0.5

3.5K 207 123
                                    


Bu akşam çok fazla gülmüştüm. Chanyeol sürekli bizi güldürmüş, Luhan komik hikâyeler anlatmış, Kris ise sürekli iyi olup olmadığımı kontrol etmişti. Luhan ile Chanyeol evlerine gitmek için ayrıldığında Kris benim için bana ayırdığı odayı hazırlatmıştı. Kafasına göre bir odayı sadece benim için düzenlemişti, kapısında da "小妹妹"yazıyordu yani küçük kız kardeş. Benim için dolap bile doldurmuştu. İç çamaşırlarını Minhee'nin almaya gittiğini bilmesem utanmak için çok sebebim olabilirdi.

Odalarımıza dağıldıktan sonra banyo yapmış ve saçlarımı kuruttuktan sonra yatağa girmiştim. Haftaya doktor kontrolüm vardı, bebeğimin kalp atışlarını duyacaktım. Bunu Baekhyun'a söyleyip söylememe konusunda oldukça kararsızdım. Aramızda geçenler bizi ilgilendirirdi, bugün söylediklerimi sadece onu kızdırmak için söylemiştim. Onu çocuğunu görmekten alıkoyamazdım elbette. Yine de emin olamıyordum, acaba onun kalp atışlarını dinlemek ister miydi? Bugünlük tavrına bakacak olursam onunla gerçekten ilgilenmek istediğini düşünürdüm ama o artık benim Baekhyun'um değildi, içimdeki sıkıntı da tam olarak bu yüzdendi.

Neden bu hale geldiğimizi düşünmeye başladığımda yorganı burnuma dek çekmiştim. Geçen haftaya dek her şey çok güzeldi. 19 yaşında kazandığım bir burs ile Kore'ye okumak için gelmiştim. İlk zamanlar çok zor geçmişti, sokakta İngilizce konuşmaya istekli pek fazla insan olmadığından çoğu zaman yollarda kayboluyordum, markette derdimi daha da nadir olsa da zar zor anlatıyordum. Biraz daha rahat olduğum tek yer üniversiteydi. Bir yurtta kalıyordum ve Korecemi geliştirmek için bir kafede garsonluk yapıyordum. Chanyeol, Kris ve Luhan ile orada tanışmıştım. Kris ve Luhan çocukluk arkadaşıydı ve Kore'ye birlikte gelmişlerdi, Chanyeol ile dost olduktan sonra ayrılmaz bir üçlü olup çıkmışlardı. O gün onlarla tanışmam bir müşterinin dediklerini asla anlamamamla başlamıştı. En sonunda İngilizce konuştuğumda müşteri sinirlenmiş ve Korece konuşmam için bana bağırmıştı. Kris gelip müşteriyi aşağıladığında Luhan iyi olup olmadığımı sormuştu. Hatırlıyordum da Kris o zamanlar çok sıkıntılar çekiyordu ama ona rağmen tarzından ödün vermezdi. Belli bir havası vardı, gözler hemen ona dönerdi. Luhan güzel yüzü sebebiyle kızların gözlerini kamaştırırdı fakat erkeksi birçok yönü de vardı. Kendisine güzel denilmesinden bile hoşlanmıyordu. Chanyeol ise o zamanlardan beri şakacı ve insanı rahatlatan birisiydi. İlk zamanlar benim Korecem ileri düzey olmadığından o ise hiç İngilizce konuşamadığından pek fazla muhabbet edemiyorduk, Kris bu gibi durumlarda çevirmenliğimizi yapıyordu.

O üçüyle tanıştıktan sonra Kore'deki hayatım daha da kolaylaşmıştı. Üçümüzde yarı zamanlı işlerde çalışıyor, birlikte ders çalışmaya gidiyor, dışarı çıkıyor, birbirimize her şeyi anlatıyorduk. Yabancı olduğum ve kolay kandırılabilecek gibi göründüğüm için kendilerini benim şövalyem ilân etmişlerdi. Onlarla tanıştığımda 19 yaşındaydım. Baekhyun ile tanıştığımda ise 20'ydim.

Onunla okulun düzenlediği gezilerden birisinde tanışmıştık. Doğa gezisiydi ve eşleşip birlikte gezmemiz gerekiyordu. Chanyeol biz eşleşmeyince çok üzülmüştü, hatırlıyorum da. Baekhyun ile o gün ayaklarımıza kara sular ininceye dek gezmiş, sürekli konuşmuştuk. Bir zaman sonra ben yorulmuştum, o ise mola verdiğimiz yirmi dakikanın on dakikasında çıt bile çıkarmadan kestirdikten sonra diğerleriyle yeniden buluşuncaya dek susmadan konuşmaya devam etmişti. Öyle çok konuşuyordu ki yanındayken hiç sıkılmıyordum.

Geziden sonra numaralarımızı almış ve birlikte dışarı çıkmaya başlamıştık. Birlikte oyun oynamaya gidiyor, film izliyorduk. Baekhyun bana açıldığında kendimi dünyanın en mutlu insanı gibi hissetmiştim. Yaklaşık bir buçuk yıl çıkmıştık. Kris, Luhan ve Chanyeol ile tanıştığında Kris gözünü öyle korkutmuştu ki ne yapacağını bilememişti. Normalde konuştuğundan iki kat fazla konuşmuştu. Kris benim abim, Luhan şövalyem, Chanyeol ise suç ortağımdı. Yirmi bir yaşındayken Baekhyun artık evlenmemiz gerektiğini söyleyip durmaya başlamıştı ve bir kış günü bana evlilik teklif etmişti. Sevinçten ona koşayım derken buzda kayıp düştüğümü hatırlıyorum da, Baekhyun korkudan ne yapacağını bilememişti. Dört ay içerisinde evlenmiştik. Baekhyun ailemle tanıştığında babam onu çok zorlasa da kendisini bir şekilde sevdirmeyi başarmıştı. Ailesiyle sırf bizim âdetlerimizi yerine getirmek için Türkiye'ye gelmiş ve biraz Koreli usulüyle beni babamdan istemişlerdi. Evlendiğimizde yirmi bir yaşındaydık. Belli bir süre kendi çabamız ve ailelerimizin de finansal desteğiyle yaşamıştık. Üniversiteden mezun olduktan sonra kendi işlerimize atılmış, yavaş yavaş kendimize bir ev almış, ardından dilediğimiz gibi evimize eşyalar koymaya başlamıştık. Baekhyun sadece oyun oynamak için bir oyun odasında diretiyordu, bende kabul etmiyordum. En büyük tartışmamız bundan çıkmıştı ve on dakika sürmüştü.

a r z u | baekhyun  (✓)Onde histórias criam vida. Descubra agora