19

82 10 4
                                    

(Ben geri geldiiim...bu kitabım hikaye kitabı olduğu için fazla ilgilenemiyorum çünkü; 2 ınstagram hesabı, 1 wattpad, whatsapp, twitter, pinterest hesaplarını yönetmekle uğraşıyorum. Çok yoğun oluyorum😕❤ Affınıza sığınıyorum!)

O mektubu okuyum geçirdiğim kısa süreli kalp krizinden sonra Bay Kim yanıma geldi ve eğer gerçekten çok kötüysem beni eve bırakabileceğini söyledi. Ağlamaktan cevap veremedim. Nefesim çıkmıyordu. Kötü olduğumu anlayınca beni kendi arabasıyla eve bıraktı. Annem ne olduğunu sorduğunda cevap vermeden odama gittim. Nefes alamıyordum. Yatağımın karşısındaki dolaba doğru çantamı atıp yatağımın ayak ucuna çöktüm. Ağlamaya başladım. Kimseyle konuşmak görüşmek istemiyordum. Bayılacak gibiydim. Ölmek istiyordum.

Aradan 5dk gibi bir süre geçtikten sonra annem odama girdi. Gelip bana sarıldı. Kollarımı sıkı sıkı ona sarmıştım. Sanki annem de gidecek gibiydi.

-Belki böylesi daha iyi olurdu. Kendine gel. Ağlama. Anne üzülüyor😞
-Anne kalbim çok acıyor...hıçkırıklarımın arasında söylediğim birkaç kelimeydi ama çok şey anlatıyordu. Annem biraz duş alırsam daha iyi olacağını söyledi. Duş alıp üstümdeki rahatsız edici okul elbiselerinden kurtuldum. Annem ben banyodayken kısa bir süre markete gidip geleceğini söylemişti. Banyodan çıktığımda hala gelmemişti. Zaten merket de eve pek yakın değildi. Odama girecekken abimin sticker'lı kapısına gözüm takıldı. Kendi kapıma arkamı dönüp onun odasının kapısını izledim. Zaman çok çabuk geçmişti. Neredeyse güneş batacaktı. Yüzümün yarısına vuran güneş ışığı ile rahatsız olsam da gözümü kapatmadan kapısını izlemeye başladım. Onu porno izlerken yakalamıştım. Bu eve taşındığımızda o oda için kavga etmiştik ama 1 hafta sonra pişman olup odama göz koymuştu. Onun konserine Kim Tan ile gitmiştik. Yine beni bir ağlama tuttu ve yere çömelip kapıma yaslandım. Yüzümü saklar gibi kapatıp bacaklarımı kendime doğru çekmiştim. Delirmek üzereydim. Hala kabullenemiyordum. Hala şoku atlatamamıştım.

Annem adımı sayıklayıp yanıma çökmüştü. Yanıma oturdu. Bu sefer sarılmamıştı.

-Abini özlüyorsun değil mi? Ben de. Ben de çok özlüyorum. Ama bilmen gereken bir şey var Yeri. Abin bizi terk etmedi. O sadece meslek sahibi oldu. Anladın mı? Dedi. Başımı kaldırıp ona baktım. Göz yaşlarımı silip mutfağa geçmişti. Yerimden kalkıp abimin odasına gittim. Dolabından bir sweat alıp odama gittim. Onun sweatleri bana büyüktü ve çok rahattı. Sweatini giyince burnuma Mingyu parfümlerinin kokusu karışık olarak burnuma doldu. Yatağıma girdim. Başım ağrıyordu. Belki bir rüyaydı ve uyursam düzelirdi. Ama gözümü kapatamıyordum. Çünkü sürekli yaşadıklarımız gözümün önünden bir film şeridi gibi geçiyordu.
Akşam olmuştu. Yatakta yan tarafa dönünce masama bırakılan yemeği gördüm. Farkında bile değildim. Ama hala aç değildim. Hareket etmemle yine parfüm kokusu burnuma hükmedince telefonumu elime alıp abimi aramak istedim. Belki annem abinin aklı burada kalacak diye aradığım için kızabilirdi. Ama onunla konuşmazsam kendime gelemezdim.

Gözlerimi silip abimi aradım. Telefonu kulağıma koyup yatağımda oturdum.

-Aloooooooo! Diye sesi kulağıma gelince alo diye karşılık verdim. Ama sesim titriyordu. Anlaşılmayacak gibi değildi.

-Yeriii! Ne oldu?
-Kim Tan gitti...
-Ne? Nereye?
-Bilmiyorum. Gitti. Birden bire çok uzaklara gitti. Beni terk etti.
-Gittiğine emin misiniz?
-Evet. Mektup bırakmış. Öğretmen Kim verdi bana. Abi...ben hiç iyi hissetmiyorum!
-Birkaç gün sonra promosyonlar bitecek. Ben hemen gelecem tamam mı? Kendini bırakma. Geçecek! Ağlama...
-Ben Kim Tan'ı çok seviyorum...delireceğim.
-Biliyorum. Biliyorum farkındayım. Ama geçecek. Dünya küçüktür Yeri. Yine karşılaşacaksınızdır. Sen benim kardeşimsin. Yılmak yıkılmak sana yakışmaz.
-Daha erken gelemez misin?
-Sanmıyorum Yeri. Özür dilerim abicim. Ama hemen geleceğim. Promosyonlar bittiği gibi geri geleceğim. Söz veriyorum.
-Seni çok seviyorum abi...çabuk gel!
-Abi de seni çok seviyor Yeri. Ben de seni çok seviyorum. En azından ben gelene kadar güçlü ol tamam mı?
-Deneyeceğim.
-Ağlama...seni bırakıp gidebilir. Umursama. Benim kardeşim en güzel. O kaybeder. Hem...ben yanındayım. Yetmiyor mu sana?
-Ya geri gelmezse? Ya hiç bir şey düzelmezse?
-Onun geri gelmemesi hiç bir şeyin düzelmeyeceği anlamına gelmez. Manyaklaşma. Hızlı kargoyla kartımı sana göndermemi ister misin?
-Hayır. Hiç bir şey yapmak istemiyorum.
-Eeeyyhhh hadi ama...ben geleceğim ve senden bir hediye istiyorum. Soobin ile güzel bir alışverişe çıkın işte.
-Tamam.
-O zaman ben kartı kargoya göndermeye gidiyorum. Birazdan sende olur. Sonra görüşürüz tamam mı?
-Tamam. Görüşürüz. Dedi. Telefonu kapattığı gibi yeniden beni bir ağlama tutmuştu. Bu sefer neden ağladığımı bilmiyordum. Ama ağlıyordum.

Eğer yıllar sonra yine karşılaşırsak ne yaparım bilemiyorum! Ama şimdi seni bulduğum yerde öldürebilirim Kim Tan...beni bırakmayacağına söz veren Kim Tan! En azından...abimi üzmemek için dik durmalıydım. İçime gömüp üstüne toprağı da atmam gerek. Hızlıca. Çünkü bu sene sınava da gireceğim. Yepyeni bir hayata gireceğim üniversite için çabucak ayaklanmalıyım. Gözlerimi sildim. Odamdan elimi yüzümü yıkamak için çıktım. Babamla kapıda karşılaştık yüzüme gülümsedi. Kırmaya korkacakları bir cam gibi bakıyorlardı yüzüme. Babama kocaman sarıldım. Şimdi fark ettim de...kokusu Kim Tan'a benziyordu. Yine beni ağlama tuttu. İşte babam farklıydı. Ağlama dememişti. Saçlarımı okşuyordu. Ben de ağlaya ağlaya kokusunu içime çekiyordum. Sarılmayı kesip beni biraz uzaklaştırdı. Yanaklarımı tuttu ve yüzüme bakarak gülümsedi.

-Daha gençsin ve bu tür olaylar başına gelebilir. Biraz mantıklı düşün. O bir koreli. Memleketine er ya da geç dönecektir. O zaman onu bulup icabına bakarız. Anladın mı? Seni, sınav senende, bir erkek için ağlayarak görmek istemiyorum. Dedi başımı tamam anlamında sallayıp banyoya gittim. Sanki daha iyiydim.

Bir iki saat sonra kapı çaldı ve abimin kartı kargo olarak geldi. Soobin'e alışverişe gitmemiz uygun mu değil mi diye soran bir mesaj gönderdim. Tabiki dedi. Mesajına görüldü bırakıp telefonu yanıma koydum.

Sabah uyandım ama hiç okula gidesim yoktu. Gitmedim de. Geri uyudum. O günüm ağlamakla ve uyumakla geçmişti. Yarın tatildi.

Gece, yarın nerede buluşup ne alışveriş yapacağımız hakkında konuşup uyuduk. Sabah uyanıp hızlıca hazırlandım ve evden çıkıp buluşma yerimize gittim. Maske takmak zorunda kalmıştım çünkü yüzüm gözüm ağlamaktan şişmiş ve kızarmıştı. Soobin beni görünce çok fazla üzüldü ve tüm gülümseyişi soldu. Biraz yemek yiyip alışverişe başladık. Gayet eğleniyordum. Bir sürü güzel mağazaya girip çıkmıştım. Aslında alışverişe gidersem abime bir üst alıp geri dönerim demiştim ama birkaç saattir abimden çok kendime bir sürü şey aldım. Tekrar acıkmıştık. Yemek yemek için McDonalds'a gidip oturduk. Siparişleri verip beklemeye başladık.

-Yeri...canını sıkmak istemiyorum ama...ben seni yıllardır tanıyorum ve bu yıkılmış Yeri'yi hiç sevmedim. Gerçekten aynaya baktın mı? Yüzünün gözünün haline. Sıra bende Yeri. Her üzülüp ağladığımda sen yanımdaydın ve şimdi sıra bende. Sana Kim Tan'dan nefret et diyemem. Ama o sana bir açıklama bile yapmadan gitmiş. Sence...onun için ağlamaya değer mi?...değmez! Değil mi? Bana söz ver! Bir daha o manyak için ağlamayacağına söz ver. Deyip parmağını kaldırmıştı. Önce yüzüne biraz baktım. Haklıydı. Kim Tan'dan nefret edemezdim. Ona olan aşkım çok büyüktü. Ama şu an onun için yas tutmak da mantıklı değildi. Çünkü bana bir açıklama bile yapmamıştı. Kaldırdığı parmağına parmağımı kenetleyip söz verdim. Yemeklerimiz gelince de yemeğe koyulduk. Rahatlamış hissediyordum. Gelecekti. Eğer azıcık bile tanıyorsam Kim Tan gelecekti. O beni seviyordu. Kalbim bunu hissediyordu.

Çiçekli ve düz bir yolun ardından yol ayrımına gelmiştim. Bir seçim yapmak zorundaydım. Hayatıma, geleceğime odaklanıp onu hayatımdan silmek ve Hayatıma, geleceğime odaklanıp onu beklemek. Ben ikinci yolu seçmiştim. Onu bekleyecektim.

Sakın unutmayın. Her kahraman pelerin takmaz. Bazı gizli kahramanlarınız vardır. Ve onlar çok zor zamanınızda ortaya çıkarlar. Örneğin biri sizi terk ettiği zaman oluşan yalnızlık hissi sadece sizin bencil ruhunuzun sesidir. Oysaki o gizli kahramanlarınız hep sizinledir ve sizinle olacaklardır...

BİG BROTHERDonde viven las historias. Descúbrelo ahora