PSİKOTERAPİ:22

1.6K 189 45
                                    




"Her şey düzelecek." dedi Yankı arkasına dönüp gözlerime bakarken. Oldukça uzak olan bir dağ evine gelmiştik. Eve doğru ilerlerken yaşadıklarımı sorgularcasına durmuştu adımlarım. Yankı'nın yüzünde kurumuş kanlar, ellerinin hali. Bunları gördükçe içimde bir yerler acımıştı. Benim yüzümden bu hale gelmişti. Yaşadıkları yetmiyormuş gibi yine benim yüzümden olayların ortasında kalmıştı. Yine beni korumuş, yine yaralanmıştı.

"Ben var oldukça hiçbir şeyin düzeleceği yok." dedim titreyen sesimle. Yok olup gitmeyi herşeyden çok istiyordum. İnsanların başına bela olmaktan bıkmıştım. Yankı'nın benim yüzümden acı çekmesinden bıkmıştım. Yankı gözlerime bakıyordu ve son cümlem bittiğinde derin bir nefes almıştı.

"Bana güvenmiyor musun?" dedi bana doğru ilerlerken. Ona güveniyordum. Ona herşeyden çok güveniyordum. Peki ona karşı olan sevgimi ne yapacaktım? Bununla nasıl başedecektim?

"Sen var oldukça diye bir şey yok," dedi bana doğru yaklaştığında. "Sen hep olacaksın."

En çok da bundan korkuyordum. Hep var olmaktan ama Yankı'nın yanımda olmamasından. O zaman ne yapacaktım? Onu beni sevmesi için zorlayamazdım, kendi duygularım yüzünden onu rahatsız edemezdim ama ben onsuz ne yapacaktım?

"Sen de hep olacak mısın?" diye sordum birden. Gözlerimi yerden kaldırıp onun gözlerine baktığımda gözyaşlarım yanaklarıma dökülmüştü. Yankı'nın adımları durmuş, gözlerindeki belirsizlik açıkca kendini göstermişti. O da benim gibi ne yapacağını bilmiyordu. Bir süre orada sessizce durup gözlerime bakmıştı.

"Eve geçelim." dedi arkasını dönüp eve doğru ilerlerken. Sorum cevapsız, ben de olduğum yerde öylece kalmıştım. Neden soruma kısa bir cevap dahi vermiyordu? Ben gerçekten de önemsiz miydim onun gözünde? Sadece sürekli onun başını belaya sokan biri miydim? Koşarak Yankı'ya yetişmiş ve yolunu kesmiştim. Karşısına dikilmiş,gözlerine bakmıştım. Gözlerini kaçırmamış ya da yanımdan geçip gitmemiş, gözlerime bakmaya devam etmişti.

"Bir şey sormak istiyorum." dedim titreyen sesimle. Sesimin titremesi önemli değildi ama kalbimde sürekli oluşan o titreme beni mahvediyordu. Ne kadar engellemeye çalışsam da, onu görmemeye çalışsam da, unutmaya çalışsam da ve duygularımı bastırmaya çalışsam da yapamıyordum. Bir kuyuya düşmüştüm ve oradan çıkamıyordum. Yankı sessizdi.

"Eğer tüm bunlar yaşanmamış olsaydı, benim yüzümden acı çekmiyor olsaydın, sana Aras'ı hatırlatmıyor olsaydım..." derken yutkunmuştum. Korkuyordum. Soracağım sorunun cevabından o kadar korkuyordum ki.

"O zaman beni sever miydin?" derken gözlerimi gözlerinden bir saniye olsun ayırmamıştım. Bunu sorarken fark etmiştim ki birine aşık olmak insanı çok değiştiriyordu. Bunlar benim kurabileceğim cümleler değildi. Ben bu kadar gururumu bir kenara atacak biri değildim. Biri beni sevsin diye dua edecek bir yapım yoktu. Biri beni sevmiyor diye bu kadar yıkılmazdım.

Ama olmuştu, yapmıştım. Yapmam veya söylemem dediğim her şeyi yapmış ve söylemiştim. Kendime engel olamıyordum.

Gözlerim yavaş yavaş bakışlarından aşağıya doğru inerken kalbimdeki titreme yerini büyük bir acıya bırakmıştı. Yankı ne bir tepki vermiş ne de bir kelime söylemişti. Çok açıktı. Ne olursa olsun, hayatımız ne kadar düzene girerse girsin beni sevmiyordu, sevmeyecekti. Hiçbir zaman onun tarafından sevilen biri olamayacaktım.

"Anladım." dedim başımı onaylarca sallarken. Artık onu rahatsız etmeye  hakkım yoktu. Kendi sevgim yüzünden ona baskı yapamazdım. "Seni bu konuda bir daha rahatsız etmeyeceğim. Kendi duygularıma kendim sahip çıkacağım." 

PSİKOTERAPİ (Tamamlandı) Where stories live. Discover now