3. Bölüm Tutunma

3.7K 421 550
                                    

Zaman aleyhimize işlemeye devam ediyordu. Hayata yetişmeye çalışan insanlar çoktan işlerinin başına geçmişti. Ben hala yatakta oturuyordum. Babamın gelip bana, kızım o okula gitme ben seni başka okula yazdıracağım demesini bekliyordum ama ha denizden tren geçmesini beklemişsin ha da babamın vazgeçmesini... Benim babamın bir sözü senet gibidir, ağzından laf bir kere çıkar. Dün benim için yeni bir son yazmıştı kafansında. Bugün de benim itaat etmemi, zorluk çıkarmadan o okula gitmemi beklediğini biliyordum.

Yavaşça kalktım yattığım yataktan. Yapacak hiçbir şeyim yoktu, o okula gidilecekti. Hem ne vardı ki ?Alışırdım  belki, belki  de yepyeni arkadaşlarım olurdu. Bu hayalden de vazgeçtim. Çünkü dün bana hiçte arkadaş canlısı davranmadılar. Hele o münasebetsiz, ukala serseri var ya... Neyse sabah sabah sinirlenmeyeceğim.

Penceremin perdesini kaldırıp camını açtım. İçeri usul usul giren rüzgarın beni bugüne hazırlamasını, serinliği ile saçlarımın arasından esip geçmesine, içimdeki yaşam kırıntılarıyla hayata gülümseyişime ortak olmasına izin verdim.

Yeşil, uzun düz bir elbise giydim. Üzerine beyaz, yeşil elbisenin tonlarında çiçekleri olan bir şal taktım. Yine yeşillendik bugünde şükür... Bu şalı annem geçen yıl doğum günümde almıştı bana. "Ah benim güzel kızım. Yeşil senin rengin, hem gözlerinin rengini de ortaya çıkarıyor" diye de eklemişti.

Ama ben annemin aksine beyaz ve maviyi seviyordum. Beyazın o masumiyetini, mavinin o eşsizliğini çok seviyordum.

Her zamanki gibi sabah rutinlerimi yaptıktan sonra yola çıkmıştık. Okulun önüne geldiğimizde tam arabadan iniyordum ki babam koluma dokundu. Yavaşça babamdan tarafa döndüm, ne oldu der gibi bakmaya başladım.

Babam bugün çok düşünceli duruyordu. Hatta birkaç gündür çok tuhaf hareketleri vardı. Mesela dalıp dalıp gidiyordu... Sanki uzun uzun bir şeyler düşünüyordu. Soru soruyorduk, bizi duymuyordu. Acaba neyi vardı? Korkmaya başlamıştım.

Uzun bir sessizlikten sonra "Kızım..." dedi ve sustu. Sanki dilinin ucunda bir şeyler vardı da bana söyleyemiyordu. "Efendim baba..." dedim.

Seni dinliyorum konuş benimle baba. Ne olur artık neler olduğunu anlat. Ben senin kızınım. Bana anlatamayacak kadar ağır olan, seni böyle derin derin düşüncelere salan şey ne anlat artık ne olur baba...

Bir kaç dakika yüzüme baktı ve "Yok bir şey. Okulda kimseyle dalaşma, efendi efendi git gel diyecektim." dedi. Ben de tamam der gibi başımı salladım ve arabadan inip okula doğru yürümeye başladım.

İçimde adlandıramadığım tuhaf bir şeyler var. Kalbim... Ağrıyor... Ağlamak istiyorum. Bağıra bağıra içim dışıma çıkana kadar ağlamak...

Bir evladın babasıyla baba kız gibi oturup konuşamaması, derdini anlatamaması nasıl bir his bilir misiniz siz? Ben artık duygusuzlaşmaya başladım galiba, hissizleşmiştim sanki... Yoksa başka nasıl bir açıklaması olabilir ki şu an ki nefesimin boğazımda düğümlenip kalmasının...

Hızlı hızlı adımlarla sınıfımın olduğu kata çıkmaya başladım, kafamı kaldırıp kimseye bakmıyordum. Çünkü bana nasıl baktıklarını biliyordum... Öcü gibi. Öyle tabir ediyolardı de mi bizi anlatırken.

Sınıftan içeriye girdim. Sırama oturdum. Bugünün bir an önce bitmesini, eve gidip odama kapanmayı ve dünkü gibi sabaha kadar ağlamayı düşünüyordum. Ben bu düşüncelerle cebelleşirken ön sıraya iki tane kız oturdu. Kızın biri öyle içten ağlıyordu ki neredeyse yanına gidip ne olduğunu soracaktım. Ama kendimi dizginledim. Ben kimdim acaba da onlar bana ne olduğunu anlatacaklardı? Esmer siyah saçlı olan kız ağlıyordu. Yine esmer ve saçlarını kızıla boyamış olan diğer kızda onu teselli etmeye çalışıyordu.

SEBEBİM AŞK (Tamamlandı)Where stories live. Discover now