35✿Hyacintho magicae(II)

9K 993 328
                                    


Hyacintho magicae.

II

Vücuduma iğneler batırılıyormuş gibi hissetmeme sebep olacak kadar rahatsız edici bir serinlik, her temasında yüzümü karıncalandıran yağmur damlaları ve varlığını unutturmayacak derecede şiddetli baş ağrısı. Tüm bunlar gözlerimi açmadan hemen önce kaşlarımı çatmamı yeterli kılan etkenlerdi. Yavaşça doğrulup etrafıma baktım. Görünüşe göre temas işe yaramıştı; Lucas da, Chris de buradaydı ve kendilerine geliyorlardı. Hatta fazladan bir artımız daha vardı, Mavi Büyü bu defa Miray'ı da yanımızda tutmaktan çekinmemişti. Yine de Falicia'yı hala saklı tutmakta ısrarcıydı.

Üçünün de kendini toparlamasını beklediğim sırada dikkatimi nerede olduğumuza vermeye çalıştım. Üzerinde oturduğum ve yağmurun her geçen dakika biraz daha ıslattığı toprak zemin, harap olmuş bir çevre, adeta terk edilmiş bir doğa... Yine tanıdık bir atmosfer. "Söylesene Mavi Büyü, bu defa neredeyiz?" diye mırıldandım. Elbette cevap gelmeyecekti.

Miray'ın "Aisley?" deyişini duyunca ona döndüm. "Nerede olduğumuza dair bir fikrin var mı?" diye devam etti, etrafa göz atarken. Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

Kaşlarını çatıp "Burası neden bu kadar..." diye söze girmişti ki kendime engel olamayıp lafını kestim. "Tanıdık diyeceksin, değil mi? Sanki daha önce gelmişiz gibi." Susup başıyla onayladı.

Ona o yanımızda değilken Lucas'la birlikte yaşadıklarımızı, Chris'in neler söylediğini ve Mavi Büyü'yü anlattığım esnada Lucas da kendine gelmişti. Bunu "Bence şimdi de başka bir filmin içinde olma ihtimalimiz çok yüksek." diyerek aramıza katılmasından anlamıştık. Gözlerimi ona çevirdim. Sol elinin işaret ve baş parmaklarını burun kemerine koymuş, birkaç saniyeliğine gözlerini kapatmıştı. Anlaşılan baş ağrısı problemi yaşayan tek kişi ben değildim.

Artık durumdan haberdar olan Miray "Peki ya onları burada nasıl bulacağız?" diye sordu ve ekledi: "Bulsak bile, öldürdüğümüz zaman düzeleceklerinden nasıl emin olacağız?"

"Bilmiyorum..." diye mırıldandım. "Ama daha önce de Lucas'a söylediğim gibi, tek şansımız bu. Denemek zorundayız."

Miray sevimlice gülümsedi ve tek elini yüzüne dayayıp gözlerini kırpıştırdı. "Öyleyse denemeye Cerelia'dan başlayabilir miyiz? Lütfen."

Tam ona baygın bakışlarımı yönlendirmeye yelteniyordum ki Chris'in sesi kulaklarıma ulaştı. "Neyi denemeye Cerelia'dan başlıyoruz? Neler oluyor?"

Lucas güldü. "Büyücümüz de nihayet aramıza döndü. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz, saygıdeğer iksir uzmanı Chris Snape?"

Chris buna karşılık yalnızca yüzünü buruşturdu ve elini saçlarına götürdü. "Neyden bahsediyorsun sen, Lucas?"

Lucas'ın ona cevap vermesine fırsat vermeden söze girdim. "İnan bana uzun hikaye, Chris. Kısaca açıklamam gerekirse bizi kurgu evrenlere hapsedebilen bir yaratığın oyunundayız ve diğerlerini de bulup buradan çıkmamız gerekiyor. Bu da tıpkı Chimeira gibi efsanevi bir yaratık ama onun kadar saldırgan ve net olmadığına emin olabilirsin. Sorun şu ki; yapmamız gereken şey kurgu evrenlerde başka bedenlere hapsolan grup arkadaşlarını kurtarmak için o sahte kimlikleri öldürmek. Birbirimize güvenmek zorundayız."

Kaşlarını çattı. "Grup arkadaşlarını mı? Tamam, durum yeterince karışık anladığım kadarıyla ama grup arkadaşlarımızı demek istediğini umuyorum, Aisley."

Gülümsedim. Bu bir kabulleniş miydi? Chris'in "Aramıza hoş geldiniz, size ve söyleyeceklerinize güveniyoruz." demesini ne çok isterdim. Onun da bana gülümseyerek karşılık vermesini beklerdim fakat tepkisi bambaşka bir şey olmuştu.

TILSIM|Aurora 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin