1.8

3.1K 157 48
                                    


Halmeoni döndükten sonra bizim daha arkadaş canlısı olduğumuzu görünce mutlu olmuştu. Birlikte akşam yemeği yedikten sonra halmeoni bana Baekhyun'un bir haftadır ne yaptığını anlatmıştı. Bizim kavgamızdan ve benim hastanelik olmamdan sonra halmeoninin yanına gelmişti ve ona her şeyi anlatmıştı. Halmeoni ona çok kızdığını, Baekhyun'un beni böyle bir şeyler suçladığı için aptal olduğunu düşündüğünü anlatmıştı. Anlattığına göre torunu ilk defa yanında bu kadar çok ağlamıştı. Halmeoni de benim tarafımı tuttuktan sonra iyice kendini bırakmıştı. Defalarca halmeoni beni araması gerektiğini söylemişti ama Baekhyun utandığını söyleyerek bunu geri çevirmişti. En sonunda böyle olmayacağını anlayıp beni arayıp çağıran da halmeoni olmuştu.

"Baekhyun'u öyle gördükten sonra ikinizin birbirinizden ayrılamayacağınızı bir kez daha anladım." demişti. "Her evlilikte yanlış anlaşılmalar, kavgalar olur. Her çift birbirini kırar ama bir şekilde tamir etmenin yolunu bulur. Evlilik dediğin böyledir. Tabii, sizinkinin bu kadar saçma olmuş olması biraz trajik ve akıl almaz." Bunu söyledikten sonra gülmekle ağlamak arasında bir ses çıkartıp omzuma vurmuştu. "Yine de bunun sizi daha çok yakınlaştıracağı belli. Bir bebeğiniz olacak Seulyi."

"Ben... Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum halmeoni." dedim yaşlı kadının gözlerine bakarken. "Onu affetmek ve hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam etmek istiyorum. Lakin diğer yandan, öyle zor zamanlar geçirdim ki onursuzca hemen kollarına atılmak istemiyorum. Arkadaşlarımın ne diyeceği önemli değil, kendime karşı olan saygımdan yapamam bunu."

"Seulyi..." Uzanıp ellerimi tuttuğunda istemsiz bir şekilde gülümsemiştim. Biz bunları konuşurken Baekhyun bahçedeki çitlerle uğraşıyordu. Halmeoni eline takım sandığını vermiş ve çitleri tamir etmesini söylemişti. Büyük ihtimalle söylenip nazlanıyordu ve ne konuştuğumuzu deli gibi merak ediyordu. Yine de bizi dinlemeye kalkmamıştı. "Sana çok saygı duyuyorum."

"Halmeoni..." Şaşkınlıktan gözlerimi kırpıştırdığımda elimi sıktı.

"Doğru söylüyorum. Güçlü bir kadın olmak, birilerini pataklamak ya da bağırıp çağırmak değildir. Güçlü olmak demek, yıkılmaz bir zihniyete sahip olmak demektir." Yavaşça elime vurmaya başladığında yeniden derin bir duygusallığın arasına çekildiğimi hissediyordum. "Kendine yetebilmek demek, sadece karın doyurmaktan ibaret değildir. Bir çocuğu, babasız olarak büyütmeye cesaret edebilmek, tüm duygularının karşısında durabilmek ve buna rağmen hayatta emin adımlar atmak...işte bu kendine yetebilen bir kadının yapabileceği şeyler."

"Halmeoni..." diye mırıldandım gözlerim yanmaya başlarken. Beni ağlatmak mı istiyordu? Neden Byun ailesi sürekli bana bunu yapıyordu? Bana gözyaşı döktürmekten büyük bir zevk alıyor gibiydiler. "Ağlatacaksın beni..."

"Ağlama, Seulyi. Bundan sonra hep gül, tamam mı?" Elime yeniden hafifçe vurduğunda burnumu çektim.

"Elimden geleni yapacağım."

"Umarım..." İç geçirdi ve elimi son kez sıkarken "Umarım Baekhyun'u affetmek için bir yol bulabilirsin." dedi. İkimizde birlikte arkamızdaki cama baktığımızda Baekhyun'u çömmüş elindeki telefonuyla oynarken bulduk. Tahtaları da yanına dizmiş, kaldırıma çöken arkadaşlar gibi durmalarını sağlamıştı. Büyük ihtimalle telefonunda oyun oynuyordu çünkü dilini dışarı çıkarmış ve yüzüne o her zaman böbürlenirken beliren gülücüğünü koymuştu. "Elimden geleni yaparım."

Bunu bende istiyordum. Affetmek ve her şeye devam etmek. Yine de insan yaşadıklarını asla unutmazdı. Önemli olan kişileri affetmek değildi, önemli olan yaşanılan anıların üstesinden gelebilmekti. Onların acısını, üzüntüsünü, korkusunu, endişesini arkada bırakılmaktı. Mühim olan insanları değil, anıları arkada bırakabilmekti.

a r z u | baekhyun  (✓)Where stories live. Discover now