BÖLÜM 59

4.1K 443 45
                                    

Son üyesi.

Şaşkınlık ve hüzün aynı anda çarptı bedenime. Nefes alamadığımı hissediyordum ama ciğerlerimi doldurmak için de bir çaba sarf etmiyordum. İlaç etkisini kaybetmiş olmalıydı. Hala etkili olsaydı bu kadar karmaşık duyguları bir arada yaşamam imkansız olurdu. Derin bir nefes alıp gözlerimi beyaz kumaşa çevirdim. Karşımda duran üniforma... Çok güzeldi. Gözlerimin yeniden dolduğunu hissettim. Sanki gözyaşı şelalesine dönmüştü gözlerim ve sürekli akmak için beni zorluyordu.

Elimi ileri doğru uzattım ve kalın ama yumuşak kumaşta gezdirdim parmaklarımı. İşaret parmağım ismimin yazılı olduğu kısımda durdu ve yavaşça harfleri okşamaya başladı. Ne düşüneceğimi ya da ne tepki vereceğimi ben bile kestiremiyordum. Aklım ve kalbim tamamıyla karışık durumdaydı.

''Bunu annem mi yaptı?'' diye sordum merakla.

''Kısmen o yaptı diyebiliriz. Talimatları kendisi verdi. Biz de sen buraya gelince yaptık'' dedi ses ya da artık Kevin da diyebilirdim.

''Yani ben buraya geldiğim zaman bunu yaptınız?'' diye sordum, aynı zamanla ellerim göğüs kısmındaki gri çizgilerde geziyordu.

''Evet, şimdi giyinmen için seni yalnız bırakayım. Hazır olduğunda bana seslenmen yeterli.'' dedi Kevin.

Derin bir nefes alıp üniformayı asılı olduğu yerden alıp dikkatle yatağın üzerine bıraktım. Ardından ince ama sağlam eldivenleri ve ayakkabıları da alıp yatağa oturdum. Bir yanım bunları giymek için can atıyor, diğer yanım ise izlendiğim düşüncesinden kurtulamıyordu. Gözlerimi kapattım ve içimden beşe kadar saydım. Cesaretimi toplamaya çalışıyordum, neyse ki bunda başarılı oldum.

Ceketin düğmelerini açmaya başladım. Parmaklarımın arasında kayıp giden kumaş pamuksu bir his bırakıyordu tenimde. Yumuşacık ve sağlam kumaş o kadar kaliteliydi ki soğuktan beni koruyacağından adım kadar emindim. Ceketin son düğmesini de açıp parmaklarımı iç kısmına koydum. Burası da sıcacıktı ve ebette yumuşak. Zevkten inlememek için kendimi zor tuttum ve ayağa kalkıp ceketin içinden çıkan beyaz kazağı kenara koyup pantolonu giymeye başladım. Hasta önlüğüm fazlasıyla genişti. Bu yüzden üzerimi çıkarmadan pantolonu giyebilmiştim. Pantolon bacaklarımda tatlı bir his bırakıyordu. Çok rahattı ve kullanışlıydı.

Sonra yavaşça hasta önlüğünü çıkardım ve hızla kazağı üstüme geçirdim. Utanç tüm bedenime yayılıyordu ama başka şansım da yoktu. Bu yüzden fazla zaman kaybetmemeye ve düşünmemeye çalıştım. Ceketi de giydikten sonra kendimi çok daha iyi hissediyordum. Ceket tam bedenime göreydi. Belimi ve omuzlarımı sıkıca sarıyordu ama rahatsız etmiyordu. Ayrıca kalçalarımın yarısına kadar iniyordu.

Ceketin sol ve sağ tarafında ikişer kumaş parçası vardı. İki taraftaki kumaş parçaları belimin hizasında yer alıyordu. Tıpkı pantolonların kemer takmak için ayrılan özel bölümü gibiydi. Sanırım kemer yada onun gibi bir şey takabilmek için ayrılmıştı.

Ayakkabılara uzandım ve bağcıklarını açmaya başladım. İçlerinden çorap çıkması gülmeme neden olmuştu. Gülümserken çorapları ve ayakkabıları giydim ve bağcıkları sıkıca bağladım. Şimdi tamamen hazırdım.

Derin bir nefes alıp ''Hazırım'' diye seslendim Kevin'e.

Anında ''Güzel, şimdi sağ taraftaki metal masaya doğru ilerle lütfen.'' Dedi.

Dediğini yapıp sağ tarafa doğru yürüdüm. Masanın önüne gelir gelmez çekmecelerden birinin üzerinde küçük nokta şeklinde ışıklar yanmaya başladı. ''Aç onu ve içindekileri al'' dedi ses.

Çekmeceyi açtım. İki kutu vardı ama kutuların kapakları orada değildi. Kutulardan birinde Gümüş saplı, üzerinde tesisteki gibi amblem olan bir hançer vardı. Diğerinde ise silaha benzer ama bizimkilerden çok farklı bir şey vardı. Daha küçüktü ve dışı tamamen beyazdı. Ucu sivri bir şekilde ileriye doğru birkaç santim gidiyordu ve kabzasında gümüş çizgiler vardı.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin