32.Bölüm Gerçekle Yüzleşme

1.3K 115 40
                                    

Selamün aleyküm

Nasılsınız bakalım?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Hadi gelin satır aralarında buluşalım
Bölüm şarkıları:
Ali kınık: Çal Kemancı
Sezen Aksu: İhanetten geri kalan
🌸

İnsan başına gelebilecek her şeye hazırlıklı olmalı. Bazen bazı şeyler hesapsız plansız oluverir daha ne oldum demeden büyük bir çıkmazın içerisine düşüverirsin. Çoğu yaşanmışlıklar bizim için ağır olsa da elimizden alışmaktan başka bir şey gelmez.

Başka türlü nasıl başedilebilir ki bunca  yaşanmışlıklarla. Bunca acıyla,kederle,hüzünle; kalbimizin ortasına gelip oturan koskocaman bir ağrıyla.

**

Gün benim için henüz aymamıştı. Sabahın köründe kalkmak artık benim için işkence olmaya başlamıştı. Kendimi zamana bıraktım. Zamanla iyileşecekti bütün yaralarım ya da ben öyle zannediyordum. Geçmiyordu. Şu son zamanlarda zaman da geçmek bilmiyordu.

Okulların tatile girmesine iki hafta gibi kısa bir süre kalmıştı. İki hafta sonra son senem bitiyordu. Artık bu senin sonunda üniversite mezunu oluyordum. Ne yazık ki bu olayları bile apar topar yaşayacaktım. Zira Sena hanım iki hafta sonra müstakbel nişanlısıyla düğün yapmaya karar vermişti.

Aslında iyi bile dayandı. Ben diyordum ki kendi kendime. Senenin ortasında evlenir, yine iyi seneyi bitirdi bari.

Odamdan çıkmadan önce odamın havalanması için açık bıraktığım pencereyi kapatmak için, pencerenin yanına gelmiştim. Pencerenin kulpunu tutup kapatıyordum ki ileride, başında siyah şapkası  olan genç bir adamın,
benim ona baktığımı farkettiğin de hızlı bir şekilde arkasını dönüp koşar adım evin önünden uzaklaştığını gördüm. O an yüreğim pır pır etti. İçimden bir ürperti geçti. O mu acaba diye geçirdim içimden. Sonra da bu fikirden hemencecik vazgeçip, kulpunu tuttuğum pencereyi hızla kapatıp, perdeyi çektim. Sırt çantamı sırtıma takar takmaz hemen odamdan çıkıp dış kapıya yöneldim.

Tam kapıdan çıkıyordum ki annemin seslenmesiyle kapının önünde duraksadım. " Kahvaltını bile yapmadan, nereye böyle koşar adım?"diyerek gelip dibimde dikilmeye başladı annem.

"Şey anne, pek iştahım yok kampüste bir şeyler atıştırırım." dedim ve çıkmak için yine kapıya yöneldim ama annem sağ olsun öyle hemen bırakır mı? Önce bi süründürsün demi.

"Elif, bak senin için endişeleniyorum. Yavrum lütfen böyle yapma artık, iyi değilsin. Bizden kaçıyorsun. Doğru dürüst bir şeyler yemiyorsun. Dört yıl oldu, koskocaman dört yıl oldu Elif. Ama sen hala kendine gelemedin. Hastasın... Sana bir şey olacak diye korkuyorum." dedi endişeli bir sesle.

Aslında söylediklerinde haklılık payı vardı. Söylediği şeylerin hepsi doğruydu, fakat elimden bir şey gelmiyordu. Yapamıyordum... Bu kalbimdeki sancıyla başedemiyordum. Bu nasıl bir illetmiş. Atsan atılmıyor. Satsan satılmıyor. Gelip bir kere oturdu mu yüreğe, ne yaparsan yap kurtulamıyorsun.

" Anne lütfen artık benim için endişelenme. Tamam sana söz veriyorum bundan sonra kendime daha çok dikkat edeceğim. Şimdi gitmem lazım geç kaldım." diyerek, annemin bir kelime daha etmesine izin vermeden açtığım kapıdan bir hışımla kendimi sokağa attım. Biraz önceki gördüğüm adamın gittiği yöne doğru gitmeye başladım.

Yarım saat bizim mahallenin etrafında dolanıp durdum fakat gördüğüm o adama bir daha rastlamadım. Neydi bu içimdeki karmakarışıklık? Ne olacaktı sanki çıksa gelse; karşıma dikilse, ne yapacaktım? O gün orada ona hesap soramamamın verdiği pişmanlık hala benimleydi. Galiba karşıma çıksa ilk yapacağım şey ona hesap sormak olacaktı ama artık her şey için çok geçti.  Hemde dört yıl gibi bir geçlik.

SEBEBİM AŞK (Tamamlandı)Where stories live. Discover now