BÖLÜM 22 ( Savaşçı Kadın ve Kralın Şehri- İkinci Kitap)

7.3K 659 312
                                    


İlk kural çok önemli evlat, onu asla unutmaman gerer. Unuttuğun an hayatının rayından çıkmasını izlersin. Yavaş yavaş seni tüketmeye çalışacaklar, asla boyun eğme. Beni yıkmaya çalıştıkları gibi seni de etkileri altına almak için her şeyi yapacaklar. Bunu sana yapmalarına izin verme. İlk kuralı unutma. Asla duygularını insanlara gösterme.

Babamı son gördüğüm zaman bana bunları söylemişti. O an ne dediği anlamak çok zordu, sadece kırışmış, yorgunluk dolu yüzüne bakmış ve uslu bir evlat olarak onu dinlemiştim ama şimdi ne dediğini anlayabiliyordum. İlk kuralın ne denli önemli olduğunu burada, önümde değer vermeyi planlamadığım ama hayatımın bir parçası olan kadının gözlerindeki acıyı görürken anlıyordum.

Yanına gitmek ve ona sarılmak istiyordum. Ona söylediğim yalanlar yüzünden kırılmış kalbini onarmak ve af dilemek istiyordum ama yapamazdım. Bir Kral olarak duygularımı gizlemem gerekiyordu. Etrafta fazla göz vardı. Elimi kaldırıp göğsümü ovalayarak acıyı hafifletmek istedim ama bunu da yapamazdım. Ben duygusuz biriydim, yani görünüşte öyleydim. Diğerleri benim zaafımı öğrenmemeliydi.

Yavaşça yutkunup boğazımdaki yumruğu geri ittim. Sierra benim zaafımdı. Onu gördüğümden beri yaşadığım duygu karmaşasına bir anlam vermeye çalışıyordum ama veremiyordum. Kahretsin! Beni etkilemesine izin vermemeliydim, amacımdan şaşmamalıydım.

Amaç? Bu kelimenin anlamı onun gözlerine bakarken kayboluyordu. O benim amacımdan çıkmış, hayatımın kontrolünü ellerinin arasına almıştı. Ona beslediğim hislerin haddi hesabı yoktu, bu yüzden onu şimdi bırakmam gerekiyordu. Yavaşça içime derin bir nefes aldım. Güvenliğinden emin olmak amacımın dışındaydı ama onları unutalı çok olmuştu.

Sesimin güçlü çıkması için omuzlarımı dikleştirdim ve ''Gitmek için hazır olun'' dedim. Sesim istediğim gibi sert çıkmıştı ama istediğim bu değildi. İstediğim, hayal ettiğim çok daha farklıydı.

En güvendiğim komutanlarımdan biri olan Duncan Muhafızlara komut verdi. Ardından önüme kadar yürüyüp'' Selam dur'' diye bağırdı. Sesi güçlü çıkmıştı. Saniyeler içinde Muhafızlar silahlarını yere indirip bir kez vurdular ve aynı anda yere diz çöktüler.

Buna engel olmak istedim. Önümde diz çökmelerini istemiyordum, şuan olmazdı ama duygusuz bir Kral olarak yerimde sabit kalıp çenemi kapattım. Böyle olması gerekiyordu, kurallara uyulmalıydı.

Gözüm Sierra'nın gözlerine çevrildi. İsteksiz bir hareketti bu, ona bakmak dizlerimin bağını çözüyordu neredeyse. Yine de onunla gurur duyuyordum, ağlamıyordu ya da isyan etmiyordu. Neler olduğunu anladığından beri tıpkı çelikten yapılmış bir Kuzey muhafızı gibi kafası dik bir pozisyonda ayakta duruyordu. Gözlerindeki acıyı görebiliyordum. Kahretsin! Hayır, hissedebiliyordum. Tıpkı onun gibi acı çektiğimi anlamasını isterdim ama biliyordum. Gözlerim tıpkı Kuzey kadar soğuk bakıyordu.

Sonra yanındaki adamlar yere eğilmeye başladı. Çenem gerildi, dizlerinin üstüne çökmesini istemiyordum. Aksine onu kucaklamak ve dünyayı ona vermek istiyordum. Hayatım boyunca bu şekilde selamlanmıştım ve ilk defa bundan ölesiye nefret ediyordum. Ona bunu yaşattığım için kendimi asla affetmeyecektim.

Birkaç saniye sonra Jonny ve Arron'da yere diz çöktü. Onları tanıyordum, babamın en değerli muhafız komutanlarından biriydiler. Gözümü Jonny'e çevirdim. Dün Eski şehirde kim olduğumu anlamıştı. Beni kurtardıktan sonra mağaraya kadar sessiz kalmış ardından mağaranın dışına çıkarıp Sierra'yı kandırmakla suçlamıştı.

Elbette bir muhafızdan beklenildiği gibi cesaretliydi, onun bu cesaretine hayran kalmıştım aynı zamanda da sinirlenmiştim. Sierra'yı bu denli sahiplenmesine katlanamamıştım. Yine de ona bir açıklama borçlu olduğumu biliyordum, sonuçta hayatımı kurtarmıştı. Onu kandırmak istemediğimi ama Kral olduğumu da söyleyemediğimi açıklamıştım.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin