20

2.9K 143 27
                                    



"Kendi kendine mi iyileşti yani?"
Diye sordu Sam.
"Evet, bir anda oldu."
"Ama nasıl, kurtların böyle bir iyileşme gücü yok. Evet, normal insanlara göre daha hızlı ama bu kadar da değil." Dedi Mac.
"Belki de sadece tesadüftür." Dedi Casey araya girerek.
"Anlamanın tek yolu var." Dedi Sam ve oturduğu koltuktan kalkıp mutfağa gitti.
James'le birbirimize baktık. İkimiz de ne demek istediğini anlamamıştık.
Çok kısa bir sürenin ardından Sam elinde bir bıçakla geri döndü.
"Anlamanın tek yolu, deneyip görmek değil mi?" Dedi Sam.
Sam elindeki bıçağın ucuyla herkesin elini çok küçük bir şekilde kesmişti. Herkes birbirine bakıyordu. Kimseninki iyileşmiyordu. Fakat benimki saniyeler sonra kapanmaya başlamıştı.
"İyileşti." Dedi Sam şaşkınlık içinde.

Sessizlik içinde geçen birkaç dakikadan sonra Sam tekrar konuşmaya başladı.
"Bu konuyu sonra düşünürüz, şimdi düşünmemiz gereken ciddi bir problemimiz var. Avcının bir süre izini sürdük, ama sonra kaybettik. Yakında yanında başka birileriyle de geri dönecektir. Eve bir kurt olmadıkları için yaklaşamazlar, veya bulamazlar fakat avlanırken bize büyük bir problem olabilirler. Letha'ya ne yaptıklarını gördük. Burası artık güvenli değil, burada daha fazla kalamayız."
"Nasıl yani, nereye gideceğiz?" Diye sordum.
Burası bizim tek evimizdi, en azından ben öyle biliyordum.
"Diğer eve gitmek zorundayız."
"Diğer ev derken?"
"Böyle durumlar için birkaç yerde evlerimiz var. Uzun zamandır yer değiştirmemiştik. Ama şimdi buradan gitmek zorundayız."
Dedi Sam.
"Bu hafta eşyalarımızı toparlayalım, hafta sonu da yeni eve gideriz. Herkese iyi geceler."
Diye devam etti Sam ve yukarı kata çıktı.
Diğerlerine döndüm.
"Peki bu ev nerede?"
"Aslında çok uzak değil, yan kasabadaki ormanda." Dedi James.

"Letha, tüm eşyalarını aldın mı?" Diye bağırdı James kendi odasından.
"Evet, neredeyse hazırım."
James odanın kapısını açtı ve içeri geldi. Bavulumun fermuarını çekip ona döndüm.
"Burayı özleyeceğim." Dedim kollarımı James'in boynuna dolayarak.
"Bende, ama sonuçta yine hep beraber olacağız."Dedi James ve gülümsedi.
Bende gülümsedim ama açıkçası buradan uzaklaşmak istemiyordum. Tüm güzel anılarım buradaydı.
James yüzümü ellerinin arasına aldı.
"Herşey yokuna girecek, merak etme." Dedi ve dudağıma bir öpücük kondurdu.
"Hadi gidelim."

James hem kendisinin hem de benim eşyalarımla dolu olan bavulları aldı ve arabanın bagajına yerleştirdi. Arabaya nasıl sığacaktık bilmiyordum, çok geniş bir arabaydı ama yine de muhtemelen sığmayacaktık. Bu yüzden Mac ve Jeremy şimdilik burada sığmayan eşyalarla kalacaklardı. Biz gittikten sonra Sam geri dönüp onları da alacaktı.
"Yeni bir maceraya hazır mıyız millet!!" Diye bağırdı Casey.
Bunun ardından herkes gülerek arabaya bindi. En sona ben kalmıştım. Arabanın kapısını açtım ve eve son bir kez baktıktan sonra arabaya bindim.
Sam arabayı çalıştırdı ve hareket etmeye başladık. Ağaçların arasından geçerken burada yaşadığımız herşey gözümün önünden bir film şeridi gibi geçiyordu.
Ormandan çıktık ve şehirden yolunuza devam ettik. Üniversitenin yanından geçiyorduk, yurttan ise geriye hiçbir şey kalmamıştı. Luna ile yaşadığım tüm anılar ile birlikte yıkılmıştı. Buranın önünden geçerken gözümden bir damla yaş yanağıma doğru aktı.
Arabada kimse konuşmuyordu, herkes benim gibi düşüncelere dalmıştı. Eminim ki kimse alıştığımız yerden ayrılıp yeni bir eve gitmek istemezdi, ama gitmek zorundaydık.
"Gelmek üzereyiz." Dedi Sam.
Herkes oturduğu yerde dikleşti ve etrafı daha dikkatli incelemeye başladı. Burası çok büyük bir kasaba değildi. Ama söylediklerine göre ormanı çok büyüktü.
Kasabanın içinden geçtikten sonra  ormanın girişine gelmiştik.
Yol çok düzgün değildi, küçük taşlı bir yoldu.
Sonunda uzakta ahşaptan bir ev görüldü. Aynı önceki eve benziyordu. Neredeyse dışarıdan görünüşleri aynıydı. Orman da benzer gözüküyordu. Evin etrafında açık bir alan vardı, bu alanı da ağaçlar çevreliyordu. Evin önünde oturacak ve ateş yakabileceğimiz bir yer vardı.
Sam arabayı evin önüne park etti. Herkes sırayla indi ve etrafı incelemeye başladı.
"Buraya gelmeyeli uzun zaman olmuştu." Dedi Sam.
"Daha önce burada kaldınız mı?"
"Kısa bir süreliğine sadece ben ve Mac kaldık. O zamanlar sadece ikimizdik. "
Eve doğru yürümeye başladık. Sam cebinden evin anahtarını çıkardı ve kapıyı açtı. Herkes etrafına bakarak içeri girdi. Evdeki eşyalar diğeriyle benzerdi, sadece biraz tozluydular. Giriş katında büyük bir salon, mutfak ve bir banyo vardı. Yatak odaları yukarı kattaydı.
Yukarı kata çıktık ve herkes odasını seçti. Bu sefer James'in odası benimkinin tam yanındaydı.
Herkes odalara bakarken Sam, Jeremy ve Mac'i almak için geri döndü.

İlk günümüz eşyalarımızı yerleştirerek ve evi temizleyerek geçmişti. Akşam her zaman olduğu gibi ateş yakıp dışarıda yemek yedik. Bugün hepimiz için zor ve yorucu bir gün olmuştu. Saat geç olunca herkes tek tek odalarına dağılmaya başladı. Oturmaya devam eden bir tek ben ve James kalmıştık. Başımı onun göğüsüne yaslamıştım. Ateşin rüzgarla dans edişini izliyordum.
Orman sessiz ve huzurluydu. Birkaç tane kuşun ötmesi dışında derin bir sessizlik vardı.
James başını bana doğru çevirdi, dudaklarımız birbirine değmek üzereydi. Gözlerimin içine bakmaya devam etti. Bende gözlerim kapatıp dudaklarımızı buluşturdum. Kalp atışım bir anda hızlanmıştı, bütün vücudumda kelebekler uçuyormuş gibi hissediyordum. James bana karşılık verdi ve beni öpmeye devam etti.
Sonra durdu ve biraz geri çekildi. Sonra gözlerime bakmaya devam ederek sırıttı. Ve tek bir hamlede beni kucağına aldı ve ayağa kalktı.
"James!" Diye bağırdım ve güldüm. Ve omzuna yumuşakça vurdum. James ise gülmeye devam ediyordu.
Beni eve kadar böyle taşıdı, sonra odanın girişinde yere indirdi. Ellerini belime doladı, ben de onun boynuna. Ardından beni tekrar öpmeye başladı.
James'in odasına girmiştik, kapıyı girdikten sonra arkamızdan kapattım.
Onu öpmeye devam ederken yavaşça yatağa sırt üstü uzandım. Gece boyunca James'i öpmeye devam ettim. Ne zaman uyuya kaldığımı hatırlamıyordum.

Gözlerimi kırpıştırarak açtım. Perdenin arasından gelen ışık gözlerimi kamaştırıyordu. Yatakta yavaşça diğer tarafa döndüm ve James'le burun buruna geldim. Hala uyuyordu, onu uyandırmadan yavaşça yataktan kalktım. Etrafa fırlattığım kıyafetlerimi yerden aldım ve üzerime geçirdim.
"Günaydın."diye bir ses duyunca irkilmiştim.
"Günaydın." Dedim ve James'e doğru döndüm.
O da giyindikten sonra beraber aşağı kata indik.
Herkes dışarıdaydı. Ama Casey bana tuzak kurmakla meşguldü.
Tam mutfağa gidecekken bir anda önüme fırladı.
"Günaydınnn!"
Bir anda önüme fırlayınca kokmuştum.
"Sana da günaydın Casey."
Dedim gözlerimi devirerek.

Kahvaltı ettikten sonra öğlene kadar oturduk. Akşamüstü ise ava çıkmaya ve yeni ormanı keşfetmeye karar vermiştik.

Siyah postuma dönüştükten sonra James'le kuzeye doğru ilerlemeye başladık. Diğer herkes de farklı yönlere dağılmıştı.
Ormanda yeni birçok koku vardı. Avlanırken hala daha kendimi kontrol edemiyordum. Bir av görünce kendimi kaybediyordum ve bir canavara dönüşüyordum. Bazen avımı öldürdükten sonra James'e bile saldırmaya çalışıyordum.
Bugün bir tilki ailesi bulmuştuk. Bu ormanda yırtıcı havyanlar çoğunluktaydı. Tilkiler ve domuzları çoğunluktaydı.
Bugün karşımızdan dört tane tilki vardı.
İlk önce James avlanmış ve karnını doyurmuştu. Şimdi sıra bendeydi.
Tilkileri tek tek gözden geçirdim. Acaba hangisini hedef alsaydım?
En büyük olanına odaklandım ve saldırmak için hazırlandım. Tam harekete geçmeye hazırlanırken yine aynı şey oldu, kontrolü kaybettim. O an kendim olmaktan çıkmıştım. Sanki başka biri beni kontrol ediyordu, ve tek istediği şey kandı. Bir ses duyunca hemen dişlerimi göstererek o tarafa döndüm.
"Letha, benim James."
James'in sesini duyunca gözlerimin önündeki perde kalkmıştı. Tekrar kontrolü sağlamıştım.
"James?"
"Buradayım. Sanırım bu işte iyice kendini aştın."
James böyle diyince ne demek istediğini anlamamıştım. Ama sonra etrafıma baktım. Yerde dört tane tilki kan içinde ve boğazları parçalanmış bir şekilde duruyordu. Bunu ben mi yapmıştım? Şaşkınlık içinde tilkilere baktım. Ve akan kanı ve eti görünce tekrar gözümün önüne bir perde indi ve avımı yemeye koyuldum.

---------------------------------------

DolunayOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz