Ormanın derinliklerine dalarak iki saat boyunca yürüdük, bazen etrafı kolaçan etmek için bekledik, bazen de durup soluklandık. Bu yüzden yol çok uzamıştı. Normal bir zamanda, bir saate varmış olurduk ama şuan o zamanlardan birinde değildik. Derin bir nefes alıp dağın dibinde yer alan büyük kayalıklara doğru baktım. Geçit buralarda bir yerlerdeydi. Gözlerimi kapatıp Werner ile geçitten çıkışımızı ve girişimizi düşündüm. Saniyeler sonra geçidin yeri aklıma gelmişti. Hala sık ağaçların arasında gizleniyorduk, yere doğru çömelip etrafa bakarken derin bir nefes aldım.

Yanımda dikilen Jonny'e dönüp ''Şu kayalıkların yanında geçit, sessizce ilerleyip etrafı kontrol edin'' dedim fısıltıyla.

Emrimle birlikte Isaac ve Jonny ileri doğru yürüyüp, geçidin bulunduğu noktaya doğru gittiler. Ben ve Ruth ise yerimizde kalıp bekledik. Geçidin yerini öğrenmiş olma ihtimallerine karşın bu tutumu sergiliyordum. Bilmeleri, içeri sızmayı kolaylaştırırdı. Geçit, surların ilerisine kadar, sarayın arka tarafına kadar ilerliyordu. Düşman için tam bir velinimetti. Hem geçidi açmak için gerekli olan tek insanda ayaklarına kadar gelmişti. Fırsat kaçmazdı. Bu düşüncem tetikte olmama neden oluyordu.

Ruth'da yanıma çömeldi ve etrafı izlemeye başladı. Gözlerimi onun endişe dolu yüzüne çevirip ''Her şey yolunda mı?'' diye sordum.

Ruth bana doğru kısa bir bakış atıp ''Elbette'' dedi sakince ama gözleri tam aksini söylüyordu.

Aslında üzerine gitmek istemiyordum ama içimdeki bir şey beni zorluyordu. Bu yüzden ''Ruth, sorunun ne olduğunu söylersen sana yardımcı olmaya çalışırım'' dedim yavaşça.

Ruth derin bir nefes alıp ''Beni Batı kubbelere saniyeler içinde geri gönderebilir misin?'' diye sordu.

''Mantık çerçevesindeki isteklerini de duymak için sabırsızlanıyorum şuan'' dedim kaşlarımı kaldırarak. Ruth bu sözlerimle birlikte hafifçe güldü ve önüne dönüp gözlerini benden kaçırdı.

Bir süre onu izledikten sonra ''Eğer Batı'ya dönmek istiyorsan, neden bizimle geldin'' diye sordum yavaşça.

Ruth omuz silkip ''Kaçmak... İstemedim. Sonuçta ben bir kuzeyliyim'' diye cevapladı sorumu sakince. Ardından bana dönüp ''Ama kaçmak zorunda olduğumu biliyorum, savaş bittikten sonra bile kaçacağım. Eğer o ölmezse tabi'' diye mırıldandı.

Kaşlarımı çatıp ''Kim ölmezse?'' diye sordum ama o sırada Jonny gelip etrafta kimsenin olmadığını söyledi.

Vakit olmadığı için konuşmayı daha sonraya ertelemeye karar verdim ve ilerleyip, kayalıkların dibine kadar yürüdüm ve kısa bir arayıştan sonra geçidin kapağını bulup şifreyi girdim. Yavaşça açılırken kalbim tekledi. Heyecan tüm damarlarımda akmaya başladı. Nedeni çok açıktı, Werner'a kavuşmak üzereydim. Önce Ruth, sonra Isaac,Jonny ve en son ben merdivenlerden inmeye başladım. Jonny ilk inmem için ısrar etmişti ebette ama kapağın tamamen kapandığından emin olmak istiyordum. Yani kapat düğmesine basmak emin olmamı sağlayacaktı.

Sağladı da.

İçerisi eskisi gibi boş değildi artık. Duvar diplerinde düzinelerce el çantası, masa ve yiyecek kolileri yer alıyordu. Masaların üzerine düzinelerce silah sıra sıra dizilmişti. Bazı silahlar da kolilerin içindeydi. Sığınak olarak kullanılmak için hazırlanmıştı muhtemelen ama etrafta kimse yoktu.

Vagona doğru yürüyüp bindik ve kemerlerimizi bağlayıp ilerlemeye başladık. Derin bir nefes alıp sakin olmaya çalıştım. Sanki koca bir karınca ordusu karnımda gezinip duruyordu. İçimde hissettiğim bu heyecan duygusunu bile özlediğimi fark ettim o an. Bu hissi Werner'dan ayrıldığımdan beri tatmıyordum.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Where stories live. Discover now