33

1.7K 103 16
                                    



"Keşke biraz daha geç gelseydik."
Diye söylendi James kolundaki saate bakarak.
"Alt tarafı iki saat var."
Ben sanki uçağın kalkmasına beş dakika kalmış gibi deyince James gözlerini devirdi.
"O zaman gidip bir şeyler yiyelim, başka türlü zaman geçmez."
"Olur."
Havalimanının içinde o kadar çok kez tur atmıştık ki neredeyse herşeyin yerini ezberlemiştik. Yemek yemekten başka yapacak hiçbir şeyimiz kalmamıştı.

Bulduğumuz bir kafeye girdik ve köşede bir masaya oturduk.
Biz oturur oturmaz bir garson yanınıza geldi ve siparişlerimizi aldı.

Daha fazla beklemekten sıkılan James esneyerek kahvesinden bir yudum daha aldı.
"Bir saat kaldı, dayan." Dedim ve güldüm.
"Benden bu kadar sıkıldıysan da açıkça söyleyebilirsin." Diye ekledim ardından.
James oturduğu yerde dikleşti ve esnemeyi bırakarak bana döndü.
"Ben senden nasıl sıkılabilirim ki?"
Dedi James masanın üzerinde duran elimi tutarak.
"Sadece şu küçük havalimanında dolanıp durmaktan sıkıldım."
Aslında James haklıydı, şu küçücük havalimanında saatlerdir kendimizi oyalamaya çalışıyorduk. Ve yapabileceğimiz herşeyi yapmıştık.
"Yakında hiç gitmediğimiz yerlere gidip ormanlarda koşuyor olacağız."
Önümüzde uzun bir yol vardı. Bilmediğimiz yerler, tanımadığımız kokular ve insanlar.
"Sence bulabilecek miyiz?" Dedi James.
"Neyi?"
"Güneş taşını."
"Bulmadan geri dönemeyiz."
Dedim sessizce.
"Doğru, o taş bizim tek şansımız."
James birkaç saniyeliğine durdu ve fısıldayarak devam etti.
"Umarım biz yokken Nikolas bir şeyler yapmaya kalkmaz."

Uçağın kalkmasına yarım saat kaldığında kafeden çıktık ve son kontrollerden geçip oradaki bekleme alanında oturduk.
Zaman azaldıkça heyecanım artmaya başlamıştı, kalbim yerinden fırlayacak gibiydi.
"Daha önce uçağa bindin mi?"
Diye sordu James.
"Hayır." Dedim siyah gözlerine bakarak.
Hayatım zaten yurtlarda geçmişti ve bir yere beraber gidebileceğim kimsem de yoktu. Bu yüzden uçağa binmeyi bırakın hayatımda neredeyse hiçbir yere gitmemiştim. Sadece üniversite için buraya gelmem gerekmişti, zaten sonra da başıma gelmeyen şey kalmamıştı.
"Peki sen?"
Diye sordum eski anılarıma gidip geldikten sonra.
"Sadece bir kez, o zaman çok küçüktüm, neredeyse hatırlamıyorum bile."
Biz konuşmaya devam ederken sonunda uçağın saati gelmişti.
Kapılar açıldı ve uzun bir koridorun sonundan uçağa bindik.
Koltuklarımızı bulduktan sonra çantalarımızı koyduk ve sonunda oturduk.
Ben cam kenarına geçtim ve James de yanıma oturdu. Sıralar üç koltuktan oluşuyordu, ama şu an James'in yanındaki koltuk boştu.
Açıkçası biraz gerilmeye başlamıştım, yükseklikten pek hoşlanmazdım ve bu benim için bir ilk olacaktı.
James'le konuşmaya devam ederken uçak dolmak üzereydi. Son dakika gelenler koşarak içeri giriyor ve son boş kalan koltuklardan hangisine oturacaklarını bulup hemen yerleşiyorlardı. Bizim yanımızdaki koltuk hala boş diye sevinirken uçağa son giren kişi biletine baktı ve bize doğru yürümeye başladı.
Gelen kişi genç, sarı saçlı ve güzel bir kızdı.
Ben kızı baştan aşağı incelerken kız geldi, çantasını koydu ve James'in yanındaki boş koltuğa oturdu.
Bu kız niye gelmişti ki şimdi?
Stresten terlemeye başlayan avuçlarıma tırnaklarımı geçirdim.
Bu kız niye bu kadar güzel, diye sayıklarken kız James'e döndü ve bir şey sordu.
"Acaba uçak ne zaman kalkacak biliyor musunuz?"
James kız bunu sorduktan sonra ona doğru döndü.
"Hayır, bilmiyorum."
Kız gülümsedi ve başka bir şey söylemedi.
Bu sırada kıpkırmızı kesilmiştim be sinirden kuduruyordum.
James bana döndü.
"Sen iyi misin?"
"Evet." Diye cevap verdim hızlıca.
James bana tuhaf tuhaf bakmaya devam etti.
Derin derin nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

Aradan on dakika geçtikten sonra pilot herkese iyi bir yolculuk ve uçuş diledikten sonra uçak piste doğru haraket etmeye başladı.
Uçak haraket etmeye başlayınca olduğum yerde irkildim.
Gözlerimi kapatıp rahatlamaya çalıştım.
Ama çok kısa bir süre sonra kalkış için uçak hızlandığında gözlerimi tekrar açtım.
O an ne yapacağımı bilemeyip James'in eline yapıştım.
James ben bir anda elini tutup sıkınca ne olduğunu anlamadan bana baktı. Ardından halimi görüp gülmeye başladı.
"Gülmeyi keser misin!"
Diye söylendim.
Fakat hala elini tüm gücümle sıkıyordum.
O kadar hızlı gidiyorduk ki midem bulanmaya ve başım dönmeye başlamıştı.
Sonunda uçak kalktı, o an kendimi boşluğa düşmüş gibi hissetmiştim.
Kalkerken uçak bir anda düşüyormuş gibi sallanınca ağzımda küçük bir çığlık çıktı ve James'e daha çok yapıştım.
James gülmeye devam ederken gözüm yanımızda oturan kıza kaydı yine.
Sarı saçlı kız oturduğu yerde sessiz sessiz gülüyordu. Kesin bana gülüyor diye aklımdan geçirirken tamamen kırmızı kesilmiştim. Şu anda bu kıza o kadar sinir olmuştum ki uçak dahil herşeyi unutmuştum.

DolunayWhere stories live. Discover now