BÖLÜM 7

8.1K 677 74
                                    



Güzel kokular burun deliklerimden içeriye doğru dolarken gözlerimi yavaşça araladım ve açar açmaz ilk birkaç saniyem nerede olduğumu sorgulamakla geçti, sonra ise dün olanlar bir bir akılma geldi. Kaşlarımı çattım ve kulak kabarttım. İçerideki seslere bakılacak olursa Werner çoktan uyanmıştı.

Kıpırdamamaya özen göstererek bekledim ve Werner'ın bir şeylerle uğraşmasını dinlemeye başladım. Yavaş adımlarla oradan oraya yürüyor, masanın ya da komodinin üzerinden bir şeyler alıp yerine koyuyordu ve bunları yaparken sessiz olamaya çalışıyordu. Beni uyandırmamaya çalıştığını anladığımda yüzümde küçük bir tebessüm oluştu. Açıkçası en son ne zaman biri benim için uğraşmıştı bilmiyorum.

Genelde herkesten önce kalkar ve evden çıkıp bir şeyler yapardım. Uyanamadığım tek an hasta olduğumdaydı, o zamanlar ise annem söylenip dururdu. Kardeşlerim ise sürekli kavga eder ya da oyun oynarken çok gürültü yaparlardı.

Yüzüm, sert ve pis duvara dönük bir şekilde öylece yatıyordum, hissettiğim ağırlığa bakılacak olursa battaniyelerin ikisi de üzerimdeydi. Sanırım Werner uyanınca kendisininkini de benim üzerime sermiş olmalıydı. Bir an şaşkınca nefesimi tuttum, her zaman en ufak bir hareket ya da sesle birlikte hemen uyanırdım fakat Werner'ın yanıma gelip battaniyeyi üzerime örtmesini hissetmemiştim bile.Bu biraz garip hissetmeme neden olmuştu.

Gözlerimi sıkı sıkı kapadım ve dün olanlardan sonra neler hissetmem gerektiğini düşündüm. Werner beni kurtarmış ve karnımı doyurmuştu. Ona borçlanmıştım ve borcumu ödemem için onu eski şehir yoluna gizlice girebileceği mağaraya götürmemi istemişti. Bu çok makuldü ve ben bunu ona sağlayabilirdim.

Belki de sağlamamam gerekiyordu, eski şehir gerçekten tehlikeliydi. Orada tek başına hayatta kalması imkansız gibi bir şeydi. Ama dediğine göre oradan teknolojimizi geliştirecek şeyler alması gerekiyordu. Bunların neler olduğunu bilmiyordum fakat ona inandığım gerçeğini de bir kenara atamazdım.

Ateşin çıtırtıları odayı doldururken artık uyuyor numarası yapmamam gerektiğine karar verdim. Bu yüzden yavaşça kıpırdandım ve oturur pozisyona geçip Werner'e doğru çevirdim kafamı. Saçlarım bağlı olmasına rağmen birkaç tel yüzüme düşmüştü. Gece taktığım berem artık yerinde değildi ve yüzüme sardığım bez parçası da boynuma düşmüştü.

Elimi kaldırıp kaçan saç tutamlarını kulağımın arkasına iterken Werner ''Günaydın'' dedi sakince ardından masaya gidip tabaklarla uğraşmaya başladı.

''Günaydın'' diye cevap verdim ve ayaklarımı küçük yataktan aşağıya sarkıtıp, şöminenin yanında duran botlarıma uzandım ve onları ayağıma geçirirken '' Saat kaç acaba'' diye sordum.

Werner şömineye doğru gelip kaynayan tencereyi takılı olduğu demir çubuktan alıp tekrardan masaya gitti ve kolundaki saate bakıp '' Saat dokuz '' dedi.

O saati daha yeni fark ediyordum, sanırım geçirdiğimiz saatler boyunca onu ya takmıyordu ya da saklamıştı. Saatin gümüş rengi ışıl ışıl parlıyordu. Pahalı olduğu her halinden belliydi. Bizim kullandığımız saatler genelde hurdacılardan aldıklarımızdan ibaretti. Onlar da eski püskü bakırlardan ve kayışlardan yapılmaydılar. Yine de işimize yarıyordu.

Hafifçe kafa salladım ve derin bir nefes aldım. Çok uyumuştum, genelde güneş ufukta görününce uyanır ve güne başlardım. Bünyem buna alışık olduğundan kimsenin beni uyandırmasına da gerek olmazdı. Sanırım dünkü olay yüzünden vücudumun dinlenmeye ihtiyacı vardı. Bu yüzden bu kadar geç saate kadar uyumuş olmalıydım.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin