-Omooo Cho Tae-ho! Yakışıklı olmuşsun!

-Gerçekten mi? Artık benimle evlenir misin?

-Hummm...ama sevdiğim başka biri var!

-Geçen sorduğumda cevap vermemiştin.

Hoshi Abi:
-Amanııın Tae-ho! Sana kız mı yok? Yakışıklı erkeklere herkes bakar. Dedi dirseklerini dizlerine koyup ellerini birleştirerek. Yüzündeki ifade şurada iki erkek konuşup biraz havamızı atalım gibiydi.

-Yani senin sevgilin yok mu? Bu soru üzerine olduğu pozisyonda donmuş, gözlerini bir sürü kırpmıştı.

-Hayır...ben...şey...işime odaklanmak için sevgili yapmak istemiyorum. Ama kızlar bana bayılıyor.

-Noona'm sana bayılmıyor ama! Onun başka sevdiği var. Dediğinde bu denemesi yine başarısız olmuştu. Araya girdim ve tedaviye başladım.

Tae-ho'nun tedavisi bitince Hoshi Abi'de çıkacağını söyledi ve gitti. Öyle böyle derken yorgunluktan bayılacak gibi olmuş bedenimle geceyi geçireceğim doktor koltuğuna attım kendimi. Gün bitmişti. Nöbetçilik saatim başlıyordu. Biraz gözlerimi kapatıp başımı yaslayarak dinlendikten sonra kalkıp kantine indim. Biraz kahve alıp hastanenin bahçesine çıktım.

Kahvemi yudumlarken yanıma hızlı kargo çalışanı geldi ve Doktor Kim Yeri'nin nerde olduğunu sordu.

-Buyrun benim.

-Ah efendim. Bu size. Lütfen şurayı imzalayın. Dedi ve yanıma güzel minik nir sepet bıraktı. Gösterdiği yeri imzaladıktan sonra o giderken sepeti alıp odama gittim. İçini kurcalarken bir sürü atıştırmalığın, çiçeklerin ve en altta da bir not kağıdının olduğunu gördüm.

"Sakın aç kalma ve bolca ye. Seni seviyorum sevgilim..."

Notu okuduktan sonra bana bir yumuşama bir şımarma bir havalar geldi ve koltuğuma oturup bu güzek hediyenin fotoğrafını çektim.

Ben: Hanginizin sevgilisi böyle güzel süprizler yaptı ki size?

Ahhh pardon...sizin sevgiliniz yoktu.

Boo-ya: Senin tek bir sevgilin var akıllım.

Bizim milyonlarca...

Senin sevgilin seni mutlu etmek için konseri durdurup sana şarkılar söyledi mi?

Bizim sevgilimiz söyledi.

Abi Gyu: Yürü be Prens Boo!

Pd Choi: Sanırım şu an Woozi'nin konuşmasına ihtiyacımız var.

Prod. Lee: Neden bu kadar ergence ilişkiniz var?

Myung Abi: Katılıyorum...

Ben: Azcık mutlu olmuştuk!

Havamı atmak istemiştim...

Ne biçim abilersiniz?

Biraz sevgi gösterisi yapsanız olmaz mı?

Gidiyorum ben!

Prod. Lee: Git...

Mesajına görüldü bırakıp suratımı ekşittim. Sonra hediyeme bakıp yine aşkla doldum...

*Bir sonraki gün*
Bugün herkes işinde gücündeydi. Benim ise erkenden hastaneye gitmem gerekmişti ve öğleden sonradı boştu. Saat 2 gibi eve geri geldiğimde abim beni aramıştı ve programo boş olduğu için şu an evde olduğunu söylemişti. Aşapıya çağırdım ve beraber yemek yemeyi teklif ettim. Ben duş alana kadar anca gelmişti. Saçıma havluyu sardıktan sonra kapıya koştum. Kapıyı açtığımda elinde 2 soju şişesi ile beni karşılayan abimi gördüm. Elindeki şişelere uzun uzun baktıktan sonra kafamı kaldırdım ve abime baktım. Bana şeytani gülüşler atıyordu. Ben de şeytani gülüşüne ortaklık edince elindeki şişeleri sallayıp "var mısın biraz içmeye?" hareketleri yaptı. "Kralsın!" der gibi bir hareket yapıp onu içeri çağırdım. Yemeği kurup yerken aynı zamanda kadehlerimizi de doldurmuştuk. Ağzıma bir lokma yemek aldığım sırada abim de kafasına kadehi dikmiş sonrasında bardağı masaya vurmuştu.

-Iğğğğğ seninle başbaşa takılmayalı uzun zaman olmuş. Seninle içmeyi özlemiştim.

-Ben de. Çok kalabalığız. Yalnız kalmak zor oluyor.

-Öyle...hadi yine ballısın. Geldi seninki. Woaaah Kim Yeri...çok şanslısın ama hainsin.

-Hain? Neden?

-İnsan arasına karıştıktan sonra yüzümüze bakmaz oldun.

-Öyle demeee...

-Nedeeeen? Yalan mı?

-Benim için yine en değerlisi sendin. Sadece eskisi gibi yalnız kalamıyoruz. Dediğimde birbirimize bakıp gülüşmeye başladık. Ağzına kocaman bir lokma tıkayıp kendim için de lokma alacaktım ki telefonum çaldı.

-Alo!

-Sevgilimmm...

-Buyrun Kim Tan Bey😊

-Bu akşam boşsunuz diye duydum...

-Doğru duymuşsunuz!

-Bu geceyi...bir şarapla başbaşa geçirelim mi?

-Hmmm bilmem. Kabul! Bekliyorum.

-Bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Görüşmek üzere.

-Omooo rica ederim. Bay bay :)

Telefonu kapattıktan sonra abim ne olduğunu sordu.

-Kim Tan bu gece bende kalacak.

-Ne? Beraber mi uyuyacaksınız? Tüm gece mi kalacak?

-Evet. Yatıya gelecek.

-Olmaz. Beraber uyuyamazsınız.

-Ne diyorsun abi?

-Ben de gelecem. Bu gece ben de sendeyim.

-Eheeeh! Abartma...

-Ona o zaman karar veririz. Dedikten sonra yemeğe devam ettik. Biraz daha takıldıktan sonra üyeler yurt için toplantı yapacaklarını söyleyip onu yukarı çağırdılar.

Saat 9'a gelirken kapı çalmıştı. Koşarak kapıya gittim. Elinde kırmızı şarap ile beni baştan aşağıya süzen Kim Tan'ı içeri davet ettim. Ve elindeki şarapları mutfağa bıraktım.

-Yeri. Üstümü nerde değiştireyim?

-Odamda değiştirebilirsin ya da banyoda. Her yer boş. Nerde rahat edeceksen. Dedim. Sırt çantasını odama bırakıp geri çıktı.

-Değişmeyecek misin üstünü?

-Uyumadan önce değiştireceğim. Dedi. Bu sefer ilk 3 düğmesi açık beyaz bir gömleği altındaki siyah kumaş pantolona geçirmiş ve üstüne de siyah bir yarımkol kumaş ceket giymişti. Şarapları doldurup yanına gittim.

Uzunca bir süre şarap içip sohbet ettik. Sonra saat 12'yi vurduğunda Tantan gidip üstünü odamda değiştirince kapı çaldı. Koşa koşa kapıyı açtım ve abim ile karşılaştım. Yastığına sarılmış, pijamalı abimle.

Onun şokunu atlatıp abimi içeri aldım. Hiç konuşup da vazgeçirecek konuşmalara girmedim. Çünkü bu abimdi ne dersem diyeyim vazgeçmezdi.

Kim Tan'a durumu açıkladım ve beraber uyuduk. Solumda abim, sağımda sevgilim benim geniş yatağıma yayılmıştık.

Ömrümdeki en değer verdiğim iki erkekle bu güzel geceyi paylaşmıştım. Sabahın ışığını tattığımda abime sarılırken buldum kendimi. İşte o zaman anladım abim...benim için bulunmaz bir nimetti...

BİG BROTHERWhere stories live. Discover now