Seungmin kitaplarıyla beraber Jeongin'in odasına girdi.

"Yakalandın! Kitabına Yang Chan yazıp durmuşsun, liseliler gibi." Seungmin gözlerini kocaman açıp çocuğun üzerine yürürken Jeongin kahkahalar atarak yatağına çıktı.

"Hayır, sakın, gıdıklama!"

"Jeongin, ağabeyinle beni yakıştırmayı bırakmalısın."

"Ama çok yakışıyorsunuz." Jeongin yatağa bağdaş kurarak oturduğunda Seungmin göz devirmişti. "Tamam sustum. Ağabeyimden pijama vereyim mi?"

"Hayır, Jeongin, bana kendi kıyafetlerinden bir şeyler ver."

"Ama hepsi desenli." Seungmin omuz silktiğinde Jeongin yatağından kalkıp ona olabilecek, hafif bol ve uzun bir pijama takımı seçti. Üzerinde kapuz desenleri olan beyaz bir pijama takımıydı.

"Neden yaşıtların gibi havalı giyinmiyorsun?"

"Çünkü bunlar daha rahat. İstemiyor musun? Şort ve tişört verebilirim." Jeongin dudak büzdüğünde Seungmin üzülse de, bunu giymeyi kabul etmeyecekti.

"Yani, daha yetişkin şeyiler. 22 yaşındayım falan hani, daha normal." Jeongin büyüğüne beyaz tişört ve gri şort verdikten sonra o rahat giyinsin diye odadan çıkmış ve ağabeyine yardıma gitmişti. İki kardeş masayı hazırladığında Seungmin de mutfağa girmişti. Sessiz bir yemeğin ardından Jeongin saatlerce Seungmin'e soruları anlatmış, ileriki konulardan tüyolar vermiş ve hiç bilmediği konuları kısaca özetlemişti. Artık yorulduğu için uyuyacağını söylemişti ve Seungmin onu rahatsız etmemek için her zamanki gibi mutfağa geçmişti, Jeongin ışık açık uyuyabileceğini söylemesine rağmen.

kaçak damatlarWhere stories live. Discover now