32✿Re-cordis

9.6K 968 362
                                    


Re-cordis; kalbi delip geçmek. Kökeni recordar kelimesinden gelir, recordar; anımsamak.

   "Resmen bir kahinim," dedi Chris, "kahin!"

  Gülümsedim. Hala nehrin kenarındaydık. Chris karşımda durmuş, benim varlığımı unutmuşçasına bir tavırla sürekli benzer cümleleri söylemekten başka hiçbir şey yapmıyordu. Geleceği görebildiğini öğrenmek ona Sara yüzünden yaşadığı hüznü, benim az önce yaptıklarımı, ondan ve gruptan saklanan onca şeyin olduğunu öğrenmiş olmasını, hatta ve hatta şu an ikimizin arasında cansız halde yerde uzanan efsanevi yaratığı bile unutturmuştu. Tek odağı kendisiydi. Az önce yaşananlar ve beraberinde getirdikleri onda devasa bir şok etkisi yaratmıştı, ki bu haksız yere olmuş da sayılmazdı.

Ellerini saçlarına götürüp parmaklarıyla onları iyice karıştırdı, çekiştirdi ve "Sen bunu biliyor muydun?" diyerek kafasını kaldırıp bana baktı bir anda. Düşünceli bir tavırla ona kısaca nasıl açıklayabileceğimi düşündüm fakat bunun mümkün olmadığını kavrayınca "Biliyor gibiydim. Yani evet ama pek de sayılmaz..." gibi saçma sapan kelimeleri ağzımda geveledim, konuşmamın iyice anlamsızlaştığını fark eder etmez ise çenemi kapatmaya karar vermiştim. Chris kaşlarını çatmış vaziyette yüzümü inceliyordu.

Dudaklarımı yalayıp kelimeleri kafamda toparlamaya çalıştım ve sonuç olarak tasarladığım en mantıklı cümleleri sıraladım. "Bak, sandığından çok daha farklı biriyim. Geleceği görebiliyorsun, belki bazı şeyleri hissedebiliyorsun ama kimsenin aslında kim olduğunu veya geçmişte neler yaşandığını bilemezsin. Sana kısaca birkaç şey söyleyeceğim, Chris. Öncelikle bilmen gereken şu ki; biz tahmin edebileceğinden çok daha önce tanışıyorduk. Lucas, Falicia, Miray, ben... Hepimiz son görevden sonra dağılan o grubun birer parçasıydık. Her şeyi anlatmayı çok istiyorum, anlatacağım da... Ama henüz zamanı değil. Senden tek istediğim bana güvenmen. Hiçbirimiz şu an bulunduğumuz yere ait değiliz ve bunu düzeltmeye çalışıyorum."

Kaşlarını daha da çatarak "Hiçbir şey anlamıyorum..." dedi ve ekledi: "Bahsettiklerin kulağa çok olanaksız geliyor."

"Biliyorum." dedim ona bir adım yaklaşırken. "Biliyorum, her şey saçma sapan zırvalıklardan ibaretmiş gibi geliyor şu an sana. Ama inan öyle değil. Bak, bilmen ve onlara göre hareket etmen gereken iki unsur var. Birincisi, bana güvenmelisin; ikincisi, ölmediğimden ben ortaya çıkana kadar kimsenin haberi olmamalı."

"İyi de neden?" diye diretti.

"Dediğim gibi, vakti gelince her şeyi anlatacağım." dedim. "Şimdi, burada az önce yaşananlar aslında hiç gerçekleşmedi, senin geleceği görebildiğin falan yok, ben de hiç burada bulunmadım, tamam mı? Diğerleri yanına ulaştığında bunları düşünerek bir şeyler uyduracaksın."

O hala afallamış halde bana bakıp söylediklerimi sindirmeye çalışırken ellerimi Himera'nın cansız bedenine doğrulttum. Onu sudan oluşan bir kapsülün içine aldım, kapsülü yavaşça havaya kaldırdım ve nehrin doğrultusunda hareket ettirdim. Nehrin hemen üstüne getirdiğimde ise havadaki kapsülü tekrar yavaşça indirdim. Ellerimi çektiğimde kapsülü oluşturan su nehrinkiyle buluştu ve Himera bir daha yüzeye geri çıkmamak adına suyun derinliklerine gömüldü. Ben onu ortadan kaldırma işlemini tamamladıktan hemen sonra ormanın içinde birtakım aydınlanmalar oldu, araba  lastiklerinin toprağı ezmesinden kaynaklanan ses kulaklarıma ulaştı.

"Diğerleri mi?" dedi Chris. "Diğerlerinin burada ne işi olsun ki?"

Onun bu sorularını duymazdan geldim. "Gitmem gerekiyor." Hızlı adımlarla geri geri ilerlerken ona son kez baktım. "Dediklerimi yap, Chris. Lütfen. Her şeyi öğrenmek istiyorsan yap. Asla onlara benden, gücünden ve yaratıktan bahsetme."

TILSIM|Aurora 2Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum