BÖLÜM 73

4K 420 47
                                    

Gidecektim elbette ama önce yapmam gereken şeyler vardı. Derin bir soluk alıp hiç vakit kaybetmeden kapıya doğru yöneldim ve tüm hızımla kapıyı açtım. O sırada Clare elinde bir tepsiyle içeri girmeye hazırlanıyordu. Ani çıkışımla gözleri şaşkınlıkla açılırken elindeki tepsi birkaç kez sallandı. Tepside yer alan bardaktaki her neyse biraz etrafa döküldü. Umursamadım ve ani çıkışımın onda yaşadığı ikilemi görmezden gelerek '' Kraliçe nerede?'' diye sordum.

Yüzü korkuyla gerilirken ''Neler oluyor?'' diye sordu.

Fazla vaktim yoktu, bu yüzden '' Nerede o Clare?'' diye direttim.

''Şey, az önce odasına gitti'' diye cevapladı.

''Clare, beni çok iyi dinle. Senden Jonny'i bulup savaş odasına gelmesini söylemeni istiyorum. Ayrıca Werner'a da haber verilsin ama bunu gizlice yapın, insanları tedirgin etmeye gerek yok'' dedim ve cevap vermesini beklemeden koridor boyunca koşar adım ilerlemeye başladım. Clare'i öylece bıraktığım için biraz pişmandım ama vakit çok değerliydi.

Kalbim sanki son sürat koşmuşum gibi hızla atıyor, nefes alış verişlerimin sayısı da her geçen saniye artıyordu. Boğazımın kuruduğunu, ellerimin delice titrediğini hissediyordum. Korkum, vücudumu ele geçirirken yürümek, hatta düşünmek dahi çok zordu. Derin bir nefes alıp merdivenleri tırmandım ve kraliçenin odasına varana dek hiç durmadım.

Muhafızlar kraliçeye haber verirken endişeyle bir ayağımı yere vuruyor, haber vermenin neden bu kadar uzun sürdüğünü merak ediyordum. Hâlbuki birkaç saniyeden fazla sürmemişti. Bana uzun gelen bir bekleyişin ardından içeri alındım. Kraliçe pencerenin kenarına yerleştirilmiş masasında oturmuş, elinde tutuğu kâğıtları inceliyordu. Geldiğimi duydu ama hiç tepki göstermedi.

Kapının kapanmasını bekledikte sonra ''Gitmem gerek'' dedim hızla. Selamlaşma faslını direk geçmiştim. Başka zaman olsa buna asla cesaret edemezdim ama şartlar çok değişmişti.

Kraliçe de bu tepkimin bariz bir biçimde değişik olduğunu anlayınca kafasını kaldırıp bana baktı, ilk başta bakışları umursamazdı ama saniyeler içinde umursamazlık kayboldu ve yerini endişe aldı. Kaşlarını çatan kraliçe ayağa kalkarken ''Ne demek şimdi bu?'' diye sordu.

Hızla yanına gidip, iki yanında duran ellerini tuttum ve '' Fazla vaktimiz yok, bu yüzden sözümü kesmeden lütfen beni dinle. Annem hala iyileşmedi ve bana orada ihtiyacı var. Oraya gidip başladığı işi bitirmesine yardım etmem gerek. Aynı zamanda bir kraliçe olarak halkımı da düşünmem gerek ve neyse ki sen buradasın. Mükemmel bir kraliçesin, her şeyin üstesinden gelebilecek kadar güçlüsün. Bu yüzden ben yokken yerimi doldurmanı senden rica ediyorum. Lütfen...'' Diye konuşmaya başladım.

Kraliçe birkaç saniyelik bekleyişten sonra '' Halkının yanında olması gereken kişi sensin'' dedi yavaşça, sözlerinin aksine yüzü yumuşaktı.

''Biliyorum ama gidişimin asıl nedeni de onları korumak. Anne... Onlara göz kulak olacak mısın?'' diye sordum, gözlerim dolmaya başlamıştı. Bir yanım burada kalmak isterken, diğer yanım annemin yanında olmak için deliriyordu. Bu acı verici ikilem, vicdanıma hiç iyi gelmiyordu.

Kraliçe elini kaldırıp yanağıma koydu, yüz ifadesinden kafasının karışık olduğunu ama istediğimi de yapacak oluşu okunabiliyordu. Yumuşak eli yanağımdayken tatlı bir rahatlama hissi oluştu içimde.

Kraliçe birkaç saniyelik bekleyişten sonra '' Olacağım, ya sen?'' diye sordu yavaşça.

Hafifçe güldüm ve '' Nefes aldığım sürece'' diye yanıtladım.

Toplantı odasına varmam beş dakikamı almamıştı. İçeri gidip pencerenin kenarına ilerledim ve hafif hafif yağan karı izlemeye başladım. Kısa süre sonra odaya ilk Werner girdi. Yüzü endişe doluydu. Yanıma gelip kollarını belime doladı ve '' İyi misin?'' diye sordu. Onu böyle endişelendirmekten nefret ediyordum, ne yazık ki o yüz ifadesinin bir gün silineceğini ummaktan başka çarem yoktu.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin