PSİKOTERAPİ:40

793 100 45
                                    


Lütfen yorum yapmayı unutmayın :)

Kar yağıyordu.

Yerler bembeyaz olmuştu ve her saniye o beyazlara yenileri ekleniyordu. Anne ve babamsız dört gün geçirmiştim, bundan sonra onlarla geçirebileceğim bir saniyem dahi yoktu zaten. Büyün camın karşısındaki koltukta dizlerimi kendime doğru çekmiş oturuyordum. O sırada omuzlarıma yavaşça ince bir battaniye bırakılmıştı. Yankı bunu yaptıktan sonra yanıma oturmuştu. Gözlerini üzerimde hissediyordum. Ben buraya geldiğimden beri sadece uyuyordum. Yankı bana yemek yedirmek için uğraşıyordu, saçlarımı bile o yıkamıştı. Benimle bir bebekle ilgileniyormuş gibi ilgileniyordu. Ama tek kelime etmiyorduk. Konuşasım yoktu. Sanki tüm kelimeleri unutmuştum, sanki dilim sökülüp gitmişti. Sadece kafamdaki dünyada yaşıyor ve orada boğuluyordum içten içe.

Yankı elime sıcak bir kupa verdiğinde iki elimle kupayı kavramış ve gözlerimi camdan alıp Yankı'ya doğru bakmıştım. O da bana bakıyordu, göz göze gelmiştik.

"Susma." dedi keskin bir sesle. Yavaşça yutkunmuştum. Ben de konuşmak istiyordum. Bağırmak istiyordum ve sorular sormak istiyordum. Ama ben yaşamak bile istemiyorken konuşmak için nasıl çabalayabilirdim? Sanki her kelime edişimde cam dolu bir kaşığı ağzıma götürüyor ve onu çiğniyordum. Canım yanıyordu ve bu hiç geçmiyordu. Diğer yandan da Yankı'nın benim için uğraşması beni köşeye sıkıştırıyordu. O benim için bu kadar çabalıyorken ben kendimden tamamen vazgeçmiştim. O kendisi için bile çabalayan biri değilken benim için her yolu deniyordu.

"Özür dilerim." dedim Yankı'nın gözlerine bakarken. Ona bir kez değil, defalarca kez özür borçluydum. Annem ve babam öldükten sonra defalarca kez ona bağırmıştım, onu suçlamıştım. Söylediğim şeylerin onun canını çok yaktığını o an da anlayamamıştım ama şimdi biliyordum.

"Ne için?" diye sordu Yankı, gözlerime derin derin bakarken. Gözlerindeki bana karşı olan üzüntüyü görebiliyordum. Bana kızgın değildi, hiç kızmamıştı. Beni Tutku konusunda uyarmıştı ve ben dikkate almamıştım, bu yüzden bile bana kızmamıştı.

"Söylediklerim için." derken sesim zar zor duyulmuştu. Gözlerimi ondan alıp elimdeki kupaya bakmıştım. Sıcak kahvede kendi yansımamı görüyordum. Saçlarımı Yankı toplamıştı ve bunu yaparken oldukça nazikti. "Seni üzdüğüm için, elini bıraktığım için..."

"Önemi yok." dedi Yankı, arkasına yaslanırken. "Elimi bıraksan sonra da arkanı dönüp gitsen bile canının yandığı her an da geri döner, seni üzen herkesi bulurum."

Gözlerimi elimdeki kupadan alıp ona doğru bakmıştım. Ona nasıl bakmıştım da gözleri böyle hüzünlenmişti bir an da bilmiyordum ama kolumdan tutmuş ve kahvenin dökülmemesine dikkat ederek göğüsüne doğru çekmişti. Kolunu bana sardığında iyice ona sokulmuştum. O benim için sıcacık bir ev gibiydi. Anılardan, acılardan ve kederlerden kaçıp saklandığım güvenli bir ev gibiydi. 

"Yankı." demiştim gözlerimi kapatırken. İnsan gözleri kapalıyken korktuğu şeyleri daha kolay mı söyleyebiliyordu yoksa sadece ben mi böyleydim bilmiyordum. Yankı sessiz kaldığında onun beni dinliyor olduğunu anlamıştım. "Lütfen gitme." dedim kısık bir sesle. Çok korkuyordum. Yankı da bir gün gider diye çok korkuyordum ve bu korku beni içten içe mahvediyordu. "Benimle kal. Hiç gitme." 

Yankı'nın bana sardığı kolunun daha da sıkılaştığını hissetmiştim. Her zaman yanımda olup bana böyle sarılsa belki de  her şey düzelebilirdi. Ya da bu sadece benim gibi bir çocuğun düşüncesi, hissettikleriydi bilmiyordum. Ben sadece ailem gibi onun da benden alınmasını istemiyordum. Onun da acısını yaşamak istemiyordum. Kalbim daha fazlasını kaldıramayacakmış gibi hissediyordum. 

PSİKOTERAPİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin