8

5.4K 280 5
                                    

"Hadi ama Mac, bu kadar zor olmamalı." Diye dalga geçti Casey.
Mac ateş yakmaya çalışıyordu ama pek başarılı olduğu söylenemezdi.
"Sesini keser misin Casey!"
Onların bu halleri beni güldürüyordu.
"Hadi hadi hadi," diye fısıldadı Mac. Kumral saçları gözlerini kapatıyordu.
"Evet!" Diye bağırdı Mac. Sonunda ateşi yakmayı başarmıştı.
Casey ise kahkahayla Mac'e gülüyor ve alkışlıyordu.
Buradaki ikinci günüm de sona ermek üzereydi. Daha çok kısa bir süre geçmesine rağmen buraya alışmaya başlamıştım. Kendimi ait olduğum yerde gibi, ilk defa evimde gibi hissediyordum.
Ama benim bir hayatım vardı. Ondan öylece vazgeçemezdim.
Bir üniversitede okuyordum ve yurtta kalıyordum. İşte ben buydum. En yakın arkadaşımla tartışıp kaçmıştım. Hiç kimse veya ne için değilse de onun için geri dönmeliydim. Kim bilir şimdi beni ne kadar merak etmişti?
Ona kötü davrandığım için kendimi çok pişman hissediyordum. Böyle bir tepki vermemeliydim.
Bana bu kadar macera yeterdi, gidip Luna'yı bulmalıydım. Peki ya sonra ne yapacaktım? Yurt binası yıkılıyordu. Bu yüzden de gidecek hiçbir yerim kalmamış oluyordu.
Kafam fazlasıyla karışıktı. Ama bir karar vermem gerekiyordu. Ve bu kararı vermiştim, geri dönecektim. Ben normal bir insan olarak normal hayatıma geri dönmek istiyordum. Ve bir daha da kurtlarla ilgili bir şey duymamak. Sanki buraya hiç gelmemişim gibi, James'i hiç görmemiş gibi.
Bu gece buradan gidecektim. Başka çarem yoktu.

Ateşin etrafında yemek yedikten sonra herkes odalarına dağılmıştı. Ormanın soğuk havasına tamamen gece çökmüştü.
Herkes yatmaya giderken ben biraz daha oturacağımı söylemiştim. Ve şimdi tamamen yalnızdım.
Yavaşça yerimden kalktım ve orman evine son bir kez baktım. Aslında buradan ayrılmak istemiyordum. Onlara gerçekten alışmaya başlamıştım. Ama muhtemelen iki gündür beni arayan bir arkadaşım vardı. Her ne kadar buradan taşınıyor olsa da ona en azından doğru düzgün bir şekilde veda etmeliydim.
Sessiz ve küçük adımlarla evden uzaklaşmaya başladım. Yürümeye devam ettim, kimse beni fark etmemişti.
Ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye devam ettim. Hava gece olunca soğumuştu. Ama benim durmaya niyetim yoktu.
"Gitme."
Bir ses kafamın içinde çınladı. Bu ses de neydi?
Kalbimin atışları bir anda hızlanmıştı. Etrafta biri var mı diye baktım ama kimse yoktu. Aslında karanlıktan fazla bir şey gözükmüyordu. Ama hiç ses yoktu.
Başım patlayacakmış gibi hissediyordum. Yanlış duyduğumu düşünerek yürümeye devam ettim. Artık kendi kendime sesler mi duymaya başlıyordum acaba?
Ne yöne gittiğime hakkında hiç bir fikrim yoktu. Etrafım tamamen ağaçlarla çevriliydi ve her yer aynı gibi gözüküyordu.
"Geri dön."
Yine aynı sesti. Olduğum yerde donakalmıştım. Yanlış duymuyordum. Kafamın içindeki bir ses bana geri dönmemi söylüyordu.
Başıma yine bir ağrı girdi ve iki elimi de başıma koydum.
"Ne oluyor yaa?" Diye mızmızlandım. Sesin kime veya neye ait olabileceğini düşünürken arkamdan gelen bir hışırtı duydum. Bu seferki kafamın içinde değildi. Bu ses gerçekti.
"Kim var orada?"
Etrafımda döndüm ama hiç bir şey gözükmüyordu.
Sanırım biri bana doğru yaklaşıyordu. Bir dalın ezilme sesini duydum.
"Kim var orada?"
Tekrar seslendim ama yine cevap gelmedi.
Bir ses daha duydum. Gittikçe yaklaşıyordu. Adımlarını daha net duymaya başlamıştım. Kalbim yerinden fırlamak üzereydi. Bu saatte bu ormanda kim olabilirdi ki?
Korkuyordum, başım dönüyordu ve ne yapacağımı bilmeden orada öylece dikiliyordum. Bir iki adım geriledim.
"Letha?" Bir anda beklemediğim bir ses duydum. Bu sesi tanıyordum.
"James?"
Bu ses James'e aitti. Bu saatte ne yapıyoru o şimdi burada?
Bana doğru iyice yaklaştığını hissettim ve sonunda siyah gözleriyle göz göze geldim.
"Letha, bu saate burada ne işin var?"
Ne cevap verecektim ben şimdi, buradan kaçıyordum mu diyecektim?
"James, ben burada kalamam. Yani ben eski sıradan hayatıma geri dönmek istiyorum. Bu yüzden gidiyordum. "
Doğruları söylemek zorundaydım. Bunu bilmeliydi.
"Bu saatte mi?"
"Evet." Yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Neyse ki karanlıktan gözükme imkanı yoktu.
James'i görünce biraz rahatlamıştım ama aklımda hala bir soru vardı. Bana gitmememi söyleyen ses neydi? James'e ait değildi. Tanıdığım herhangi başka birine ait olan bir ses de değildi.
"Peki sen burada ne yapıyorsun?"
"Uykum kaçtı. Ben de temiz hava almak için çıktım ama sonra bir ses duydum. Takip ettim ve seni buldum."
Dedi James. Anlaşılan ne kadar sessiz olmaya çalışsam da beni duyabilmişti.
"Letha, buradan gidemezsin. Ne kadar zor olduğunu biliyorum ama artık sıradan hayatın eskide kaldı. Sen artık bu sürünün bir üyesisin. Ve geri dönemezsin. Eğer kendini kontrol edemezsen birilerine zarar verebilirsin."
Haklıydı. Artık geri dönemezdim. Zaten gidecek bir yerim, bir ailem de yoktu. Yine de her ne kadar gitmek istesem de James'i bir kere daha gördükten sonra gitmem imkansızdı. Yeni hayatıma alışmak zorundaydım.
"Hadi şimdi geri dönelim." Dedi James ve eve doğru yürümeye başladı. Ben de onu takip ettim. İkimizin de ayak seslerinden başka bir şey duyulmuyordu.
"Bir şey sorabilir miyim?"
"Sor" dedi James.
"Sen gelmeden önce kafamın içinde bir ses duydum. Ve o ses bana gitmememi söyledi. Ama etrafta kimde yoktu. Sanki kafamın içinde biri konuşuyordu."
James durdu ve bana döndü.
"Ses mi, bu saatte kimse burada olamaz."
"Evet, kimse yoktu zaten."
James olduğu yerde durmaya ve düşünmeye devam etti. Yüzü bir anda endişeli bir hal almıştı.
"Bu mümkün olabilir mi?" Dedi James kendi kendine.

---------------------------------------

DolunayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin