PSİKOTERAPİ:19

1.7K 225 94
                                    

Oylarınızı bekliyorum :)


Gerçeklerle yüzleşmek acı vericiydi. 

Bir yalana inanıp onun peşinden sürüklenmek kolaydı ve ben de öyle yapmıştım. Yankı'nın biraz da olsa beni seviyor olduğunu düşünmüştüm. Hayır, buna inanmıştım. Beni seviyor demiştim kendime. 

Ama öyle değildi. Şirkette karşılaştığımız günün üzerinden bir hafta geçmişti. Ne onu görmüş ne de sesini duymuştum. Bazen babam işiyle ilgili şeyleri anlatırken onun ismini duyuyordum ve kalbim paramparça oluyordu. Sanki bir yara almıştım ve onun adını duydukça birileri yaranın üzerine basıyordu. 

İyice okuluma odaklanmıştım, derslerimi düzeltmiştim. Böylece kendimi oyalayabiliyordum. Birini çok özleyip onu görememek insanın kalbini sızlatıyordu. Özellikle de imkanı varken görememek daha da beterdi. Yankı'nın umrunda bile değildim. Ben kendi kendime, her gün onu düşünüyor ve özlüyorken ben onun aklının ucundan bile geçmiyordum. 

"Güzel bir haftasonu geçirin!" diye seslendi öğretmenimiz. "Haftaya deneme sınavlarınız olacak, sene sonuna geliyoruz!" diye ekledi. 

Çantamı alıp sınıftan çıkmış, merdivenleri yavaşça inip bahçeye ulaşabilmiştim sonunda. Bahçe kapısından çıkıp dışarıda yürümeye başladığımda etrafa bakmıştım. Hava çok güzeldi, yaz gelmişti. 

"Uzun zaman oldu." 

Duyduğum sesle adımlarım dururken, yavaşça yan tarafa doğru dönmüştüm. 

Neden gelmişti ki? Benden bu kadar nefret ediyorken ve bunu sürekli dile getiriyorken neden karşıma çıkıp duruyordu? Onu görüp vicdan azabı çekmemi, üzülmemi mi istiyordu? 

"Evet." dedim sadece. Aramızda oldukça uzak bir mesafe vardı. Mavi gözleri ve alnına dökülen dalgalı saçları ondan başkasında böyle güzel durur muydu bilmiyordum. O benden ne kadar nefret ederse etsin ben ondan nefret etmiyordum. Sevmiyordum da. Sadece Tutku'ydu benim için. Nasıl olduğunu ben de bilmiyordum. Arada karşıma dikilip benden ölesiye nefret ettiğini söyleyen Tutku. Ya da bazen beni teselli eden bazen de teselli edilmemi gerektirecek durumların içine atan Tutku. Böyle birden karşıma dikilen, mavi gözleriyle gözlerime bakan Tutku. 

Sadece Tutku'ydu işte. 

"Yine nefret ettiğini söylemeye geldiysen şimdi söyleme." dedim aramızda oluşan sessizlikten rahatsız olup. "Bu aralar sınavlarım var moralimi bozmasan iyi edersin." diye ekledim.

"Etmediğimi söylesem?" dedi gözlerini gözlerimden ayırmadan. Ne demek istiyordu? Yine söyleyeceği şeylerin beni yaralamasından korkuyordum. Artık ne ondan ne de başkasından kötü şeyler duymak istemiyordum. Zaten geçmişi düşündükçe kendimden nefret ediyordum bir de başkalarının benden nefret ediyor olması ve benim de bunu biliyor olmam beni mahvediyordu. 

"Nefret etmiyorum." dedi bana doğru yavaş adımlarla gelirken. Duyduğum şeyin verdiği şaşkınlıkla zihnim allak bullak olmuştu. Benden nefret etmiyor muydu? 

"Senden nefret emiyorum. Etmeyi çok isterdim," dedi derin bir nefes alırken. "Ama edemiyorum." 

Tam karşımda durduğunda gözlerine bakabilmek için başımı yavaşça yukarıya doğru kaldırmıştım. Tutku ne yapmaya çalışıyordu? 

"Benden nefret ettiğini defalarca kez söyledin. Zihnime kazınmasını ister gibi gözlerime bakarak söyledin. Ölmemi istediğini bile söylemişken şimdi benden nefret etmediğini mi söylüyorsun?" dedim ve bunu söylerken sinirlerime engel olamayıp sesimi yükseltmiştim. 

PSİKOTERAPİ (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin