33

61 5 29
                                    

(Bay havalı smfkekfkrjf aranızda Carat olmayan var mı? -Sormuştum glb smfndnf-)

-Yeri'nin ağzından-
Rowoon saçlarımı karıştırırken kapı açılmıştı. Ufak bir irkilip yüzümüzdeki gülümsememizi kaybetmeden kapıdakine döndük. Abim gelmişti. Abim kapı kolunu bırakmadan bize bakıyordu. Rowoon hafifçe eğilerek abime selam verdi. Abim kapının kolunu bırakıp kapıyı çarparcasına kapattı ellerini ceplerine koyarak az önce olduğu yerden bir adım öne geldi.

-Kim bu herif?
-A-abiiii neden öyle diyorsun? Rowoon. Hem okuldan arkadaşım. Hem de yeni ev arkadaşım.
-Ev arkadaşın?
-Şey...Soobin'in ailesi Gangnam'a çok yakın Seul merkezde bir yerde ev tutmuş. Artık onlarla yaşayacak. Rowoon'un da ev arkadaşı yalnız kalmayı seven biriydi. Bir de ben böyle bir olay yaşayınca beni yalnız bırakmak istemedi.
-Bana sordun mu?
-Şey...yoğundun. Rahatsız etmek istemedim.
-Hala korktuğunu ve rahatsız olduğunu düşünmüştüm. Ama keyfin pek bir yerinde. Ben de yorgunum zaten. Size iyi akşamlar. Dedi ve hemen evden çıktı.

-Abin...rahatsız olmuş gibi.
-Kız kardeşin var mı Rowoon?
-Hayır tek çocuğum.
-Benim 13 tane abim var Rowoon. Abiler kız kardeşlerini kıskanır.
-13 abi mi?
-Yukardakilerin hepsi benim abim. 1 tanesi öz abim. Diğer 12 kişi ise 10 yıldır tanıdığım manevi abilerim. Abiler böyledir. Takma kafana dedim ve güldüm.

Rowoon odasını düzenlerken telefonu elime aldım ve abime yazdım.

Ben: Bu zürafanın ne yaptığını öğrenebilir miyim?

Z.zürafa: Yemeğimi yedim ve duş aldım. Şimdi dışarı çıkacam.

Ben: Dışarı mı? Ben de geleceğim.

Z.zürafa: Ev arkadaşın yeni geldi. Onu yalnız mı bırakacaksın. Başka bir gün çıkarız. Bu gece yanında kal. Ayıp olmasın.

Ben: Odasını düzenliyor. Ayak altından kalkmış olurum. Aşağıda bekle beni.

Mesajıma görüldü alınca üstüme başıma daha düzgün şeyler giydim ve Rowoon'un yanına uğradım.

-Rowoon! Ben abimle dışarı çıkacam. Haberin olsun.
-Peki😊
-Ha bu arada. Bu Soobin'in anahtarıydı. Evin anahtarı sende de dursa iyi olur. Bir tane de abimlerde var.
-Tamam. Masaya bırak.

Dediğini yapıp anahtarı masaya koydum ve odasından çıktım. Telefonumu ve kendi anahtarımı cebime atıp çıktım. Aşağıya indim. Abim kafasına beresini geçirmişti ve elleri bu sefer ceketinin cebindeydi. Geldiğimi fark edince ilerlemeye başladı ben de yanında yürüyordum. Bir an gülümseyip ona baktım. Oldukça ciddi bir şekilde yürüyordu. Abim, beni buraya getirerek iyi bir şey yapmadığını düşünüyordu. Bunu biliyorum. Çünkü abimi tanıyordum. Bu yüzden ona gülümseyerek bakmaya devam ettim. Bir başkasını ondan daha fazla sevmemden korkuyordu. Sanırım birbirimizi biraz fazla ihmal etmiştik. Abimin koluna girip yine kafamı koluna yaslamıştım. Bu haraketimle şaşırmıştı ama sevinmişti.

Biraz daha yürüdükten sonra iki metal kutu bira aldık ve parka gidip oturduk.

İçerken abim konuşmaya başladı.
-Küçükken anne çalışıyordu hatırlıyor musun? Bizimle pek ilgilenemezdi. Küçükken başına kötü bir şey geldiği zaman hep ilk bana koşardın. Bir kere çok kötü düşmüştün. Dizin kanıyordu. Ben de top oynuyordum. Yanıma koştun. Seninle beraber eve geldim. O gün dizini sardığımda bana "Ya yaram hiç geçmezse?" diye sordun. Hatırlıyor musun?
-Yarım yamalak...
-Yaranın geçeceğini söyledim. Korktun. Sana dedim ki "Her zaman yanında olacağım"...Yeri?
-Efendim?
-İdol olmak doğru bir karar mıydı?
-Bilmem. Bence doğru bir karardı. Kocaman bir aile daha edindin. Kocaman bir ailem de oldu seninle birlikte. Ve abi...sen her zamam benim yanımdasın.
-Hayır Yeri. Artık büyüdün. Yanında olmama gerek yok.
-Var...benim hala sana ihtiyacım var abi. Hala yanımda kalmanı istiyorum.
-O zaman kalacağım. Sonsuza kadar yanındayım. Dedi ve kutuyu tekrar ağzına dikti. Ben de içmeye devam ettim.

-Soobin? Soobin nereye gitti ki Rowoon'u ev arkadaşın yaptın?
-Dedim ya taşındı diye.
-Ahaa doğru! Unutmuşum. Ama Rowoon ile kalmanı istemiyorum.
-Huh? Neden?
-Erkekleri daha bilmiyorsun! Bir erkekle evlenmeden aynı evde yaşaman çok da iyi olmaz.
-Hah! Ne alaka? Hepsi senin gibi porno izlemiyor ki...dedim kısık bir sesle. Ayağımda yeri eşelemeye çalışıyordum.

-İzliyor. İzliyorlar! Hepsi izliyor...dediğinde direk kafamı kaldırıp ona baktım.

-Ne? Hadi canım ordan. Rowoon'u tanımamana dayanarak sustum. Hiç de alakası yok. Herkes izlemez.
-Ciddiyim. Hepsi izliyor.
-Cidden ama abi! Herkesi bir tutamazsın. Woaah!..Hadi en yakın örneğini vereyim. Jeonghan abi? O da mı izliyor? Şimdi sen buna istisna dersin!..
-Jeonghan hyung da izliyor. Dedi. Ağzıma yeni giren içkiyi püskürtmüştüm.

-Saçmalamasana! Jeonghan... Jeonghan abi ne porno izlemesi?
-Neyse...bir şey olursa hemem ya yanıma geleceksin ya da arayıp mesaj atacaksın. Anladın mı?
-Tabikii...dedim. Biten kutumu çöpe attım ve abim de son yudumunu içio kalktı. Eve sessiz bir şekilde yürüdük.

Eve girdiğimde evin gayet sessiz olduğunu fark ettim. Rowoon'un odasının kapısını çaldım ama ses gelmemişti. Uyuduğunu düşünüp odama gittim ve uyumaya hazırlandım. Yatağıma uzanır uzanmaz elim kolyeme gitti.

Elimi kolyeme koyup gözlerimi kapadım. Bir süre sonrasını hatırlamıyorum...

Tekrar takırtılar eşliğinde uyandım. Korku ile yerimden doğruldum. Yatağımdan kalkıp odamdan çıktım. Yine her yerin lambası kapalıydı. Elim duvarlarda yavaşça sürtüne sürtüne gezinirken oturma odasının yolunu arıyordum. Perdeler ardına kapar açıktı. Ve bu yüzden daha oturma odasına varmadan şehrin turuncu ışıkları görünüyordu. Oturma odasına geçince benden kaçmayan. Arkası bana dönük pencereden dışarıyı izleyen bir silüet gördüm. Tüm nefesim kesilmişti yine. Korkudan hafif bir titreme dolaşıyordu içimde. Giyindiğim şortlu gecelik yüzünden bacaklarım açıktaydı. Sanki soğuk bir hava tüm bacaklarımı sarmıştı. Ya da korkudan üşüyordum. Biraz daha yaklaştım pencereden şehri gözetleyen gence. Tam arkasındayken onun Kim Tan olduğunu fark ettim. Yanına geçtim. Gözlerim dolmuştu. Kolundan destek alarak onu bana döndürdüm. Yüzünü net görmek için hafifçe öne doğru eğilmiştim. Onu kendime çevirdikten sonra ben de dikleşip ona döndüm. Dolmuş gözlerimden benden habersiz bir kaç damla yaş dökülmüştü. Kaşlarım hafifçe çatılmıştı. Yüzünün sol kısmına vuran şehrin turuncu ışıklarıyla aydınlanıyordu yüzü. Yüzünün her zerresini incelerken elini, benim yüzümün şehrin turuncu ışıklarıyla aydınlatıldığı yanağıma koydu. Başımı elini koyduğu yere doğru hafifçe eğip tüm elini yanağında iyice hissettim. Diğer elini de diğer yanağıma koyup dudağıma ufak bir buse bıraktığında gözümden yine yaşlar akmıştı. Anlını anlıma basitlerken hissettiğim o tatlı nefesi fazla uzun sürmeden benden ayrıldı. Yanımdan geçip giderken peşinden onu takip etme kararı aldım. Her yer karanlıktı. Özellikle ışık vurmadığı için koridor aşırı karanlıktı. Yine çıplak ayağım yerdeki soğuğu hissederken Kim Tan koridora girmişti. Ben de koridora girdim ama nafile, izini kaybetmiştim. İçine ışık vuran odaları teker teker arıyordum. Dolaplar, yataklar, odalar, tuvalet, banyo her yeri talan etmiştim. Yoktu. Sanki uçup gitmişti. Koşa koşa evden çıktım ve aşağıya indim. Çıplak ayakla güvenlikçi kulubesine göz attıktan sonra caddeye çıktım. Ağlıyormuşum. Farkında değildim. Caddenin orasına geçip etrafımda döndükten sonra olduğum caddenin ortasına çöküp başımı ellerimin arasına alıp saçlarımı hafif yukarı kaldırdım ve çoktandır dolmuş olan gözlerimi tamamen boşaltarak hüngür hüngür ağladım. Çömelirken bile gücümü kaybedip yere oturdum.

Yatağımdan fırlar gibi kalkıp yatağımdan oturduktan sonra tüm vücudumun terden sırılsıklam olduğunu hissettim. 100 metre koşmuşum gibi nefes nefese kalmışken odamın kapısı açıldı ve Rowoon lambayı açıp yanıma gelip oturdu.

-O nasıl nefes alış öyle. Koridordan duyuluyor! Ne oldu? Bir şey mi duydun? Bir şey mi oldu. Dedi yanıma oturmuş elleriyle yüzümü yarım yamalak tutarken. Kafamı ona çevirip ellerinin yanaklarıma tam oturmasını sağlamış olmakla beraber rüyamda olduğu gibi ağlayarak sordum.

-Rowoon! Tan! Kim Tan nerde? Nereye gitti?
-Ne Kim Tan'ı?
-Kim Tan buradaydı. Evdeydi...dedim sesim bitmiş yerini hıçkırıklar almışken Rowoon bana sarılıp kafamı göğsüne bastırdı.

-Rüya görmüşsün...sadece rüya...

BİG BROTHERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin