PSİKOTERAPİ:44 (kesit)

559 57 6
                                    

Kaçmak hiçbir işe yaramıyordu Tutku için. Kaçmakta olduğu geçmiş boynunda hiç çıkaramayacağı bir künye gibi asılıydı. Geçmişin ve şu anın acısı kalbinde derin bir yer kaplamıştı, koşup kurtulmak istese bile onlar her adımında onunlaydı. Canının acısı onunla her yere geliyordu. Uykusunda, yemek yerken, içerken, otururken ve kaçarken. Geçmiş eğer boynunda asılıysa, kaçamazdın. Ne kadar hızlı koşarsan koş ondan kurtulamazdın. Dağılır, yıkılır ve bu yıkıntıların altında ezilirdin. Tutku, arabasının camından öylece karşısında duran villaya bakıyordu. Sonunda doktorun annesini tuttuğu villayı bulmuştu, bir saattir öylece izliyordu bu cehennemi. Küçükken ona yaşattıkları tek tek gözlerinin önünde canlanıyordu Tutku'nun. Bayılacak derecede dayak yediği zamanlarda onu doktordan Aras kurtarırdı. Babası adına özür dilerdi, neden böyle olduğunu bilmediğini söyler ve ağlardı. Sonra Aras da ailesi gibi gitmişti. Koca dünyada yapayalnız kalmıştı ve doktorun emri altında yaşayıp gitmişti. Doktorun sözünden çıktığı, ona ilk yalan söylediği gün, Alya'nın yaşadığını öğrenip onu korumak istediği gün olmuştu. Tüm suçu Yankı'nın üzerine atmış ve onu kurban etmişti. Alya'yı yıllarca doktora unutturmuştu, tüm kini Yankı'nın üzerine çekmiş, kimse anlama da o da yıllarca bu kinle yaşayıp acı çekmişti. Annesinin ölmediğini öğrendiği an, o videoyu gördüğü an kalbi öyle acımıştı ki, sanki yerinden çıkmak için göğsünü zorlamıştı. İçinde fırtınalar kopmuştu. 

"Söyle." diye fısıldamıştı Tutku çalan telefonunu cevaplarken. Dolu gözlerini karşısındaki villadan bir saniye olsun ayırmıyordu. 

"Bahçedeler Tutku bey, hanımefendiyi alalım mı?" diye sormuştu telefonun ucundaki ses. Tutku derin bir nefes alıp gözlerini sıkıca kapatmıştı. Şu an kalbini hazır hissetmiyordu. Aklı tamamen gitmiş annesiyle karşılaşınca ona ne diyecekti? Doktorun da herhangi bir saldırıya karşı hazırlıklı olduğuna emindi, buraya sadece annesinin olduğu yeri gözleriyle görmek için gelmişti.

"Bugün değil." demiş ve telefonu kapatmıştı Tutku. Yan tarafında duran bastonu alıp eliyle sıkıca kavramış ve arabadan inip villanın bahçesine doğru ilerlemeye başlamıştı. Her adımda annesine biraz daha yaklaşıyor ve onan her yaklaştığında o hiç unutmadığı kokusu sanki burnuna doluyor gibi hissediyordu. Bahçeye yaklaştığında doktorun onu görmemesi için demir kapının ardından dikkat ederek bahçeye doğru bakmıştı. 

Oradaydı. İçindeki o anne sevgisine muhtaç olan küçük çocuk dizlerinin üzerine çökmüş, annesine bakarak hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Tutku boş olan eliyle demir kapıyı sıkıca tutarken, dolu olan mavi gözlerindeki yaşlar yanaklarına doğru süzülmeye başlamıştı. Annesi karşısındaydı. Gülümseyerek evin kapısından çıkmış ve bahçede yavaş adımlarla yürüyordu. Annesinin gülümsediğini gören Tutku'nun dudaklarında da küçük bir gülümseme oluşmuş, ama bunu yaptığında gözyaşları dudaklarının arasına doğru sızmıştı. Annesi, onun biraz olsun yanından geçip ona hiç bakmadığında, Tutku'nun kalbine sanki zehirli bir ok saplanmış gibi canı yanmıştı. Annesinin gülümsediği tarafa doğru baktığında, bahçedeki koltukta rahat bir tavırla oturan doktoru görmüştü. Annesi ona gülümsüyor, ona doğru gidiyordu. Mavi gözleri iri iri öylece annesinin arkasından bakmıştı Tutku'nun. Gözyaşları hiç durmadan yanaklarına süzülüyor ve içindeki sızı onu öldürecek gibi hissettiriyordu. O an da bir şey olmuş, annesinin adımları durmuştu. Kadın yavaşça arkasına doğru dönüp Tutku'nun olduğu yere baktığında göz göze gelmişlerdi. Tutku, annesinin gözlerine yıllar sonra bakmış, içinde bastırdığı o özlem ani ve şiddetli bir deprem olup başına yıkılmıştı. 

"Hayır!" diye birden haykırmaya başlamıştı annesi korkuyla. Bağırıyor ve olduğu yerde korkuyla çırpınıyordu. "Git buradan! Doktor, seni seviyorum! Ben sadece seni seviyorum!" 

"Bana bak." diye fısıldamıştı Tutku gözyaşlarının arasından. Annesi korku dolu bakışlarla doktora doğru koşarken o da annesinin arkasından bakıyordu. 

"Bana bak. Bir kez bana bak." derken gözlerini sıkıca kapatmıştı. Kalbindeki ağır acıyla arabasına doğru adeta koşmuş ve bu sokaktan hızlı bir şekilde çıkmıştı. Bağıra bağıra ağlıyordu ama kimse onu duymuyordu. İki sevdiği kadına durmadan sesleniyordu ama kimse ona bakmıyordu. 

"Bana bakın lan!" diye bağırdı Tutku ağlayarak. Sollarken ona korna çalan insanlar umurunda değildi, arkasından küfür eden insanlar umurunda değildi. "Bana bakın! Beni görün! Duyun beni!" 

Nereye gittiğini bilmiyordu. Ağlıyor, bağırıyor ve acı içinde çırpınıyordu. Tek bildiği şey bundan sonra yapacağı şeyler için asla pişman olmayacağıydı. 



yeni bölüm yakında! 

PSİKOTERAPİ (Tamamlandı) Where stories live. Discover now