PSİKOTERAPİ 47: FİNAL (son)

1.3K 100 35
                                    

Hatıralarım var. 

Bu şehirde acılarım var. 

Kaybettiklerim var. 

Ellerinden tutamadıklarım, ölümün bir hırsız gibi aniden gelip çaldığı anne babam var. 

Boyun eğmişliğim var bu soğuk sokaklarda. 

Birinin elinden tutmuşluğum var, benim elimden tutanlar var. 

Kor bir alevi yüreğimde taşımışlığım var mezarlıkta. 

Hastanede yıllarını kaybetmiş olan Yankı'nın acısı, hüznü, kederi ve aşkı var. 

Aşık olmuşluğum var tüm bu kargaşanın içinde. 

Ailem yerine koyduğum birileri var, beni ailesi yerine koyanlar var. 

Bu yolda düşmüşlüğüm var yerlere, bir otobüste kanlar içinde kalmışlığım var. 

Bastonlu birileri var, yüreğimin ortasında sertçe yere basa basa yürüyen. 

Aras var, Yankı var, Tutku var. 

Hikayemin başlangıçları, ve sonları var. 

Hiç bitmeyecek gibi geçen acı dolu geceler var, bitmesin diye dua ettiğim gündüzler, deli gibi yüreğimi yakan özlemler ve daha fazla acıyı kaldıramayacak bir kalbim var. 

Her şey var, her şey.

Sadece bundan sonra ne yapacağıma dair bir fikrim yok. 


Gözlerimi masmavi denizden alıp yan tarafa doğru bakmıştım. Tıpkı benim gibi sessizce denizi izliyordu Yankı. Güneş batıyordu şu an ama sanki ona bakınca güneşin yeniden doğduğunu görüyordum. Gözlerimi ondan alıp elimize bakmıştım, elimi sıkıca tutuyordu. Diğer tarafa doğru dönmüştüm bir süre sonra, Tutku hemen yanımdaydı. Annesini kolunun altına alıp bir hazineyi sarar gibi sarmıştı, diğer eliyle de bastonunu tutuyordu. Haklıydı. Anneler bu hayattaki en değerli hazineydi. Özellikle onun için. Benim hazinem elimden alınmıştı, birbirinden değerli iki hazinem de toprağın altına gömülmüştü. Bunu düşününce Yankı'nın elini daha da sıkı tutmuştum. O da elimi sıktığında gözlerimi Tutku'dan almış ve Yankı'ya bakmıştım. O da bana bakıyordu, siyah gözleri yapacağımız yeni başlangıcın umudunu taşıyordu yüreğime. O bana öğretmişti, her şeyin düzelebileceğini, her şeyi geride bırakabileceğimizi, yeni bir yola adım atıp o yolda ilerleyebileceğimizi o söylemişti. 

"Gitme vakti." 

Aramızda uzunca oluşan sessizlik, Yankı'nın sesiyle son bulmuştu. Bir yanım deli gibi kaçıp kurtulmak istiyordu bu şehirden, diğer yanım arkamda bıraktıklarım için acıyordu. Tutku'ya doğru baktığımda onunla göz göze gelmiştik, deniz kadar güzel olan mavi gözleri dolu doluydu. Onu böyle görünce benim de gözlerim dolmuştu ama ağlamamak için kendime buraya gelmeden önce söz vermiştim. Çünkü artık ağlanacak bir şey yoktu. Her şey olmuş ve bitmişti, acılarımızı arkamızda bırakmıştık. Bundan sonra her şey güzel olacaktı. Biz de diğer insanlar gibi mutlu bir  hayat sürebilecektik. Biliyordum, geçmişi her hatırladığımızda yüreğimizdeki o acı kendini belli edecekti, o sızılar yeniden kalbimize işleyecekti. Geçmiş bize her hatırladığımızda acı verecekti ama bunlar da geçecekti. Bir eşyayı yıllarca kullandığımızda nasıl eskiyorsa, duygularımız da belki de eskiyecekti. Acılarımız eskiyecekti, hatıralarımız eskiyecekti. Çünkü biz de eskiyecektik. Belki de düşündüğümün aksine her şey daha da katlanılamaz hale gelecekti, hiçbir şeyi bilmiyordum. Ama gitmek istiyordum. En azından beni boğan bu şehrin havasından kaçıp gitmek istiyordum. Yankı'nın elini tuttuğum zaman nereye gittiğimin de bir önemi  kalmıyordu. 

PSİKOTERAPİ (Tamamlandı) Donde viven las historias. Descúbrelo ahora