FİNAL - part 2

603 89 346
                                    

herkese iyi okumalar dilerim, bol bol yorum yapmayı unutmayın.

***

Seokjin koşarak yukarı çıkarken omzundaki yarasından damlayan kanlar Chaeyoung'un solgun yüzüne düşüyordu. Seokjin, Jennie ve Jimin'in aceleci adımlarını arkasında duyuyordu. Biliyordu ki son yakındı. Uykusuzluğu huysuzca şimdi başına vurmaya başlamış ve bedenine musallat olmuştu. Karşısında gördüğü bedenle birlikte aniden durdu. Kucağındaki kızın cansız bedeni de bu hareketle sarsılmıştı.

Yutkundu ve gözlerini kırpmadan karşısındaki kişiye baktı. Beyni ona şu an hiçbir komut veremiyordu. Şu an öleceğini bilse bile ne evet diyebilirdi ne de hayır. Boşlukta süzülüyordu, enerjisi kalmamıştı.

Lalisa Manoban, bunca zaman şüphelendikleri hatta bu suçlama yüzünden günlerini zindanlarda geçirmiş kız iki elinde de silahla birlikte kaşlarını çatmış, sert bakışlarıyla karşılarında dikiliyordu. Jennie, Jimin ya da Seokjin bir şey demedi. Şu anda olacak her şeyin Lalisa'nın ağzından çıkacak kelimelerle olduğunu üçü de biliyordu.

Lalisa gözlerini kaçırdı ve silahlarını daha sıkı tuttu. "Yukarı çıkın, onları oyalayacağım. Bir plan bul, Seokjin. Yoksa bu evden cesetler halinde çıkacağız." Ardından hızlı adımlarını aşağı yöneltti, hiçbirinin bir şey demesine izin vermeden.

Lalisa bu suçlamalara maruz kalmış kişi, şimdi kendisine inanmadan onu suçlayanların hayatı için kendi hayatını ateşe atıyordu. Sayıları fazlaydı, biliyordu. Yoongi bu işe bir son vermeye geliyordu, uyarı vermeye değil. Lalisa'nın tek başına onlarla başa çıkması mümkün değildi. Öleceğini biliyordu. Yine de gururlu ve mutluydu. Taehyung'un dediği gibi kendini kanıtlayarak uzak diyarlardaki sevgilisiyle buluşacaktı. Onu çok özlemişti.

Kendi kendine mırıldandı. "Umarım kendimi kanıtladığımı öğrenmeden ölmezsin, Kim Taehyung."

Tanrı'dan Taehyung ve diğerleri için sonlarının bu evde olmamasını diledi ve derin bir nefes alarak adımlarını evden dışarı attı.

Seokjin o sırada Chaeyoung'u odasındaki yatağına yatırmıştı. Biliyordu ölü bir bedendi karşısındaki. Ama biricik kardeşi Park Jimin, Chaeyoung'un ölüsüyle dirisini ayırt etmeyi düşünmeyecek kadar bağlıydı ona. Dolan gözlerine lanet ederek odanın kapısını kapattı ve dışarı çıktı. Jennie koridorda onu bekliyordu.

"Hemşireleri almaya vaktimiz yok, Seokjin. Ameliyatı şimdi yapacağız ve doktora da ben yardım edeceğim. Jimin'le konuştum ama beni dinleyip odada bekler mi bilemiyorum." Jennie o kadar gergindi ki nefes almadan konuşmuştu. Seokjin Jennie'nin dediklerini reddetmek gibi bir şey bile yapamazdı. Aksi takdirde yeni bir şey düşünmeleri, yani zaman kazanmaları gerekirdi. Fakat bu da mümkün değildi. Geçen her bir saniye canlarını kaybetme olasılıklarını arttırıyordu.

"Umarım adamlarımız onları uzun süre idare edebilirler," diye mırıldandı Jennie ve aşağı asansörle inmek için Taehyung'un odasına ilerlediler. Aşağı kat şu anda oldukça tehlikeliydi.

Seokjin ve Jennie Taehyung'un odasına girdiklerinde çatışma sesleri başlamıştı. Seokjin tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Bu acele etmeleri gerektiğini belirten bir çağrıydı. Ameliyatı bir an önce bitirip buradan kaçmaları gerekiyordu. Bu evde daha fazla kalmak bir seçenek değildi. Yerleri açığa çıkmıştı.

Birlikte aşağı indiler ve doğrudan odaya girdiler. Jennie demir kapıyı kapatıp dijital yollarla kilitledi. Arka masadaki önlükleri çıkartırken doktora baktı. "Korkarım hemşireler gelemiyor, doktor. Sadece ben varım."

şeytanın ağında ❧ taejin (+15)Where stories live. Discover now