2

9.3K 325 15
                                    


Haftanın ikinci günü yine sabah erkenden kalktım ve yüzümü yıkayıp üzerime birşeyler geçirdim. Luna bugün yine okula geç gelecekti. Bu yüzden onu odada bırakıp dışarı çıktım. Tabiki de kulaklıklar kulağımdaydı. Tam şarkıya kendimi kaptırmış ana binaya doğru yürürken ayağım kaldırımdaki taşa takıldı ve yere kapaklandım. Dizlerimin üzerine düşmüştüm ve açıkçası canım acımıştı.
Yüzümü buruşturdum ve kendi kendime söylendim. Ne kadar da sakardım.
"Yine mi yaa!"
Ayağa kalkmak için hamle yapmaya hazırlanırken birinin yanıma geldiğini hissettim.
"Sen iyi misin?" Dedi yabancı biri. Onun kim olduğunu bilmeden başımı sesin geldiği tarafa çevirdim. Ve işte onu gördüm. Kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Sanki zaman durmuş gibi herşey çok yavaş ilerliyordu. Başımı kaldırdığım anda simsiyah gözlerle karşılaşmıştım. Daha önce bu kadar derin ve büyüleyici bir göz görmemiştim. Saçları dağınık ve gözleriyle aynı renkte,yani siyahtı. Teninde bir tane pürüz bile yoktu. Gözlerimi ondan ayıramıyorum.
"Hey,iyi misin?"diye dediğini tekrarladı. İlk başta ne dediğini duymamıştım bile. Sadece büyülenmiştim.
Sonra içimden bir ses " Ne yapıyorsun kendine gel!" dedi.
"Ah evet iyiyim, ayağım taşa takıldı sadece." Dedim ama kelimeler ağzımdan o kadar zor dökülmüştü ki.
Elini bana doğru uzattı. Bu sırada hala gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu. Elimi ona doğru uzattım ve benim için uzattığı elini tuttum. Teni gerçekten çok sıcak ve yumuşaktı. Kalkmama yardım etti ardından da üzerimdeki tozları temizlememe.
Fakat şu an tek düşünebildiğim beni nereden bulduğuydu. Eminim ki üniversitede böyle biri olsa çoktan görmüş olurdum.
"Bir dahaki sefere daha dikkatli ol" dedi. Ardından da dünyadaki en büyüleyici gülümsemeyle uzaklaşmaya başladı.
"Teşekkürler." Dedim ama sesim o kadar kısık çıkmıştı ki duymadığına emindim.
Onun uzaklaşmasını izlerken içimdeki ses onunla gitmemi ve onu takip etmemi söylüyordu. Bu his o kadar güçlüydü ki az kalsın yenik düşüp sesi dinleyecektim. Ama hayır, böyle bir şey yapmayacaktım. Daha kim olduğunu bile bilmiyordum.
Kendime gelmeye çalıştım ve okula doğru yürümeye devam ettim.  Fakat aklımdan çıkaramadığım tek bir soru vardı,
"Kimdi o?"

Derse yetişmiştim. Ama bir türlü derse odaklanamıyordum. Aklımda bir tek "o" vardı. Tek bildiğim bundan kimseye bahsetmeyecek olmamdı, Luna'ya bile. Belki ona sonra söylerdim ama şimdilik bunu sadece benim bilmem en iyisiydi. Aklımda bir sürü soru vardı ve ben önce onları cevaplamalıydım.
Nereden geliyordu, kimdi ve niye onu aklımdan çıkaramıyordum?

Günü zar zor bitirdikten sonra yurttaki odama dönmüştüm. Geldiğimde Luna çoktan odaya gelmiş beni bekliyordu. Hemen üzerimi değiştirdim ve rahat bir şeyler giydim. Luna ise koltuğa oturmuş kitabını okuyordu. Bende kendimi yumuşak yatağımın kollarına bıraktım. Bugün yorucu bir gün olmuştu.
Bir süre odaya sessizlik hakimdi. Ama sonunda sessizliği benim sesim bozdu.
"Luna sana bir şey sorabilir miyim?"
Yaklaşık on dakikadır bunu kafamda planlıyordum.
"Sor."
Konuya nasıl gireceğimi bilmesem de bir şekilde başlamalıydım. Biraz durdum. Ama sonra bir anda direk aklıma geleni söyleyiverdim.
"İlk görüşte aşka inanır mısın?"
Luna'nın böyle bir soru beklemediği belliydi. Kitabını yavaşça kapattı ve sehpaya koydu.
Biraz düşündükten sonra cevap verdi.
"Gerçeği söylersem, aslında çok da değil?"
"Neden?"
"Yani sonuçta hiç tanımadığım birisine nasıl bir anda aşık olabilirsin ki?" Dedi ve gülümsedi.
Ama biraz sonra yüz ifademi görünce devam etti.
"Ama bilmiyorum, belki de olabilir." Dedi ve kitabına geri döndü.
"Sen neden böyle bir şey sordun ki?"
Bunu soracağını hiç düşünmemiştim açıkçası.
"Hiç, öylesine sordum." Dedim ama Luna'nın buna inandığını pek düşünmüyordum.
Tekrar düşüncelere daldım ve sabahki olaya geri döndüm. Ve evet, ben ne hissettiğimi biliyordum. Sadece bir kere ve saniyelik gördüğüm bu adama aşık olmuştum.

---------------------------------------

DolunayWhere stories live. Discover now