PSİKOTERAPİ: 13

3.1K 322 89
                                    

Bazen gözlerinin var olduğunu sadece onun gözlerine bakarken hissedersin. Sıcaklığı onu gördüğün zaman birden vücuduna yayıldığı zaman hisseder, o yanından geçip gittiğinde buz gibi havayla baş başa kalırsın. Zamanı bir saniye bile geriye sarmaya gücü yetmeyen sen, onu gördüğünde zaman durdu sanarsın. Dolu bir otobüstesindir ama onunla göz göze geldiğinde sadece onu görürsün.

Ve kalbinin atışlarını sadece onu gördüğün zaman bu kadar sık hissedersin.

Tıpkı, şu an bana olduğu gibi. İnsanların bağırıp çağırdığı, bana baktıkları, beni indirmeye çalıştıkları bir otobüsteydim ama tek yaptığım otobüsün önünde, dimdik duran ve bana hafifçe gülümseyen Yankı'yı izlemekti.

"Yahu in şu otobüsten seninle mi uğraşacağım kardeşim!" diye bağırdı otobüsü kullanan adam. Kaç dakika olmuştu bilmiyordum ama trafik çok sıkışmıştı ve ben henüz yeni kendime geliyordum. Çantamı kaptığım gibi otobüsten inmiştim çünkü biraz daha kalırsam linç edilecektim.

"Gel." Dedi Yankı arabanın kapısını aralarken. İstemiyordum. Ona yakın oldukça yanından hiç ayrılasım gelmiyordu ve ben tam kendime onun yanında bir yer bulmuşken, o beni bir an da kovuyor ve silip atıyordu.

"Seni bekliyorlar." Dedi otobüsü işaret ederken. Gözlerimi ondan alıp otobüse çevirdiğimde gerçekten de hepsinin bana öldürücü bakışlarla bakıyor olduğunu görmüş ve arabaya doğru ilerleyip binmiştim. Ben bindikten sonra Yankı kendi yeri alıp arabayı çalıştırmış, böylelikte herkes yoluna nihayet gidebilmeye başlamıştı.

Beş dakikadır yoldaydık ama ne ondan ne de benden bir kelime bile duyulmamıştı. Sessiz kalacaktı madem neden beni indirmişti oradan?

"Söyleyecek bir şeyin yok mu?" diye sordum ona doğru dönerken. Gerçekten beni boşuna indirmişse onu feci şekilde hırpalamak isterdim. Ama sadece isterdim. Boyunun yarısı kadar boyum vardı ve ben onun için bir futbol topu kadar falandım.

Bana bakıp kısa bir bakış atmış ve tekrar yola bakmıştı.

"Yok." dedi kısaca.

Yok mu? Söyleyeceği tek şey bu muydu yani?

"Hiçbir şey söylemek istemiyor musun? Mesela boğazıma yapışman konusunda? Ya da annemi tehdit ettiğin için veya beni kovup durman yüzünden?"

Sinirle hepsini sıralamıştım. En azından bunları neden yaptığını söyleyebilirdi. Kısa bir açıklama yapmak neden onun için bu kadar zordu?

"Hayır." dedi yine aynı tonda.

Bu kadarı da fazlaydı. Yaşım küçük olabilirdi ama ben oyuncak değildim. Sırf bana böyle davrandığı için karşısına çıkmamaya çalışırken o neden benim karşıma çıkıp duruyordu? Beni kovuyorsa ve kendisinden uzaklaştırıyorsa herkesin kendi hayatına yönelmesi gerekmez miydi? Ama ben neden kendi hayatıma yönelsem bile bir köşede mutlaka onunla karşılaşıyordum? Neden hayatımın bir kısmında illa ki olmak zorundaydı?

"Durur musun?" dedim çantamı koluma takarken. Biraz daha onunla yan yana durursam sinirlerime hakim olabilir miyim bilmiyordum. Aslında sinirli de değildim sadece kalbim çok kırgındı. Onun yanındayken sürekli kalbim kırılıyordu ve ben bir daha toparlamakta zorlanıyordum. Ne zaman toparlansam kendimi iyi hissetmeye başlasam yine bir yerden çıkıyordu.

Beni duymamış mıydı yoksa duymamazlıktan mı geliyordu bilmiyordum ama ben çok kararlıydım. Bir saniye daha durmak istemiyordum.

"Durur musun dedim?" diye yüksek sesle tekrarladım. O sırada telefonum çalmaya başlamıştı. Gözlerimi onun yüzünden alıp telefonumu çantamdan çıkardım. Arayan kişi annemdi. Yankı'nın ses çıkarmamasını umarak aramayı cevaplamıştım çünkü annem beni hâlâ kız arkadaşımda biliyordu.

PSİKOTERAPİ (Tamamlandı) Where stories live. Discover now