10- Kurtuluş Bileti

En başından başla
                                    

Kaşlarını çattı. "Ne demek öyle değil? Şu haline bak!" Ardından Jennie'nin varlığını yeni fark etmiş gibi arkama doğru bir bakış attı ve kolumdan tutup çekiştirmeye başladı. Rosé kolumdan çekiştirirken diğer kolumdan da Jennie tuttu. "Vaktimiz yok," dediğinde yüzüne baktım. Yüzünde daha önce hiç bu kadar katı bir ifade gördüğümü hatırlamıyordum.

Rosé kaşlarını daha çok çattı ve kolumdaki elini sıkılaştırdı. "Vaktin beni ilgilendirmiyor." Jennie komik bir şey söylemiş gibi ruhsuz bir şekilde gülümsedi ve devam etti. "Vaktim değil. Vaktimiz."

Rosé başka yere gitmemize gerek kalmadan gözlerime bakıp konuştu. "Ne saçmalıyor bu kız? Burada neler dönüyor?!"

Jennie kolumdan tutup öyle bir çekti ki Rosé'nin elleri kolumdan ayrıldı ve tamamen Jennie'nin arkasına savruldum. "Bu kadar merak ediyorsan başka zaman anlatır ama şu anda sırası değil." Ardından sert bakışlarını bana çevirdi. "Vaktimiz yok dedim, Jimin."

"Bana burada neler döndüğünü anlatmadan gidemezsiniz." Jennie sakinleşmek ister gibi gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve neredeyse sadece benim duyabileceğim bir şekilde sessizce söylendi. "Aklından zoru mu var bu kızın?"

Sessiz olması için Jennie'nin kolunu dürttüm. Burada saçma sapan bir kavga çıkması an meselesiydi. Rosé'ye en çaresiz bakışlarımdan yolladım. "Rosie gerçekten bir an önce gitmemiz gerekiyor."

Taehyung'un sinirli sesi kulaklığımdan yayılıyordu. "Tanrı aşkına, ne haltlar dönüyor orada? Hala çıkamadınız mı?"

"Rosé hanımefendinin yüksek müsaadesini bekliyoruz çıkmak için," diye mırıldandı Jennie, Taehyung'a yanıt olarak. Karşılığında Taehyung bize en sıkılmışından bir homurdanma bahşetti.

Rosé dişleri arasından konuşmuştu. Her sinirlendiğinde böyle konuşma huyu vardı. "Ne işlere karıştın, Jimin?"

Derin bir nefes aldım. Rosé'yi az da olsa tanıyorsam vaktinde buradan çıkmamıza asla müsaade etmeyecekti. Sanırım tek bir yol biliyordum. Riskli olsa da tek bir yol...

"Rosé kaçırıyorum seni."

"Ne?" Rosé hayretle kaşlarını kaldırdı.

Jennie omzunu silkti. "Muhtemel aslında. Elimdeki belgeleri görüyor musun?" Jennie elindeki dosyayı havaya kaldırıp salladı. "Şirketin stajyerlere ve idollere yaptıkları yasadışı kısıtlama kayıtlarıyla dolu. Senin başına gelmediğini söyleme sakın."

Az önce Rosé'nin yüzünde bulunan cesur ifadesi silindi ve yerini boşlukta olduğunu düşünen bir kızın ifadesi aldı. Jennie Rosé'nin boşlukta olmasından yararlanıp devam etti.

"Cidden şu zamana kadar hak ettiğin muameleyi gördüğünü söyleyebilir misin?" Jennie başını yana eğdiğinde Rosé bakışlarını kaçırıyordu.

Rosé hala ikna olmuşa benzemiyordu. Hoş, stajyerdi; amacı vardı, hedefleri vardı. En önemlisi, gerçekleştirmek istediği bir hayali vardı.

Jennie, Rosé'nin ikna olmadığını fark ettiğinde devam etti. "Hayalini gerçekleştirecek tek şirket burası değil, Rosé. Şimdi buradan gitsen bile senin tek çıkış yolun burası değil. Bunu daha iyi bir şekilde yapabilirsin. Gözlerini aç ve resmin bütününe odaklan. Bazen daha iyi olması için beklemen gerekir sadece. Sabırsızca acele ettiğinde daha iyi olabilecek o fırsatı kaçırmış olursun. Sen de o fırsatı kaçırmak mı istiyorsun?"

Rosé bakışlarını yerden kaldırıp Jennie'de sabitledi. "Sen bana bir gelecek sunabileceğinden mi bahsediyorsun?" Jennie içten bir şekilde gülümsedi. Beni şaşırtmıştı ama gülümsemesi gerçekten içtendi, sıcacıktı. Rosé için aynı bir abla gibiydi, gülümsemesi.

şeytanın ağında ❧ taejin (+15)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin