1.7

3.3K 184 146
                                    

Bölümü yazarken sürekli Dreamcatcher'ın Deja Vu isimli şarkısını dinledim. Şarkı şöyle bir denk gelip açıldı ki, yazarken sürekli şarkıyı yeniden başlatmak zorunda kaldım. Bölüme o kadar uyuyor ki sözleri, böyle bir tesadüf olamaz. Eğer hiç dinlemediyseniz Dreamcatcher'a bir şans verin, eminim pişman olmazsınız.

Bölümü yazarken ağlamış olduğum da bir sır değil... Eğer Deja Vu dinlerken okursanız sizin de duygulanacağınıza eminim...

Sevgilerle, Lynx.

*



Gözlerimiz kesişirken zihnim asla susmuyordu. Aklımda ve yüreğimde hâlâ Baekhyun ile geçiremediğim anların acısı vardı. Birbirimize verdiğimiz sözler bir hiç olmuştu artık, ikimizde birbirimizi kırmış ve dağıtmıştık. Bu saatten sonra birbirimizi yeniden bir araya getirebilir miydik? Daha da önemlisi, kalbim ile aklım buna müsaade eder miydi? Yaşadıklarımdan sonra, bu gücü kendimde bulabilir miydim?

Aslında içimdeki o diğer ben Baekhyun'u affetmek istiyordu. Onu affetmek, ardından her şeye kaldığımız yerden, hiçbir şey olmamış gibi devam etmek istiyordu. O zaman Baekhyun ile bebeğimizin cinsiyeti hakkında konuşabilir, birlikte bebek reyonunlarının arasında hunharca gezebilirdik. Karnımı okşamasına izin verirdim, o da Kris gibi bebeğiyle konuşabilirdi. Acaba ona diyeceği ilk şey ne olurdu? Hamile olduğumu öğrendiğimden beri mesafemiz belliydi, onun fiziksel varlığını hiç hissetmemişti. Bebekle ilgili paylaştığım tek şey kalp atışları olmuştu, kaydı dinlerken de ağlamıştı. Öyle çok istiyordu ki yeniden birlikye olmayı, yaşananlara sünger çekip her şeyi alttan almaya hazırdı.

Bir de diğer bir yan vardı tabii. Gururundan burnunu asla düşürmeyen o diğer yan. Ağladığım her anı, üzüldüğüm her dakikayı, kahrolduğum her günü Baekhyun'un burnundan getirmek isteyen ve hiç susmayan o yan. Yine de biliyordum, o yanım bile şuanda çekip gitmemi, Kore'yi ardımda bırakmamı söyleyemiyordu bana. Ne olursa olsun, içimde kaç farklı düşünce ve istek birbiriyle çatışırsa çatışsın, kazanan daima kalbim olacaktı. Baktığında hâlâ Baekhyun'a içi giden, hâlâ onu düşünen, hâlâ ondan adım bekleyen kalbim, ben ne dersen diyeyim kendi pusulasını takip etmeye devam edecekti.

"Susma." dediğimde amacım konuşma başlatmaktan çok kendi düşüncelerimi susturmaktı. "Konuş."

"Ne diyebilirim bilmiyorum, aslında bu saatten...bu saatten sonra ne desem boş. Ben bir aptalım ve çok büyük bir eşeklik ettim."

"Kendini yermelerini dinlemek istemiyorum." Gözlerimi ona diktim, inatla bana bakmasını istiyordum ama başını eğmişti, bana bakmamak için direniyordu. "Nasıl buna inandın? Neden benimle konuşmadın? Bana hiç mi güvenmedin? Bunları dinlemek istiyorum."

"Seulyi..ben..." Suçlu bir çocuk gibi parmaklarıyla oynamaya başladığında hâlâ ona bakıyor ve bir cevap bekliyordum "sadece bir aptalım."

"Aptal olduğunu biliyorum. Bana bilmediğim şeyleri anlat."

"Kıskançlığın her şeyin önüne geçmesine izin verdim." dedi, bir yandan parmaklarıyla oynuyor, bir yandan da kelimeleri yan yana getirmeye çalışıyordu. Gerçekten ne diyeceğini merak ediyordum, bu, benimle konuşabilmesi için belki de son şansıydı. "Gereksiz insanların dolduruşlarına geldim. Ben..."

"Dolduruşa mı geldin?" diye tekrar ettiğimde parmağındaki yüzükle oynamaya başladı bu sefer. Dikkatlice baktığımda bunun evlilik yüzüğümüz olduğunu anladım. Benim parmağımda olması gereken yüzük ise yoktu, onun sebebi de Baekhyun'du.

a r z u | baekhyun  (✓)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu