BÖLÜM 42

5.3K 510 50
                                    

Boris yanıma doğru gelirken yerimde sabit bir şekilde kaldım. Kıpırdamak istesem bile bunu başarabileceğimden emin değildim. Şaşkınlık vücudumu ele geçirmiş durumdaydı. Gözlerim Boris'in üzerinde takılıp kalırken Jonny'de onunla birlikte yürümeye başladı. Merdivenlerin ortasında beklerken diğerlerinin bakışlarını umursamadım.

Boris yanıma kadar geldi. Yüzünde tatlı bir gülük vardı. Ama gözleri vücudumu tararken parıldıyordu, bu parıltı mutluluktan değildi. Kafamı kaldırıp yüzünü incelemeye başladım biraz odaklanınca içinde barındırdığı hüznü görebilmiştim. Durumum onu üzmüş olmalıydı. Haklıydı acınacak haldeydim. Her yerim yara bere dolu, üstüm pislik içindeydi ve gücüm tamamen tükendiği için yüzüm soluktu.

Boris ''Merhaba Sierra'' dedi yavaşça. Sesi hatırladığımdan daha da ine çıkmıştı. Onu uzun süredir görmüyordum.

Dizlerim tutmaz olmuştu. Titreyen parmaklarımı birbirine dolayıp '' Merhaba'' diye fısıldadım. Burada ne işleri vardı?

Heyecanlı hissediyordum, kalbim öyle hızlı atıyordu ki, kulaklarımın içinde gümbür gümbür sesleri yükseliyordu. Hissettiğim tek şey heyecan değildi tabi. Öfkem de büyüyordu. Boris benim için önemli bir insandı. Onun sayesinde bir işim olmuştu ve ailemin karnını doyurabilmiştim. Ona minnettardım ama bilmem gereken bir şey vardı... O da mı kim olduğumu bilerek bana yardım etmişti? Eğer annemin kızı olmasaydım, yanımda olmayacak mıydı? Belki de düşündüğüm her şey yanlıştı. Burada olmaları bir tesadüf olabilir miydi? Yoksa tahmin ettiğim gibi Boris bir elçi miydi? Peki, Jonny'nin bu işteki rolü neydi?

Boris derin bir nefes alıp ''Kafanın karışık olduğunu biliyorum, gel biraz konuşalım ve şu karışıklığı giderelim'' dedi yavaşça ve arkasını dönüp kalabalığın arasına karışarak yürüdü.

Söylediği şeyde tam anlamıyla haklıydı. Artık bazı şeyleri öğrenme zamanım gelmişti, kafa karışıklığı gün geçtikçe rahatsız edici olmaya başlıyordu. Sakinleşmek için derin derin nefesler alıyor, kendimi toparlamak için çabalıyordum. Jonny hazır mısın anlamında kafasını eğince sert bir baş hareketi yapıp onu onayladım. Ona kızgındım, hatta Boris'e bile. Olanları çözer çözmez kızgınlığımı ortaya çıkaracaktım.

''Gerçekler bu sefer canımı yakmaz umarım.'' Diye söylenirken Jonny'nin yanından bir hışımla geçtim. Werner beni mahvetmişti ve ben daha ne kadarını kaldırabilirdim bilemiyordum.

Kalabalığa karışıp insanların arasında yürürken onları incelemeye başladım. İlk önce yerde yatan çocuklar gözüme çarptı. Kadın ve çocukların sayısı çok fazla değildi ama bir düzine kadar kadının ve çocuğun varlığı da görmezden gelinemezdi. Çocuklar köşede yer alan masanın etrafında toplanmış oyun oynuyorlardı. Kafamı çevirip yanlarında oturan kadınlara bakmaya başladım. Hepsinin gözleri benim üzerimdeydi. Muhtemelen onlardan daha beter göründüğüm için beni izliyorlardı. Rahatsız hissettim, derin bir nefes alıp başka yöne doğru bakmaya başladım.

Jonny yanıma gelip '' Farklı olduğunu düşündükleri için seni izliyorlar. '' dedi yavaşça.

Sinirle kafamı ona çevirip ''Haklılar, onlar günler boyunca işkence görüp aç bırakılmadılar'' dedim asabice. Onca yaşadığım şey sanki hiç olmamış gibi geliyordu bana. Aç bile hissetmiyordum, sadece ufak bir yorgunluk çökmüştü üstüme. Belki de bu yorgunluk yıkılışımın habercisiydi.

Tavrım onu sinirlendirmişti. Gözlerini bir süre bende tuttu ardından hiçbir şey olmamış gibi elini sola doğru yönelen geçide uzattı. Konuşmak yerine onu takip ettim. Patlamak üzereydim ama bekleyecek ve sonuna kadar sabredecektim.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin