PSİKOTERAPİ: 47 FİNAL (kesit)

634 55 21
                                    

Öğrenmiştim. O zamanlar annem ve babamın o kazadan bana neden hiç bahsetmediklerini, arkadaşlarımla ne zaman otobüse binmek istesem çeşitli yalanlarla izin vermemelerinin sebebini ve hafızamı kaybetmeme sebep olan o kazanın ne kadar acı bir gün olduğunu. Bazı yalanlar benim için güzel, öğrendiğim o gerçeklerse çok büyük bir acının kapısını açan anahtarmış. Ben kapıdan çok hazırlıksız girmiştim. Yankı'yı o klinikte çok hazırlıksız görmüş, Tutku'nun çaresizliğiyle çok hazırlıksız bir zamanda tanışmıştım. Hiçbir suçumuz yokken hayatlarımız mahvedilmişti. Aras babası tarafından öldürülmüştü. Onun da hayatı bir hiç uğruna alınmıştı elinden en güzel yaşında. 

"Yankı..." demiştim kısık bir sesle, gözlerimi kucağımda titreyen ellerimden alıp, onun yüzüne doğru bakarken. Doktorun evinin önündeydik. Ne olacaksa bu evde olacaktı. Yankı bana defalarca kez korkmamı gerektirecek bir şey olmadığını, bana bir şey olmasına asla izin vermeyeceğini tekrar etmişti. Ben korkuyordum. Çok korkuyordum ama ona diyebilecek hiçbir şeyim yoktu. Gözlerini pür dikkat izlediği evden alıp bana doğru dönmüş, benim gözlerime bakmıştı. O hüznü onun gözlerinde de görüyordum. Artık bunun bir sona ermesine ihtiyaç duyduğunu biliyordum. Ama ona tek söylemek istediğim şey hadi gidelim cümlesiydi. Tutku'yu da alıp gidelim. Acıların bizi bulamayacağı ve geride bıraktığımız insanları hiç hatırlamayacağımız kadar uzağa gidelim. İşte ben sadece kaçmak isteyen ve sürekli korkan bir çocuktum. Kazanın olduğu gün de her şeyi unutmuş ve kaçıp gitmiştim. Şimdi de onları alıp kaçmak istiyordum. Ama yüreğimden bir ses ilişiyordu kulaklarıma. Artık kaçamazsın diyordu. Kaçabilecek yaşı geçtin, uzak bir yere gitsen de yüreğinde taşıdığın acılar da, insanlar da seninle beraber gelecek. Artık sekiz yaşında bir çocuk değilsin, kaçamazsın. Yankı'nın gözlerine bakarken içimden gelen sesi dinliyordum. Hiç birini ona söyleyemiyordum, ama o her şeyi duyuyor gibi gözlerime bakıyordu. 

"Alya," derken ki sesi öyle yorgun çıkmıştı ki, omuzlarında taşıdığı yükün ve kalbinde taşıdığı acının altında ezildiğini karşısındaki insana açıkça gösteriyordu. "Benim küçük Alya'm." diye tekrar etmişti adımı, eli yavaşça uzanmış ve kucağımdaki elimi sıkıca tutmuştu. Neden gözlerimin dolduğunu bilmiyordum. Yeşil gözlerim dolu dolu olmuştu ve Yankı'nın sıkı sıkı tuttuğu elime doğru indirmiştim başımı. 

"Bu evde sadece doktor yok." derken derin bir iç çekmişti Yankı. "Bu evde benim hastanede geçirdiğim yıllarım var. Tutku'nun babasının katili, bacağını bu hale getiren ve onu katil olmaya mecbur bırakan o adam var. Annesini küçük yaşta ondan alan, ona her türlü işkenceyi yapan şerefsiz var. Senin ailenin katili de aynı kişi, bu evde o da var. Tutku'yla aramdaki arkadaşlığı düşmanlığa çeviren ve en acısı içeride kendi oğlunu öldürmüş biri var. Aras'ın katili, bizim hayatlarımızın katili var." 

Gözyaşlarım ellerimizin üzerine doğru damla damla dökülüyordu. Onun her kelimesinde sanki yüreğim parçalanıyormuş gibi canım acıyordu. Her kelimesi doğruydu, söylediği her şey doğruydu. Bazı gerçekler çok acıydı. Biz bu acıların hepsini yaşıyorduk ve bir sona gelmezsek yaşamaya da devam edecektik. 


merhaba, final kesitimiz yayında. Yeni ve son bölüm çok yakında gelecek. İnstagram hesabımdaki çekilişe sizleri de bekliyorum :) 

instagram: mervegzici 

PSİKOTERAPİ (Tamamlandı) Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang