10

137 15 31
                                    

(Abiye bak abiye! Yanaklarını çek çek çek yol kopar tokatlaya tokatlaya sev!)

2-3 dakika boyunca omzumda o şekilde ağladı. Sonra harekete geçmem gerektiğini kavrayınca sırtına hafif hafif vurup sakinleşmesini sağladım. Sonra dikleşti ve yine gözlerini kapatıp kafasını gökyüzüne dikti.

-Ne oldu? İyi misin? Dedim sessiz kaldı. Bir şey diyemedim. Konuşmanın devamı için bana cevap vermesi gerekiyordu. Kafasını eğip bana baktı gözlerini açmıştı sonunda. Tekrar sordum.

-Tantan! Anlatmayacak mısın? Ne oldu?
-Annem...bizim eve geldi.
-Öz annen mi? Dediğimde başını yukarı aşağı salladı.
-Yeri...korkuyorum!
-Tantan! Sen aptal mısın korkacaksın? Artık 18'sin! Kocaman oldun. Hem bu sefer baban ve üvey annen yanında ve ne yaptıklarını biliyorlar. Ben de her zaman yanında olacağım.
-Ya uyurken odama girerse.
-Bağır. Anneni ya da babanı çağır. Dedim. Elleriyle gözlerini sildiği sırada sağ kolunun yaralı olduğunu fark ettim. Tahriç olmuştu. Bileğinin tam üstü...
-Kolun? Koluna ne oldu?
-Strese girince ya da korktuğumda kaşıyıp bu hale getiriyorum. Saracağım
-Hadi oturalım! Dedim ve onun az önce oturduğu banka oturduk. Hafiften sivri çenesi ve yüzüyle orantılı bir burnu vardı. Kesssinlikle Stray Kids'ten Hyunjin'e çok benziyordu. Saçlarından, boyuna posuna kadar. Biri onu dışarda görürse Hyunjin sanıp üstüne atlayabilirdi.

-Şimdi biraz daha iyi misin? Diye sordum başını olumlu anlamda sallayıp teşekkür etti.
-Nasıl geldin?
-Biraz evden kaçmak gibi oldu😊
-Biraz?
-Anneme markete ve kırtasiyeye gideceğimi söyledim ama abim senin yanına geleceğimi biliyor.
-Anladım. Neden hemen geldin? Dediğinde kafamı ona çevirip baktım cevap gelmeyince o da bana dönüp baktı.
-Çünkü arkadaşımsın.
-Teşekkür ederim...dedikten sonra gülümsedim. Ama o gülümsememişti ve hala yüzüme bakıyordu. Tek başıma gülünce kendimi aptal gibi hissettim. O yüzden kafamı önüme çevirdim. Ayağa kalkıp karşıma dikildi.
-Kalk! Şaşırmıştım. Yine kabaca yanından mı kovacaktı?
-Huh?
-Kalk! Geç oldu. Seni evine bırakacağım...dediğinde istemsizce gülümsemiştim. En azından artık öküz gibi davranmıyordu. Kalktım beraber yürümeye başladık. Hiç konuşmadan sessizce evime kadar gelmiştik. Eve girmeden önce arkamı dönüp ona baktım. Evin bu kısmından bir tek benim ve abimin odalarının pencereleri görünüyordu. O yüzden rahattım.

-Şey...eve bıraktığın için teşekkürler.
-Önemli değil. İyi geceler.
-İyi geceler...dedim arkamı dönüp gidecekten kolumdan tutup beni kendine çevirip çekti. Sarılmıştı😶...
Göğsünde biten boyum ile tüm parfüm kokusu burnuma hükmederken kocaman kolları bedenimi sarıp sarmalamıştı...

Bebden ayrılınca sadece yüzüne bakakalmıştım o da eliyle ensesini kaşıyıp duruyordu. Neden? Neden böyle bir şey yaptı ki şimdi?

-İyi geceler.
-İyi geceler. Dedikten sonra ben eve girdim o da gitti. Sonunda eve girmiştim ama kalbim deli gibi atıyordu.

-Markete ve kırtasiyeye gitmemiş miydin? Elin boş?
-Kırtasiye taziye nedeniyle kapalıyız yazısı asmış markette de istediğimi bulamadım anne. Dedim ve abimin odasınına fırladım. Masasındaydı. Hırkasını çıkarıp oturduğu sandalyeye geri astım ve kocaman öpüp teşekkür ettim. Odasından koşarcasına çıkıp odama girdim.

Mingyu'nun ağzından:
Sonunda eve gelebilmişti. Hırkamı geri vermeye geldiğinde beni öpmesi ödümü koparmıştı. Para mı isteyecekti ki? Yoksa bu mutluluk neydi böyle? Kim Tan ile buluştuktan sonra bu heyecan onu sevdiğinin kanıtıydı. Fark etmemişti. Onu sevdiğini fark edemiyordu. Acaba hırkamda bir şeyler unutmuş olabilir mi diye dokundum? Ceplerini ararken kokusu dikkatimi çekti. Bu benim parfümüm değildi. Kim Tan'ın parfümünün kokusu hırkamda ne arıyordu? Hızla kalkıp Yeri'nin odasına gittim. Saçlarını toplamış aynada kendisine bakıyordu. Kapıyı hızla açıp içeri girince bana baktı. Kapıyı kapatıp yanına gittim hırkayı elimde sallayarak "Bu koku ne?" diye sordum. Kokladı. Burnunu çekince başını salladı ve konuşmaya başladı.

-Kim Tan senin düşündüğün gibi beni özlediği için yanına çağırmadı. Sana verdiğim kağıttaki zalim annesi gelmişti ve korktuğu için ağlıyordu. Destek vermek için sarıldım ve kokusu bulaşmış işte. Dedi ve sustu. Sevdiğini itiraf etmiyordu.
-Hmm tamam! Başka bir şey yok değil mi?
-Ne bekliyorsun Allah aşkına? Çık odamdan! Deyince çıktım ve odama geçtim. Sinirlerim bozulmuştu çünkü korkuyordum. Ve korkuyordum çünkü kendisine fiziksel olarak zarar veren yarı deli biri onun ilk aşkıydı...

Yeri'nin ağzından:
Abimin abartışları her zaman meşhurdu. Ona, Kim Tan çekip bana sarıldı diyemezdim. Her neyse...sanırım birazdan yine abime danışacaktım çünkü Kim Tan bana sarıldığından beridir kalbim sakinleşmemişti. O an gözümün önünden gitmiyordu. Çantamı hazırlayıp gece duşumu aldım saçlarımı kuruttum ve önlüğümü düzenledim ama hep aklımdaydı ve aklıma geldikçe de heyecanlanıyordum. Soobin'e anlatmamıştım ağzı biraz gevşekti. Ona danışamazdım. Şimdi yine yatağımda dönüp duruyordum. Kafayı yiyecektim. Abimin odasına?..gitmeli miydim? Gitmezsem kafayı yiyecektim. Ama gidersem de sert tepki verebilirdi. Sanırım gitmek daha doğru olacaktı. Çünkü hayatım boyunca abimden hiç bir şey saklamamıştım. Yatağımdan çıkıp yastığımla beraber abimin odasına gittim. Kapıyı açıp uyuyup uyumadığını kontrol ettim. Tavanı izliyordu ve uyumamıştı. Benim için endişeleniyordu.

-Abi! Diye seslenince bana bakmadan efendim sesi çıkarmıştı.
-Bu gece seninle uyuyabilir miyim? Dediğimde kafasını kaldırıp bana bakmıştı. Yastığıma sarılmış yanıt bekliyordum. Yorganını açıp yastığını köşeye çekti. Yanına yerleştim. İkimiz de tavana bakıyorduk.

-Abi sana bir şey anlatacağım!
-Anlat! Dedi. Sanki bunu bekler gibi hemen anlat demişti.
-Kim Tan'ı sakinleştirip eve dönerken beni yalnız göndermek istemeyip benimle geldi. Ben...içeriye girmeden önce birden sarıldı. Çok şaşırdım. Aklım çıktı. Sence?...şaşırdığım için mi kalbim çok hızlı attı? Bence ondan! Beni bu ve buna benzer şaşırttığı her şekilde kalbim öyle hızlıca atıyor. Bana kağıt yazdığı zaman da öyle olmıştu. Şaşırdığım için değil mi? Beni şaşırtmamasını nasıl söyleyebilirim? Deyip cevap beklerken kolunu üstüme atıp beni sarmıştı. Saçlarıma minik bir öpücük kondurup cevabını öyle verdi.

-Aşk! Onu seviyorsun! Yakında sevdiğini fark edeceksin. Merak etmeeeee...hepimizin başına geldi. Dediğinde çok şaşırmıştım. Yani abimde mi bir kıza aşık olmuştu? Kafamı biraz kaldırıp yüzüne baktım gözleri kapalı konuşuyordu.
-Cidden mi? Sen de mi aşık olmuştun? Dediğimde gözlerini açmadan başını olumla anlamda sallayıp "hıhı" tarzında onaylayan sesler çıkardı...bir yaşıma daha girmiştim. Demek ki böyle bir şeydi. Herkesin başına gelebilirdi. Hala bana sarılı duruyordu. Ben da abime doğru dönüp ona sarıldım.

Ben bu evin en küçüğü, babasının prensesi, annesinin büyümeyen bebeği, gıcık etse de abisinin bir tanesiydim. Hemen hemen her çocuk bir anne babaya sahipti. Ama abiye herkes sahip olamazdı. İşte o yüzden en önemlisi de tanrıya, bir abim olduğu için minnettardım...

BİG BROTHERWhere stories live. Discover now