Eve geldiğimizde Taehyung bahçeye çıkarken ben de peşinden ilerledim. Banka oturduğunda yanına oturup yolculuk boyu aklımı kurcalayan soruyu sordum.

"Namjoon'u nereye gönderdin alelacele?"

Taehyung omzunu silkti. "Tek işim bu şirket değil, Jin-ah. İlgilenmem gereken başka kurumlar da yönetimimde."

Gözlerine dikkatli bir şekilde baktım. Yalan söyleyip söylemediğini anlayamıyordum. Çünkü ne zaman ciddi bir şey konuşsak ifadesiz maskesini takıyordu. Duygularını saklama konusunda ustaydı.

"Bana yönetim işi değil gibi geldi ama. Yönetim kararlarını Namjoon'a bırakmazsın. Onu ikimiz hallederiz. Namjoon düşüncelerimizi icraata koyan kişi olur. Düşünceleri oluşturan değil."

Dikkati dağıldığında maskesini düşürebilirdi. Bu yüzden gözlerini diktiği önümüzdeki küçük fidanı ayağımla hareketlendirmeye başladım. Sabit bakışları hareketlenmeye başladığında gözlerini kıstı. "Şu fidanla oynamayı kes."

"Sorumu cevaplamadın?" dedim sorarcasına. Bu sırada tabii ki fidanla oynamayı kesmemiştim.

Gözlerini kapattı. Maskesini düşürmemeye niyetliydi. Kaşlarımı çattım.

Güneş, ışınlarını üzerimize yönlendirince Taehyung'un esmer teni altın gibi parlamaya başlamıştı. Tatlı bir şekilde esen rüzgar yavaşça kaşlarını örten saçlarını havalandırırken konuşmaya başladı.

"Aciliyet gerektiriyorsa yönetim kararlarını tek başıma veririm, Jin."

Başımı yana eğdim. "Yani acil durumlara karar veremem. Öyle mi?"

Sinirlenmemek için derin bir nefes aldı. "Hayır. Her zaman yanımda olmayabilirsin demek oluyor bu."

"Ama her zaman yanında olacağım. Zaten her zaman yanında olmak için burada duruyorum ya."

"İstisnalar kaideyi bozmaz ama otoritesiz kaideyi bozmaz. Herkes sadece birinci cümleye odaklanır ve böylece isteğine göre kullanır. Ama önemli olan cümlenin devamıdır."

Gözlerini açtı. "Yani diyorum ki, her zaman yanımda olamazsın. Ara sıra yanımda olmadığında, bu her zaman yanımda olduğun anlamına gelmez. İstisnalar kaideyi bozar." Bakışlarını bana çevirdi.

"Her zaman yanımda olmayacaksın, Jin."

"Ömrüm boyunca önümde aşamayacağım bir engel olmadığı sürece her zaman yanında olacağım, Kim Taehyung."

Taehyung gülümsedi ve elini elimin üzerine koydu. "Öyle mi, Kim Seokjin?" Muzip bir şekilde kullandığı ses tonu büyülenmeme sebep olmuştu. Hızlıca kendime gelip elimi çektim ve kaşlarımı çattım.

"Bir gören olursa ne demeyi düşünüyorsun acaba?"

Önemsiz bir şeymiş gibi omzunu silkti ve başını geriye attı. "Sorun çıkarırsa onu öldürürüm."

Şaşkınca kaşlarımı kaldırdığımda kahkaha attı. "Şaşırınca çok komik oluyorsun."

Elimi çenemin altına koydum ve kıstığım gözlerimle Taehyung'u hedefledim. "Taehyung benim gibi nadir sinirlenen bir insanı sürekli delirtmeyi nasıl başarıyorsun? Bir anlatsana."

Arkaya attığı başını kaldırdı ve yüzüme yaklaştırdı. "Bana sinirlenmiyorsun, Jin. Tavırlarımdan etkileniyorsun. Sinirli halimden, sana iltifatlar etmemden, alaycı konuşmalarımdan... Benden etkileniyorsun ve bunu belli etmemek adına, bunu öfkelenme duygusuna çeviriyorsun. Bunu yaptığının sen bile farkında değilsin. Zaten kendini kandırabilirsen ancak beni kandırmayı deneyebilirsin."

şeytanın ağında ❧ taejin (+15)Where stories live. Discover now