PSİKOTERAPİ: 16

2.4K 262 83
                                    

Krem rengi elibisemin eteklerini düzeltip odamda ki boy aynasının karşısına geçmiştim. Bu elbiseyi bugün giymemin bir anlamı vardı.

Doğum günümdü ve çok heyecanlıydım. Annem bana yeni bir telefon hediye etmişti. Babam işi dolayısıyla doğum günüme erken katılamamıştı ama ona hiç kızgın değildim. Bizim için çalıştığını biliyordum, o bu kadar çabalarken benim ona kızmam hiç doğru olmazdı.

17.yaş günüme güzel bir doğum günü ile girmiştim. Arkadaşlarımı çağırmıştık ve annem de onların anneleri ile vakit geçirmişti. Güzel saatlerin ardından o en heyecanla beklediğim an gelmiş, zil çalmıştı. Kimseye fırsat vermeden koşarak gitmiştim kapıya. Gelen kişinin babam olduğunu biliyordum, arabasının sesini duymuştum.

Kapıyı hızla aralayıp onu gördüğümde boynuna atlamış, sıkıca sarılmıştım. O da bana sarılmış, beni öpmüştü.

"Ah, hay aksi!" diye mırıldandı babam birden.

"Ne oldu baba?" diye sordum geriye doğru çekilirken.

"Hediyeni almayı unuttum." dedi mahcup bir ifadeyle gözlerime bakarken. Babamın üzüldüğü şeyin bu olmasına inanamıyordum. Hediyenin benim için hiç önemli olmadığını bilmesi gerekiyordu.

"Hiç önemli değil baba, doğum günümde yanımızda olman benim için en güzel hediye." dedim gülümseyerek. Cümlemi tamamladığımda babam sıcacık gülmüş arkasına sakladığı paketi çıkarmış ve bana doğru uzatmıştı.

"Benim kızım birtane. Onu asla unutmam." dedi hediyesini verirken.

Şimdi giydiğim bu elbise, o paketin içinden çıkan hediyemdi. Onun doğum gününde giymek bu elbiseyi daha da anlamlı kılacaktı.

Bir yandan çok mutluydum, diğer yandan korkuyordum. Yankı ve Tutku'nun aynı ortamda olmasından nefret ediyordum. Yankı soğukkanlı bir şekilde duruyor ve Tutku'yla hiç iletişim kurmuyordu ama Tutku Yankı'yı gördüğü an bambaşka birine dönüşüyordu. Onu çileden çıkarmak için elinden geleni yapıyor, bütün kinini gün yüzüne çıkarıyordu.

Odamın çalan kapısı beni kendime getirmişti.

"Girebilirsin." diye seslendim elbisemin uçlarını düzeltirken. Şimdilik evde sadece annem ve ben vardık.

"Anne,nasıl olmuşum?" diye gülümseyerek aralanan kapıya doğru döndüm. Ama gördüğüm kişiyle dudaklarımdaki gülümseme yavaş yavaş yerini şaşkın bir ifadeye bırakmıştı. Odaya giren kişi annem değil, Tutku'ydu. Üzerinde siyah takım elbisesi vardı. Gökyüzü kadar güzel olan mavi gözleri benim gözlerime bakıyordu. Sonra gözlerini gözlerimden alıp beni süzmeye başlamıştı.

"Güzel..." dedi odaya doğru bir kaç adım atıp ardından kapıyı kapatırken. Gözlerini tekrar gözlerime sabitlemişti. "Güzel olmuşsun."

"Senin geldiğini duymadım, ne zaman geldin?" dedim konuyu değiştirmek için. Ondan neden utanmıştım bilmiyordum. Bakışlarında tuhaf bir duygu saklıyor gibiydi ve ben bu her zamankinden farklı olan bakışlarından utanmıştım.

"Ama farklı bir şey var sende." dedi bana doğru yaklaşırken. İyice yaklaştıktan sonra tam önümde durmuş ve aramızdaki boy farkını bana doğru eğilerek kapatmıştı. Mavi gözleri dikkatlice yüzüme bakıyordu. 

"Farklı bir şey mi?" diye sordum. Ses tonumda ki çekingenlik aramıza örülmüş duvar gibi olmuştu. Tutku başını onaylarca sallamış, gözlerini hafifçe kısıp aradığı farklılığı bulmuş gibi bir ifade takınmıştı.

"Yüzüne bir şeyler sürmüşsün." dedi geriye doğru çekilirken. Makyaj yapmıştım, doğru. Ama yüzümü değiştirecek ya da dikkat çekecek kadar değil. Ancak çok dikkatli bakınca belli olacak bir makyajdı.

PSİKOTERAPİ (Tamamlandı) Where stories live. Discover now