4

6.5K 306 9
                                    


Koridorlarda koşmaya devam ediyordum. Birilerine çarpıyordum ama umursamadan devam ediyordum. Nereye gidiyordum ben?
Şu an sadece içimdeki sesi dinliyordum. İçimdeki bu ses beni okulun arkasındaki ormana doğru sürüklüyordu. Ve oraya gitmemi söylüyordu. Bu his o kadar güçlüydü ki engel olamıyordum. Şu an resmen beni yönlendiriyordu. Ben de buna izin verdim.
Sonunda bahçedeki kapıya ulaşmıştım. Kapıyı son gücümle iterek açtım ve hem ağlamaya hem koşmaya devam ederek dışarı fırladım. Bundan sonrası tamamen ormandı. İçimdeki tuhaf ses daha derine gitmemi söylüyordu. Adeta beni oraya çekiyordu. Ayaklarım beni daha derine götürmeye devam ediyordu. Her tarafta ağaçlar vardı ve her yer yeşildi.
Ne kadar zamandır koşuyordum bilmiyordum ama yorulmaya başlamıştım. Fakat durmadan devam ettim. Bacaklarım beni sürüklemeye devam ediyordu ama yorgunluktan isyan etmeye başlamışlardı. Daha fazla koşarsam dayanamayacaktım, durmam gerekiyordu.
Sonunda yavaşlamaya başladım ve durdum. Nefes nefese kalmıştım. Nefesin hem ağlamaya hem de nefes almaya yetmiyordu. Etrafımda ağaçlardan başka bir şey yokken ben nasıl yolumu bulup geri dönecektim?

Etrafıma baktım, her şey kararmaya başlıyordu. Sanki gözlerimin önüne siyah bir perde iniyordu. Başım dönüyordu. Ama gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum. Olduğum yerde yana doğru döndüm ve biraz ileride bir silüet gördüm. Bu bir insana aitti. Ama karanlıktı, sadece karanlık.
"Yardım edin." Diye ağzımda geveledim ama sesim çıkmıyordu.
Silüete doğru yaklaşmaya çalıştım. Ama adım attığımda gözümün önündeki siyah noktalar artmaya başladı. Arttı, arttı ve arttı. Sonunda tamamen siyah oldu. Bundan sonra ne olduğunu bilmiyordum. Tek hatırladığım siyah silüetin bana doğru hızla geldiğiydi.

"Sanırım uyanıyor." Dedi bir ses. Bu tanımadığım, yabancı bir sesti ve sanki çok uzaktan geliyordu.
Gözlerimi henüz açamıyordum ama bilincin yerine gelmeye başlıyordu.
"Burayı nereden bulabildi?" Dedi bir başka ses.
"Belki o da bir kurttur."
"Bu imkansız."
Aralarındaki konuşmayı duyabiliyordum ama henüz hareket edemiyordum. Ne hakkında konuşuyorlardı ki? Hiç bir anlam verememiştim.
Bilincim biraz daha yerine gelince bir yatakta olduğumu anladım. Etrafımda birilerini hissedebiliyordum.
Gözlerimi kırpıştırarak yavaşça açmaya başladım. Her şey çok bulanıktı ama giderek netleşiyordu. Elimle gözlerimi ovuşturdum ve tekrar etrafa baktığımda tek görebildiğim 4 tane erkeğin meraklı gözlerle bana baktığıydı.
"Tekrar aramıza hoş geldin." Dedi bir tanesi.
"Siz kimsiniz?!"
Hala yatakta yatıyordum ve kendimi kamyon çarpmış gibi hissediyordum.
"Ben Casey , bunlar da Sam, Mac ve Harley."
Yatakta doğruldum ve oturur pozisyona geçtim.
"Neredeyim ben?"
Bu sorunun cevabını henüz alamamıştım. Bu sırada etrafı biraz inceledim. Bir koltuk vardı ve bir masa ve iki tane sandalye. Duvarlar ahşaptandı, buradan evin bir ahşap ev olduğunu anlamıştım. Aynı bir orman evi gibiydi. Muhtemelen öyleydi zaten çünkü en son hatırladığım ormanın içinde bayıldığımdı.
"Şu an bizim evimizdesin. Ama benim de sana bir sorum var burayı nereden buldun?" Dedi bir tanesi. Sanırım o Sam'di. Aralarında en olgun ve büyük olan o gibiydi. Ama bence hepsi benim yaşlarımdalardı. Bir tek Casey onlardan biraz daha küçük gözüküyordu ve gerçekten çok neşeliydi. Kahverengi gözleri ışıl ışıl parlıyordu.
"Ben, ben- bilmiyorum. Tek bildiğim buraya yakın olan, yani sanırım, bir üniversiteden geldim ve gözlerimi açtığımda buradaydım."
"Üniversite mi, buralarda okul mu var?" Diye sordu Casey.
"Evet, yani oradan çıktım ve koşarak ormana daldım."
Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sadece şu an olanları anlamaya çalışıyordum.
"Neden koşuyordun ki?"Diye sordu başka bir tanesi. Çok güzel masmavi gözleri vardı. Saçları kumraldı.
"Uzun hikaye, ve ayrıca bu sizi ilgilendirmez. Bir de siz gerçekten tam olarak kimsiniz ya?" Dedim ama onlar bana cevap vermeden birbirlerine döndüler ve kendi aralarında konuşmaya başladılar. Boş bakışlarla onları izlemeye devam ettim. Konuşmalarının bir kısmını duyabiliyordum.
"Burayı bulmuşsa o da sürüden demektir." Dedi Sam.
"Ama, ama bu daha önce olmamıştı ve şimdi siz bana tanımadığımız bir kızın sürüden mi olduğunu söylüyorsunuz?" Dedi mavi gözlü olan.
"Sakin ol Mac. Yakında onun bir kurt olup olmadığını öğreneceğiz zaten."
Bu cümleden sonra mavi gözlü çocuğun adının Mac olduğunu öğrenmiştim.
Ama neden bahsediyorlardı? Kurt, sürü. Neler oluyordu?
"Bir dakika- bir dakika, kurt mu?" Diye sordum ve hepsi bir anda bana döndü. Bana ne diyeceklerini düşünüp birbirlerine bakarken odanın kapısının açılma sesini duydum. Ayak seslerinden gelenlerin iki kişi olduğunu tahmin ediyordum. Kaç kişiydi bunlar böyle?
"Ahh, bir bu ikisi eksikti." Dedi Casey yarı dalga geçerek.
"Casey!" Diye uyardı onu Sam ve gözlerini devirdi.
Bu sırada kapı tamamen açıldı ve içeri iki kişi girdi. İkisi de siyah saçlıydı. Henüz yüzlerini tam olarak görememiştim. Çünkü arkaları dönüktü.
Sonunda bir tanesi bana doğru döndü. Ve işte o an çok tanıdık gelen bir çift siyah gözle göz göze geldim.

---------------------------------------

DolunayWhere stories live. Discover now