30

2.2K 129 12
                                    



Hala gerçek olduğuna inanamıyordum. Sonunda kavuşmuştum ona, onu görmeyeli o kadar çok zaman olmuştu ki.
Dakikalar boyunca James'in sıcak bedenine sarılı kalmıştım. Bu an hiç bitmesin istemiştim. Özellikle de onun öldüğünü düşündükten ve o korkuyu yaşadıktan sonra.
James bana sarılmayı bırakıp biraz geri çekildi. Gece kadar siyah gözleriyle beni baştan aşağı inceledi.
"Bu nasıl oldu?"
James hala o kadar şaşkındı ki sesi titreyerek ve zor çıkıyordu. Gerçekten karşısında duruyor olduğumu anlamak için bana tekrar tekrar bakıyordu.
Cevap vermedim, sadece onun siyah gözlerine bakmaya devam ettim.
"Gözlerin..."
Dedi James yavaşça elini yüzüme doğru uzatarak. Elini yanağımda gezdirdi.
"Çok soğuksun."
James'in eline uzandım ve elini tuttum.
"Biliyorum." Dedim mırıldanarak ve gözlerimi kaçırarak.
Şu an tek korktuğum şey James'in bir daha bana aynı gözle bakmayabilecek olmasıydı. Sonuçta ben değişmiştim, ve artık aynı zamanda da bir vampirdim. Ya beni eskisi gibi sevmezse, ne yapardım ben?
"Letha, bana bak."
James yüzümü ellerinin arasına aldı ve yaşların çoktan akmaya başladığı kırmızı gözlerime baktı.
"Sen bunlar umurumda mı sanıyorsun, Letha sen şu an buradasın. Yani gerçekten buradasın, ben başka ne isteyebilirim ki."
James sanki aklımı okumuş gibi tüm korkularımı giderince içim rahatlamıştı.
James'in dudaklarına ulaştım ve uzun bir zamanın sonunda tekrardan buluşmalarına izin verdim.

O an hiç bitmesin isterdim, ama aklıma buraya ne için geldiğim gelince bir anda geri çekildim.
Diğerlerini tamamen unuttuğumu fark edince yanaklarımın kızardığını hissetmiştim.
"Biz bekleriz ya siz devam edin."
Diye bağırdı Casey.
Hepsinin yüzünde aynı şaşkın ifade vardı, herkes bana bakıyordu ve nasıl burada olduğumu anlamaya çalışıyordu.
James'in yanından uzaklaştım ve diğer kafeslerin önüne geçtim.
"Farkındayım, burada nasıl olduğumu merak ediyorsunuz ama sorulara geçmeden önce lütfen şuradan bir an önce çıkalım."
Dedim gülümseyerek. Hepsini o kadar çok özlemiştim ki.
Hepsi hala daha şoku atlatamamış şekilde kafalarını salladılar.

Nikolas'ın kaçarken cebinden düşürdüğü anahtarları elime aldım ve en baştaki kafesten başlayarak hepsinin kapısını açtım.
"Sen-sen nasıl geldin Letha?" Dur sordu Sam kafesin kapısını açınca.
"Sonra anlatırım." Diyerek şimdilik geçiştirdim.
Ama Sam devam etti.
"Seni ne kadar özledik anlatamam." Dedi Sam ve bana sıkıca sarıldı.
"Ben de sizi çok özledim."
Casey daha fazla bekleyemedi ve Sam'i ittirerek bu seferde o sarılmaya geldi. Sarılırken beni az daha boğuyordu.
"Casey- nefes alamıyorum."
Dedim o hala bana sarılırken. Ardından Casey geri çekildi.
"Gerçekten sen olduğundan emin olmalıydım."
Dedi gülerek.

Tüm kafeslerin kapısını açmıştım, ama sanki biri eksikti. Sam, Mac, Casey ve James buradaydı. Peki Jeremy neredeydi?

"James, Jeremy nerede?"
Diye sordum tekrar James'in yanına giderken.
James bu sorunun ardından donup kaldı ve hiçbir şey söylemedi.
Diğerlerine döndüğümde onlar da başka başka yerlere bakıyor ve bir şey söyleyemiyorlardı.
"James?"
Hiç kimse bir şey söylemeyince bir şey olduğunu anlamıştım. İçimden ne olur başka bir yerde falan olsun diye geçirdim.
Ama diğerlerinin yüzü herşeyi anlatıyordu. Hepsinin başı ve gözleri yere bakıyordu.
"Ö-ö-öldü mü?"
Dedim titreyerek.
James'in gözünden bir damla yaş süzülürken başını salladı.
Gözlerimi acıyla kapattım, Jeremy, ölmüş olamazdı. O James'in en yakın arkadaşıydı, aynı zamanda benimde.
Yetişememiştim, daha erken gelseydim belki de Jeremy hala yaşıyor olacaktı. Hatta en başta sürü Nikolas'tan beni kurtarmak için gelmeselerdi Harley'de hala hayatta olacaktı. Hepsi benim suçumdu. Ben onların hiçbirini hak etmiyordum. Bu sürüye geldiğim günden beri kargaşa, tehlike ve ölümden başka bir şey getirmemiştim.

DolunayOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz