39✿Periculum

8.8K 1K 348
                                    


  ❀Periculum; risk.

Öfkeyle kabaran, hırçın dalgalar; içinde kaybolduğum okyanusun her zerreme işleyen soğukluğu, suyun kıyıdaki kayalıklara her hücum edişinde kulaklarımı dolduran ürpertici ses... Bu kasvetli mavilik, yüzeye çıkıp nefes almak için çırpındıkça beni derinliklerine daha da büyük bir arzuyla çekiyor.

Korkuyorum, korkuyu tüm kalbimle hissediyorum. Bunun belirtilerini vücudumun her yerinde fark edebiliyorum. Titreyen çenem ve birbirine vuran dişlerimde, soğuktan morarmış dudaklarımda, büzüşmüş parmak uçlarımda, kafamı sudan çıkarmayı başarabildiğimde aldığım birkaç saniyelik nefeslerimde... Korku, zincirlerini boynuma defalarca kez dolamış. Yakamı bırakmıyor, aksine beraberinde bir hissiyatı daha getiriyor: suçluluk.

Kayalıklara doğru yüzmeye çalışıyorum. Sürekli dibe çekildiğimde yuttuğum su boğazımı, okyanusun tuzluluğu gözlerimi yakıyor. Olduğum yerden asla uzaklaşamıyorum, tüm çabamı göstermeme rağmen hiç yol katedemiyorum. Etrafta düzenli aralıklarla korkunç çığlıklar yankılanıyor. Dalgalar görkemini sergilemekten bir dakika bile geri durmuyor, fırtına beni kendi istediği yere sürüklüyor. Engel olamıyorum.

O ürpertici çığlıklar yeniden duyuluyor. Tiz çığlıklar bunlar, arada sahibinin fısıltıları da kulaklarıma ulaşıyor. Bu sesin sahibini tanıyorum. Fakat sözler çok karmaşık, sanki belirli bir düzenleri olmadan öylece dökülüyorlar söyleyenin dudaklarından. Çığlıklar ve fısıltılar birbirine karışıyor.

Bir kez daha dibe batıyor, bir kez daha kendimi olanca gücümle yukarı çekiyorum. Ve beyaz köpüklerin savrulduğu kayalıklardan birinin tepesinde o sesin sahibini görüyorum. Tanıdığım o kişiyi. Rüzgarda savrulan kızıl saçları, biçimli yüz hatları ama en çok da suçlayan bakışlarıyla hafızamdaki yerini hemen buluyor.

"Sara..." demeye çalışıyorum, sesimi kendim bile duyamıyorum. "Sara, bunu ben istemedim. Özür dilerim."

Dediklerim ona ulaşmıyor, yüzüme donuk bir ifadeyle bakmaya devam ediyor. Sonra aniden kayalıklardaki yerinde onu göremez oluyorum, kayboluyor. Okyanus beni bir kez daha dibe çekiyor. Dalgalardan gelen korkunç hışırtılar artık zihnimi yoruyor. Onları duymak istemiyorum, fırtınanın beni daha fazla hırpalamasını istemiyorum. Son gücümü kullanarak yeniden kendimi yüzeye çektiğimde ise Sara'yı tam karşımda buluyorum.

"Beni sen öldürdün." diyor, bir anda yılanlara dönüşen kolları boynuma dolanırken. Kızıl saçları ıslanıp geriye yapışmış, irice açtığı gözleri yüzümde geziniyor. Boğazımı sıktığı için daha da nefes alamamaya başlıyorum.

"Hayır!" diye bağırıyorum. Sardığı boğazımdan beni suya gömüyor. Çırpınıyorum. Suyun içinden boğuk sesini duyabiliyorum. "Ben de seni öldüreceğim!" diyor, adeta cinnet geçirdiğine inanacağım bir vahşilikle. Beni tekrar yukarı çektiğinde korkuyla gözlerine bakıyorum. Başını iki yana sallıyor, dişlerini sıkıyor ve o an, boynuma dolanan yılanlarından biri beni sokuyor.

Yerimden sıçrayarak gözlerimi açtım. Ard arda sesli nefesler alıyor, elim boğazımda korku dolu bakışlarımı etrafta gezdiriyordum. Diğer elimle üzerinde olduğum yatağın çarşafını öyle bir sıkmıştım ki parmak boğumlarımın beyazlaştığını görebiliyordum. Elimi boğazımdan çekip yandaki komodinin üzerinde duran cam şişedeki suyu bardağa dökmeye çalıştım, hala zangır zangır titriyor olduğumdan dolayı yarısını yere dökmüştüm. Şişeyi yerine koydum ve bardağı dudaklarıma götürdüm fakat o kadar şiddetli titriyordum ki, bardak parmaklarımın arasından kayıp yere yuvarlanırken tek yapabildiğim içindeki sıvının zemine yayılışını ve kırılan camların etrafa saçılışını izlemek olmuştu. Derin bir nefes aldıktan sonra ellerimi yavaşça saçlarıma daldırıp gözlerimi kapattım. Sakinleşmem gerekiyordu.

TILSIM|Aurora 2On viuen les histories. Descobreix ara