40✿Sacrificium

8.3K 1K 238
                                    

Bu bölüm, Byrzz44_1903 adlı güzel okuruma ithaf edilmiştir. Bölüm başlığı için de bir diğer güzel okurum selcancingi 'ye teşekkür ederim! 🌼

Sacrificium; kurban.

Pekala, güç aktarımı denemesi yapmayı kabullenmekte bir yere kadar sıkıntı yoktu; ancak gönüllünün kim olacağı konusunda ciddi bir sıkıntı vardı. Kim deneme tahtası olarak kullanılıp ölmeyi öylesine göze almak istiyordu? Ya da kim bu sorunun cevabına olumlu yanıt vermekten hoşnutluk duyabilirdi?

"Evet, kim gönüllü olmak istiyor?" dedi Jessie. Herkes masadan kalkmış, koltuklara gelişigüzel sıralanmıştı. Jessie ve ben onların karşısında yan yana oturuyor, meraklıdan çok tedirgin bakışlarımızı yüzlerinde gezdiriyorduk. Bunun bir kurban seçmekten hiçbir farkı yok gibi görünüyordu, bu da içimde son derece kötü bir his uyandırmaya yeterliydi.

Lucas dirsekleri bükülü olacak şekilde ellerini havaya kaldırdı. "Benim, Falicia'nın, Miray'ın ve Boreas'ın gönüllü olma şansı yok." Ardından bakışlarını grubun diğer üyelerine çevirdi. "Karar sizin."

"Benim de seçme şansım yok." dedi Dominic. "Verebilecek gücüm olsa inanın tek bir saniye bile düşünmezdim ama bildiğiniz üzere, elde var sıfır."

Brian, oturduğu koltukta biraz öne kaydı. Bacaklarını hafifçe iki yana açtı ve kollarını da üzerilerine koyarak iki elinin parmaklarını birbirine kenetledi.

"Gönüllü seçiyor olsak bile akıllıca hareket etmeliyiz. Örneğin, eğer ben gönüllü olursam Dan'i de riske atarım çünkü güçlerimiz aynı ve bildiğimiz gibi birimizinki giderse diğerimiz de gücünü yitirir, bu da iki kişi kaybetmek anlamına gelebilir. Gönüllü olmak istemediğimden ya da bir kişiyi daha değersiz bulduğumdan söylemiyorum ama bir yerine iki bireyi tehlikeye atmak tek kelimeyle aptallık olur."

"Doğru." dedi Jessie. "Ayrıca benim bünyeme de iki kişiye dağılmış bir gücü aktaracak olmak daha ağır gelebilir, henüz getirilerini bilmiyoruz."

Yutkundum. Durumu en çok üstlenmesi beklenebilecek Brian elenmişti; Dan, Dominic ve Jessie'yi de listeden çıkarmak zorundaydık. Fakat geriye kalan tablo hiç iç açıcı değildi. Chris, Lydia ve Bill. İkisi grupta hala istemsizce çocuk olarak gördüğümüz kişilerdi, biriyse ayrım yapıyor gibi algılanmak istemememe rağmen işimize en çok yarayacak olandı. Chris'in gücünün artışı benim zaman yolcusu olma yolunda ilerlediğim geri dönüşün göstergesi konumundaydı, bunu gözlemlemek her açıdan işime yarıyordu. Ayrıca geleceği görebilmesine hiç olmadığımız kadar muhtaç kalacağımız günler yaklaşıyordu. Öte yandan Chris'in gücü benim zamanda yolculuk gücüme bağlıydı, ondan bunu almak benim geleceği görmemi sağlamayacaktı. Tamamen işe yaramaz olabilirdi. Gereğinden çok daha fazla riskliydi fakat bunu söylediğim takdirde yabana atıyormuş gibi görüneceğim iki çocukla karşı karşıya kalıyordum. Grubun en masum, en gönüllü olması gerekmeyen iki üyesiyle.

"Ben yaparım." dedi Bill bir anda, sanki aklımdan geçenleri okuyabilmiş gibi. Tereddütle ona baktım. Resmen içimizden hangisini feda etmemiz gerektiğine karar vermeye çalışıyorduk ve baş etmesi o kadar güç bir durumdu ki her şeyi olduğu gibi bırakmak, buradan kalkıp gitmek istiyordum. Ancak en doğru, en mantıklı karar çoktan verilmişti; bu fedakarlığı göze almak zorundaydık.

"Ne? Hayır! Eğer sen gönüllüysen ben de gönüllüyüm." dedi Lydia. Şüphesiz -özellikle Sara ve Cerelia da öldükten sonra- grupta en yakın olduğu kişi Bill'di, böyle bir tepki vermesinden daha doğal hiçbir şey yoktu. Öte yandan yeterince hassas bir karaktere sahip olması da bu halini desteklemek için yeterliydi. Onu da kaybetmek istemiyordu.

TILSIM|Aurora 2Where stories live. Discover now