9

5K 236 8
                                    


"Ne?" Diye sordum ama bana cevap vermeden beni kolumdan tuttu ve hızlı adımlarla eve doğru sürükledi.
"Bekle James, neler oluyor?"
Beni dinlememeye ve yürümeye devam etti.
Beni dinlemediğini emin olunca ona ayak uydurarak hızlandım. Şu anda neler olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. James beni kolumdan tutmaya devam ediyordu. Biraz daha sıkı tutarsa kolumu morartacaktı. Onun adımlarına yetiştiğimde beni tutmayı bıraktı. Ben sadece onu takip etmeye devam ettim.
Orman evine gelmiştik. James yürüdüğümüz onca yol sırasında hiç konuşmamıştı. Gergin gözüküyordu. Aceleci bir şekilde eve girdik.
"Hey, çocuklar uyanın!" Diye bağırdı James.
Kimse ne olduğunu anlamamıştı, ben de dahil.
Hepsi birer birer salona, yanımıza geldiler. Sonunda sürü tamamlanmıştı.
"Ne var James, bu saatte de mi rahat yok?"Dedi Casey. Sesi çok uykulu geliyordu. Eliyle gözlerini ovuşturdu ve koltuğa oturdu.
"Ne oldu James, acil bir şey mi var?" Dedi Sam.
"Daha demin dışarıya hava almaya çıkmıştım. Ve ormanda Letha'yla karşılaştık-" James tam anlatmaya başlamıştı ki Sam onun sözünü kesti.
"Bir dakika, bir dakika Letha'yla mı karşılaştın, bu saate dışarıda ne işin vardı Letha?"
Şimdi ne diyecektim ben onlara?Kaçıyordum diyemezdim, buraya bir daha gelmeyecektim de diyemezdim. En iyisi bir şey söylememekti.
"O kısmını sonra anlatırım, şey, önemli değildi zaten." Diye ağzımda geveledim. Hiç biri dediğimden bir şey anlamamıştı. Zaten hepsi bir anda uyanınca daha yeni kendilerine gelmeye başlamışlardı. Bu aslında işime gelmişti.
"Her neyse, önemli olan bu değil. Sam, Letha bana kafasının içinde bir ses duyduğunu söyledi."
James devam etti. Herkes ona tuhaf tuhaf bakmaya devam ediyordu.
"Yani?"
"Yani, bunun bir efsaneyle ilgili olduğunu düşünüyorum."
"Ne efsanesi James, anlamıyorum." Dedi Sam. 
James gözlerini devirip iç çektikten sonra merdivenlere doğru yöneldi.
"Gelin benimle."
Herkes James'i üst kata kadar takip etti.
Yedi kişi üst kata çıktık. James en önde gidiyordu ve herkes uyku sersemi onun peşinden gidiyordu.
Koridordan geçtik ve daha önce görmediğim gizli bir kapının önünde durduk. Kapı duvar gibi gözüküyordu. Belli ki burası gizli bir depoydu.
James kapının önünde olan çiçek dolu saksıları kenara itti ve kapıyı açtı. İçerisi zifiri karanlıktı. Herhangi bir şey görmek imkansızdı.
James duvardaki düğmeye bastı ve ışıklar açıldı. İçerisi bir anda aydınlandı. Burası resmen küçük bir kütüphaneydi. Kitaplar çok eski görünüyordu, çoğunun üzeri toz tutmuştu.
"Tam olarak ne arıyorsun James?" Diye sordu Jeremy. Ama James bir şey söylemeden kitaplara hızlıca bakmaya devam etti.
"İşte burada."
James raftan bir tane kitap çekti ve üzerindeki tozu üfledi.
Kitabın sayfalarını incelerken ben de hayretle ne yaptığına bakıyordum. Sadece ben değil, altı kişi birlikte onu izliyorduk.
James sayfalara hızla göz gezdiriyordu. Tam olarak ne aradığını anlayabilen yoktu. Sonunda bir sayfada durdu ve sayfayı kendi içinden okudu.
"Buldum." Dedi ve kitabı ortada duran masanın üzerine koydu.
Sam sayfada ne yazdığını görmek için masaya doğru eğildi.
"Bu Son Kehanet, bunun şu anki durumla ne alakası var ki?"
"Son Kehanet mi?"
Bir kehanetimiz eksikti diye düşünürken James konuşmasına devam etti.
"Herşey burada yazıyor işte." Dedi James ve kehaneti yüksek sesle okumaya başladı.

Geldiğinde zamanı,
Duyacak o kişi içindeki diğer canlıyı,
Değiştirecek tüm lanetleri,
Ama dikkat edin
O kişi,
Ya sonunuz olacak ya da kurtuluşunuz.

Tüylerim diken diken olmuştu. Benim duyduğum ses bu kehanete göre içimdeki diğer canlıydı. Benim içimde başka bir canlı daha mı vardı yani? Bu iş daha ne kadar tuhaflaşabilirdi ki.
"James bu sadece bir kehanet, gerçek değildir. Ayrıca bunun Letha için olduğunu nereden bileceğiz?" Dedi Sam.
"Peki ya gerçekse, ya o kişi Letha'ysa?"
Şu an hiçbir şey söyleyemiyordum. Kitaptaki kehanete baka kalmıştım. Ama altı kişinin de bana baktığını hissedebiliyordum.

Odadaki kimse konuşmuyordu. Hava neredeyse aydınlanmaya başlayacaktı. Herkesin uykusu kaçmıştı.
Salonda oturuyorduk ve herkes ayrı bir yerde düşüncelere dalmıştı.
"Şimdi bu ne demek oluyor?" Dedim ve sessizliği bozdum.
"Hiçbir şey, bu sadece bir kehanet." Dedi Sam.
"Ya gerçekse, ben sizin sonunuz mu olacağım yani?"
"Ya da kurtuluşumuz." Dedi Casey.
"Bu hiç bir şeyi değiştirmez. Sen hala bizden birisin ve öyle olmaya devam edeceksin." Dedi Sam ve ortam tekrar sessizliğe gömüldü.
Neredeyse hiç uyumamıştık ve benim başım ağrıdan çatlamak üzereydi. Göz kapaklarım yorgunluktan kapanıyordu ama ben onları zorla açık tutmaya çalışıyordum.
"Acaba içindeki diğer canlı derken neyi kast ediyordu?"
Dedi Jeremy ve sessizlik yeniden bozuldu.
"Bilmiyorum ama şöyle diyor-"
"Tamam bu kadar yeter, bu konuyu kapatalım. "Dedi Sam.
"Ben biraz hava almaya çıkacağım."
Oturduğum yerden kalktım ve kapıya yöneldim. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Temiz hava belki iyi gelirdi. Ve biraz sessizlik.
Dün gece ateş yaktığımız yere geldim. Ve ateşin etrafında oturmak için koyduğumuz odunlardan birine oturdum. Burası tam evin önündeydi.
Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Bir günde hayatım mahvolmuştu. En yakın arkadaşım gitmişti, ve burada daha yeni tanıdığım altı tane erkekle kısılı kalmıştım.
Arkamdan gelen bir ses duydum. Biri bana doğru yaklaşıyordu. Ama kim olduğuna bakamayacak kadar yorgundum.
O kişi geldi ve yanıma oturdu. Başımı ona doğru çevirdim. Ve gece kadar siyah gözlerle karşı karşıya geldim. O kişi James'ti.

---------------------------------------

DolunayWhere stories live. Discover now