BÖLÜM 9

7.6K 656 74
                                    


Fırtına sonrasında köye çöken sessizlik ve sakinlik huzur veriyordu bana. Güneş her zamanki gibi yüzünü göstermekten çekiniyordu ama hiç değilse soğuk biraz kırılıyor ve genelde hep kapalı olan hava birkaç saatliğine de olsa daha berrak oluyordu. Bu yüzden fırtınalardan korksam ve nefret etsem de, sonrasında gelen ödül onu çekici kılıyordu.

Derin bir nefes alıp ellerimi oturduğum kütüğün kenarına dayadım ve kafamı gökyüzüne çevirdim. Miley'in evinden çıktıktan sonra beş altı parça kömür ve birkaç kutu da kibrit almıştım. Yine onun parasıyla alınmıştı ama bunu dert etmeyi uzun süre önce bırakmıştım.

Her şeyi hallettikten sonra pazardan çıkmış ve aldığım kuşları pişirmek için Werner'ın evine gelmiştim. Kendi evimde onca şeyi pişiremezdim. Annemin söylenmesini umursadığım için değildi bu çekincem, şu sıralar pek konuşmuyor ya da tepki göstermiyordu. Daha çok kardeşlerimin uzun süre gelmeyeceğimi düşünmelerini istemememden kaynaklanıyordu. Hiçbir zaman ava çıkarken yanımda bu kadar fazla yiyecek götürmezdim, hatta eve dahi almazdım. Eğer aldıklarımı görselerdi, endişelenirlerdi. Bu yüzden Werner'ın kaldığı yere gelmeye karar vermiştim ama tamda tahmin ettiğim gibi evde yoktu. Göz devirmeden edemedim, ona evden çıkma demiştim ama o beni dinlemek yerine gündüz vakti dışarılarda dolaşıyordu.

Birinden emir almayacak kadar dik kafalı olduğunu biliyordum. Sanırım yönetmeye alışık olan insanların sorunu da buydu. Asla diğerlerini dinlemiyordu, özellikle yeni bir çevrede olmalarına rağmen. O buraya ait değildi ve burada yaşayan insanların nasıl oldukları hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.

Sertçe nefes aldım. Onu düşünmek kanımı kaynatıyor ve aynı zamanda beni rahatsız ediyordu. İtiraf etmem gerek, onun despot hallerini çekici buluyordum. Daha doğrusu despotluğundan yayılan güç ve koruma içgüdüsü beni etkiliyordu. Onu tanımıyordum bile ve tanımadığın birine karşı böyle şeyler hissetmemem gerekiyordu. Belki de bir yabancı olmasıydı beni etkileyen yanı. Yine de etkiliyordu ve bu kesinlikle yanlıştı. Bir gün kendi yoluna gittiğinde acı çekmemek için duygularımı dizginlemem gerekiyordu. Yüzümü ekşittim, Luther'ın bana yaşattığı acıları yeniden hissetmek istemiyordum.

Onu düşünmeyi bıraktım ve yerine Miley'nin anlattıklarına odaklandım. G bizi himaye altına almak istiyordu. Ona muhtaç olmamız için bizi daha da çok zora sokuyordu. Amacı ne olabilirdi acaba? Belki de dedikleri gibi Krallığı yıkıp yerine geçmeyi falan planlıyordu. Alayla güldüm, Krallık zor durumdaydı ama kimse Kuzey muhafızlarını ezip geçemezdi.

Babam bir keresinde muhafızlara verilen eğitimlerden bahsetmişti. Her bir muhafız adayı zor eğitimlerden geçiyormuş. Önce dövüş, silah ve en sonunda dayanıklılıkları geliştiriliyormuş. Babam, dayanıklılık için muhafız adaylarını yalnız dağın zirvesinde bıraktıklarını ve Krallığa geri dönebilen herkesi muhafız olarak seçtiklerini söylemişti. Bazen geri dönenler bir elin parmağını geçmiyormuş. Kimisi pes edip yanlarında taşıdıkları işaret fişeğiyle yerlerini belli ederken kimisi denerken ölüyormuş. İşaret fişeğini kullanmak yerine ölümü seçenleri kesinlikle anlayabiliyordum. Eğer bir kez kullanırsan bir daha muhafız olma hakkı kazanamıyordun. Kuzeyin mert çocukları asla pes etmezdi, yerine denerken ölürdü.

Babamın bunu anlatma amacını gayet iyi anlamıştım. Muhafız olma hayallerimi biliyordu. Başlarda çok önemsememiş gelip geçici çocukluk hayali olarak görmüştü. Hatta sekiz yaşındayken yaptığı tahta kılıcı bana doğru uzatırken pes edeceğimden eminmiş gibi duruyordu. Ama her yediğim dayaktan sonra ertesi gün çalışmak için sabahın erken saatinde dışarıda hazırda beklemiştim. Ağrılarım bazen çok olurdu ama babam eğer bunu istiyorsam dayanmam gerektiğini söylerdi, bu yüzden her zaman dayanırdım.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin