PSİKOTERAPİ: 39

769 110 14
                                    

Dünya denen bataklıkta, git gide daha da derinlere batıyordum. Çırpındıkça, kurtulmak istedikçe birileri beni daha da dibe çekiyordu. Çekildiğim o bataklıktan her seferinde annem ve babam beni tutup çıkarırdı, şimdi battığım bu yerden nasıl çıkacaktım?

"Bırak beni, bırak!" diye bağırmıştım beni sıkıca tutarak arabaya doğru götüren Yankı'nın elinden kurtulmaya çalışarak. Annem ve babamı gömmüşlerdi. Annem ve babam buz gibi toprağın altında, tek başınaydılar. Gözleri açık gitmişlerdi, ikisinin de gözlerini kendi ellerimle kapatmıştım.

"Alya, sakin olmaya çalış." demişti Yankı, beni arabaya doğru götürmeye devam ederken. Öğle vakitlerinde onları gömmüşlerdi, yan yanaydılar. Ama gecenin bu karanlığında onları burada nasıl bırakabilirdim? Annem ve babam beni hiç yalnız bırakmamışlardı, şimdi ben onları nasıl bırakabilirdim?

"Uyanın!" diyerek bağırmıştım hıçkırarak ağlarken. Yankı tüm gücünü kullanmadığı için onun kolları arasından çıkmış ve annemin mezarına doğru koşmuştum. Yağan yağmur beni de, onların mezarını da ıslatıyordu. Annemin mezarının yanına koştuğumda, dizlerimin üzerine doğru yığılıp, kollarımı sıkıca onun mezarına sarmıştım. Kabullenemiyordum. İnsan anne babasının öldüğünü nasıl kabul edebilirdi? Annesiz babasız kaldığını nasıl söyleyebilirdi?

"Anne ne olursun, yalvarıyorum, beni bırakmayın ne olur!"

Gecenin karanlığında mezarlıkta çıkan tek ses, benim haykırışlarım ve hıçkırarak ağlamamdı. Beni sessizce izleyen Yankı'nın gözlerinde acıyı görebiliyordum. Çaresizliği her zerremde hissedebiliyordum. Onların artık yok olduklarını kabul edemiyordum ama onları bu hayata geri getiremiyordum da. Küçük bir çocuk gibiydim. Anne ve babam elimi bırakıp gitmişler, beni hiç bilmediğim hiç görmediğim karanlık bir sokakta yalnız bırakmışlardı. Burası neresiydi, onların olmadığı bu hayatta tek başıma ben ne yapacaktım? Bu karanlık sokaklardan tek başıma nasıl geçip onları bulabilecektim?

"Baba, korkuyorum." dedim annemin mezarının yanındaki mezara bakarken. İkisinin de toprakları ıslanmıştı, ikisi de üşüyordu. "Çok korkuyorum, lütfen beni bırakmayın."

Üzerime çökmüş karanlıktan korkuyordum. Artık onları göremeyecek olmaktan korkuyordum. Gözlerine bakamayacaktım, gülümsemelerini göremeyecektim, seslerini duyamayacaktım, onlara sarılamayacaktım. Onlar artık yoktu. Yüreğimi de beraberlerinde götürüp gitmişlerdi.

"Hasta olacaksın, kendini toplaman gerek." dedi Yankı, beni kolay bir şekilde tutarak annemin mezarından ayırırken.

"Bırak beni, bırak dedim! Nefret ediyorum senden!" diye bağırmıştım çırpınarak sesim çıktığı kadar. Yankı'yı öyle hızlı ittirmiştim ki, gücüm yettiği için değil ama beni serbest bırakmıştı. Gözlerinde acı bir ifade vardı. Canım o kadar çok yanıyordu ki, ona acı verip veremeyeceğimi düşünemiyordum. Çok öfkeliydim. Polisler anne ve babamın intihar ettiğini söylemişlerdi. Benim anne ve babam intihar etmemişler, öldürülmüşlerdi. Tutku onları öldürmüştü. Tıpkı Aras'ın teyzesini öldürdüğü gibi benim anne babamı da öldürmüştü. Polisler bana inanmıyorlardı, kanıt yok diyorlardı. Çaresizdim ve bu çaresizlik beni delirtiyordu.

"Beni o gün kurtarmasaydın şimdi onlar ölmeyeceklerdi!" diye bağırırken gözlerimden hiç durmadan yaşlar akmaya devam ediyordu. "Ben o gün ölmüş olsaydım kimse bunları yaşamak zorunda kalmazdı!" derken titreyen ellerimi yüzüme doğru kapatmıştım. Çaresizce ağlıyordum, başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Annem ve babam gibi ben de ölmek istiyordum. Eskiden olması gereken şeyin hemen olmasını istiyordum.

"Yaşamak istemiyorum ben, onların olmadığı bu hayatta var olmak istemiyorum." diye haykırıyordum. Yüreğim dağlanıyor gibiydi, ne inecek bir durağım vardı artık ne de varabileceğim bir yer. Ben sokakta kalmıştım. Annesiz babasız kalmıştım. Ben cehennemin tam ortasında kalmıştım, acıyla yanıp kavruluyordum.

PSİKOTERAPİ (Tamamlandı) Where stories live. Discover now