"Susuzluktan ölüyoruz Hyunjin, su ve plastik bardak alsana gelirken."

"Tamam alırım." Seungmin'in aramasını sonlandırıp en yakındaki markete girip atıştırmalıklar ve su aldıktan sonra dışarı çıkıp hızla eve gitmişti. Kapıyı açtığında gelen boya kokusuyla yüzünü buruşturup salona geçti. Yukarıdaki matları buraya indirmişlerdi.

Üç matın ortasına poşetleri bırakıp kahvesinden bir yudum aldıktan sonra arkadaşlarıyla kahvaltısını yapmaya başladı.

"Jeongin'miş."

"Efendim?"

"Adı diyorum, Jeongin'miş. Dünkü garson var ya."

"Tanıştınız yani, iyiymiş." Minho sırıtırken Hyunjin dizine vurdu hafifçe.

"Hiç hoşuma gitmedi o gülüş. Yiyelim de bitsin şu çile."

"Dua et üç güçlü kuvvetli erkek olarak boyuyoruz yoksa bir hafta kokusunu çekerdik bunun." Seungmin ağzına lokmasını atmadan önce konuşmuştu.

Üçü de karnını doyurup etrafı topladıktan sonra evin kalan yerlerini boyamaya başlamışlardı. İşeri bittiğinde Hyunjin yerdeki mata uzanmış, elindeki telefonla eşyalar satın alıyordu, hepsini aynı günde teslime işaretlemeye dikkat kesilmişken yanında dönen kaosu kaçırmıştı.

"Diyorum ki bu evi temizlememiz gerekiyor ne yapacağız? Hyunjin bir şey söylesene!"

"Ya gidip alacağız malzemeleri işte, eşyalar gelmeden temizleyelim şu evi." Hyunjin doğrulduğunda iki genç ona kaşlarını çatmış bakıyordu. "Ne eşyası?"

"Görünen o ki annem henüz benden vazgeçmemiş. Hesabıma yüklü miktarda para göndermiş ben de onu birikimlerimin olduğu hesaba attım. Sonra fark ettim ki oraya da annem bolca para yollamış. Yani, hadi yine iyisiniz bütün eşyaları ayarlıyorum. Kendi zevkinize göre seçim yaparsınız birazdan. Şimdi gidip temizlik ürünleri alalım."

"Hyunjin hayır olmaz öyle şey." Seungmin karşı çıktığında Hyunjin göz devirdi. Evet çok kısa bir süre olmuştu ama ikisine de güveniyordu ve yakın arkadaş olmak istemişti, iyi insanlardı ve yardımlaşmayı seviyorlardı. En önemlisi, Hyunjin'in yanında parası için durmuyorlardı.

"Bak, bu ev benim üstüme, teknik olarak kendi evime eşya alıyorum ve siz de misafirimsiniz. Yani, isterseniz kiracım gibi de düşünün nasıl rahat ederseniz ama paraya ihtiyacım yok anladığınız gibi."

"Kısacası?" Minho kollarını göğsünde birleştirdiğinde Hyunjin devam etti.

"Demek istediğim, eğer içiniz rahat edecekse kiracı gibi düşünün kendinizi ve ayda 150-200 dolar falan para bırakın ya da bu samimiyetsizliği boş verin ve benimle yaşayın. Sonuçta kader ortağıyız ve siz benimle param için beraber değilsiniz, değil mi?"

"Hayır tabii ki, koskoca şehirde sizden başka tanıdığım yok." Seungmin çekinerek konuştuğunda Minho gülümseyerek elini ortaya koydu.

"Öyleyse gerçek bir arkadaşlığa ne dersiniz?"

"Henüz birbirimizi tanımıyoruz adam akıllı ama zamanla daha iyi oluruz gibi geldi, ben varım."

"Ailemi bulmuşum gibi hissediyorum." Hyunjin de elini Seungmin'in elinin üzerine koyduğunda Minho gülerek ellerini yukarı kaldırtmıştı. "Bu çok saçmaydı."

"Bizim tanışmamız da oldukça saçmaydı, Seungmin."

~~~

Yorucu bir temizlik günün ardından saat 11'de eşyaları gelmişti. Adamların getirip bıraktığı eşyaları monte etmeye üşendikleri için salona bırakılan yatakları açıp üzerine uzanıp uyumayı tercih etmişlerdi. Sabah olduğundaysa hepsi duş almış, üzerlerini giyinmiş ve kahvaltı etmek için Aussie Cafe'ye doğru ilerlemişlerdi.

Kafeye girdiklerinde içerideki masalardan birini tercih etmiş ve oturdukları gibi kendilerine gelen çocuğa gülümsemişlerdi.

"Günaydın! Adım Jeongin, Hyunjin çok sık geleceğinizi söylediği için, tanışmak istedim."

"Seungmin ben, o da Minho. İsmin güzelmiş." Jeongin teşekkür edip menüyü uzatacakken Hyunjin onu durdurup ezberlediği ürünlerden bir şeyler söylemişti. Jeongin onu onaylayıp giderken Hyunjin derin bir nefes aldı.

"Şu çocuk etrafımdayken heyecan basıyor."

"Sen gerçekten etkilenmişsin bu çocuktan, aranızı yapacağım merak etme." Minho alay ederken Seungmin güldü.

"Daha liseli, eminim yetişkin biri onunla ilgilendiği için kendini bulutların üzerinde hissediyordur."

"Herkes gay mi olmak zorunda belki hiç hoşuna gitmiyor?" Minho realist yanını ortaya çıkardığında Hyunjin surat astı.

"Seungmin konuşurken daha mutluyum ben." Üçü de gülerken Minho omuz silkti. "Sorup öğren o zaman."

"Nasıl sorayım böyle bir şeyi? Pardon sen erkek mi kız mı seviyorsun diye mi sorayım? Hayatının şokunu yaşar." Seungmin arkadaşını onaylarken Minho omuz silkti. "Ben sorarım o zaman."

"Hayır, saçmalama!"

"Minho sakın." İkisi aynı anda konuştuğunda Minho yüzünü buruşturarak başını iki yana salladı.

"Tamam, sustum. Samimi olduğumuzda sorarız."

"Mantıklı olan bu." Seungmin sonunda rahatladığında masaya ellerinde tepsiyle iki genç yaklaşmış, yiyecekleri masaya bırakıp masadakilere dönmüşlerdi.

"Merhaba, siparişinizden hariç olarak az önce fırından çıkardığım brownie'leri de koyduk, ikramım olarak. Adım Felix, kafenin sahibiyim ve az önce yeni bir tarif denedim. Değerlendirir misiniz brownieleri?"

"Ağabey sana yapmayalım demiştim, ya kötüyse?" Jeongin mırıldanırken Minho gülerek göz kırptı çocuğa. "Merak etme ölmeyiz. Ama güzel kokuyorlar." Brownie'yi eline alıp ısırdıktan sonra çiğnerken hayretle bakmıştı.

"Tanrım, harika bu!"

"Oh, gerçekten mi?" Felix kocaman gülümserken Seungmin ve Hyunjin de ısırmış, aynı tepkiyi vermişlerdi. Felix gülümseyerek Jeongin'e sarılıp teşekkür ederek koşarak mutfağa gitti. Dört genç arkasından gülerken, Jeongin de 'afiyet olsun' diyerek yanlarından ayrılmıştı.

kaçak damatlarTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon