BÖLÜM 28

6.6K 649 184
                                    

Kolumu tutan kız, sanırım adı Clare'di, sokak boyunca beni çekiştirirken aynı zamanda konuşmaya da devam ediyordu. Ne anlattığını tam olarak kavrayamıyordum, kelimeler o kadar hızlı çıkıyordu ki ağzından, dilinin başka bir krallığa ait olduğunu bile düşünebilirdim. Tenim ürperdi, kız fazlasıyla heyecanlı ne neşeliydi. Fazlasıyla...

''Beni dinlemiyor musun?'' diye sordu Clare sokağı izleyip evlerin pencerelerine doğru bakarken. Ona döndüm ve ''Affedersin'' diye mırıldandım. Werner'ı görmüş olmak beni daha da dalgınlaştırmıştı. Ne kadar itiraf etmek istemesem de onu gördüğüm ilk an kollarına koşup sarılmak ve onu ne kadar özlediğimi söylemek istemiştim. Bu düşüncem aptalcaydı ama bunu engelleyemiyordum.

Yüzünü saran öfkesini, gözleriyle baştan aşağıya vücudumu süzüşü geldi aklıma. Hele ki muhafızın kolunu tek hareketle kırıp tehditkâr bir şekilde ayakta dikilmesine ne demeli! Tanrım, o an ondan hem korkmuş hem de ona doğru çekilmiştim.

Düşüncelerim başka yerde olsa da Clare'e döndüm. Kaşlarını çatmıştı ve sanırım onu dinlemediğimi anlamıştı ama bunu dile getirmek yerine '' Tamam, yorgunsun Sierra. Sizi hemen evinize götüreyim de dinlenin'' dedi ve yeniden o tatlı gülüşüne geri döndü.

Sokakta yürürken kendimi biraz garip hissediyordum. Herkesin gözü bizim üzerimizdeydi. Açıkçası buna şaşıramazdım. Kıyafetlerimiz tamamen değişikti, neredeyse görünüşlerimiz bile farklıydı. Çevremizdeki insanların kıyafetleri ne kadar kaliteliyse, bizimki o kadar yamalı ve kirliydi. Derin bir nefes alıp muhafızın bizi vahşiler diye çağırmasını unutup başımı yere eğmeden yürümek için kendimi zorladım.

Neyse ki yolculuk çok uzun sürmedi. İki katlı beyaz evin önüne gelince Clare beni durdurdu. ''İşte yeni evin burası'' dedi yavaşça ve evin giriş kapısı olduğunu düşündüğüm yere doğru yürümeye başladı. Annemin koluna girip ileri doğru götürürken Oliver ve Arthur'un yan binaya doğru yürüdüklerini gördüm. Jonny ve onun yardımcısı ise bizim olduğumuz binaya doğru geliyordu. Derin bir nefes aldım, Jonny ile aynı binada kalmak kendimi biraz olsun güvende hissetmemi sağlamıştı.

Kapı açıldı ve uzun beyaz bir koridor görüş açımıza girdi. Önce çocukları sonra annemi içeri soktum ve yavaş yavaş adımlayarak duvarların pürüzsüzlüğüne bakakaldım. Her yer bembeyazdı ve tertemizdi. Tek bir siyah leke dahi yoktu.

Clare solunda duran kahverengi kapıyı geçti ve önümüze çıkan merdivenden tırmanmaya başladı. Merdiven trabzaları bal rengindeydi ve kıvrımlı şekillerle süslenmişti. Hayran hayran merdivenden çıkmaya devam ettim. Kalbim heyecanla atıyordu, yeni bir evim vardı ve daha giriş bölümünde ona âşık olmuştum.

Yukarı çıkınca merdiven de tamamen bitti. Hemen önümüzde aşağıdakine göre daha büyük bir kapı vardı. Bu zamana kadar hiç susmayan Clare bile sesini kesmiş ve anahtarı kilide geçirmeye çalışıyordu. Nazikçe kilidi açtı ve bizi içeri davet etti.

İlk aklıma gelen şey havada asılı duran çiçek kokusuydu. Ormanda karda yetişen çiçekleri toplayıp eve getirdiğimde de aynen bu şekilde kokardı. İçime derin bir nefes aldım ve bu tatlı kokunun keyfini çıkardım.

Herman ve Hardy hızla evin içine koşmaya başlayınca etrafımı incelemeye karar verdim. Evin girişinden itibaren büyük bir hol önümüze çıkıyordu. Şaşkınca nefes verdim, holün büyüklüğü benim evimin yarısı kadardı. Holün sağında dört, solunda ise üç kapı vardı. Duvarlar yine bembeyazdı ama bu sefer altın renk işlemelerle süslenmişti.

Clare ileri doğru adımladı ve sağdan ilk kapıyı açıp bizi hayatım boyunca hiç görmediğim kadar büyük ve güzel bir mutfağa soktu. Bu mutfağın küçük versiyonu bizim eski evimizde de vardı ama onları söktürüp satmak zorunda kalmıştık. Zaten mutfakta pişireceğimiz herhangi bir şey olmadığı için onu pek umursamamıştık. Ama şimdi karşımda devasa büyüklükteki yemek masasını ve hemen duvarın sol tarafında yer alan lavabo ve uzun tezgâhı görünce nutkum tutuldu. Tezgâh hafif gri renkteydi ve hemen köşesinde yemek pişirmek için iki gözlü bir ocak konulmuştu. Nefesimi tuttum, neredeyse dört yıldır ocak gibi lüks şeyleri görmemiştim. Babam varken bu mümkündü ama o gittikten sonra her şey değişmişti.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin